16 Ekim 2000 21:00

Bir ömür sürecek yolculuk

Mert Veysel Kibar ve Bülent Umut. Fotoğrafçılık Bölümü öğrencisi bu iki genç, Türkiye'nin işçi öyküsünü anlatmak için fotoğraf makineleriyle yola çıktılar.

Paylaş
Bir ömür sürecek yolculuk
Rojda İldan
Uzun, kendi deyimleriyle "Belki bir ömür sürecek" bir yolculuğa çıktı Mert Veysel Kibar ve Bülent Umut. Yolculuklarının amacı; Türkiye'nin işçi öyküsünü fotoğraflarla anlatmak, tarihe fotoğrafik belgeler bırakmak. Amaçlarını belirlemede anne ve babalarının işçi olmasının büyük etkisi olduğunu belirten Kibar ve Umut ile, fotoğraflarının 26 Ekim'e kadar sergileneceği Fototrek, fotoğraf ve doğa sporları merkezinde görüştük.
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü öğrencileri olan Umut ve Kibar'ın sergisi daha önce Basın Müzesi'nde yer aldı. Türkiye'nin işçi öyküsünü fotoğraflarla anlatmak için yola çıkan ve ilk durakları olan Karabük Demir Çelik Fabrikası'ndaki çalışmalarını "Demir Çeliğe Can Verdiler" isimli sergiyle bizlerle paylaşan Kibar ve Umut ile nedenlerini, amaçlarını, ilk durakları Karabük'te geçirdikleri günleri, sergiye nasıl hazırlandıklarını ve geleceğe ilişkin planlarını konuştuk.
Türkiye'nin işçi öyküsü
Mert Kibar, onlara neden işçi fotoğraflarını içeren bir sergi açtığımızı sorduğumuzda okula başladıklarından beri böyle bir çalışma yapmak istediklerini belirterek "Daha sonra, ne yapabiliriz? Ülkede fotoğraf alanında nasıl faydalı olabiliriz?' sorularını sormaya başladık kendimize. Sonra Türkiye'de bu konuda yeterince iş olmadığı kanısına vardık. Fabrikalar çok zengin. Türkiye'nin panaroması gibi, her düşünceden, dinden insanı orada bulmak mümkün" diyor.
Bülent Umut da işçilerin, işçi yaşamının Avrupa'da, Amerika'da, İtalya'da sıkça işlenmiş konular olduğunu bizlere aktararak, "Türkiye'de fotoğrafçılık yeni yapılanmaya başladı. Türkiye'nin bölge bölge, alan alan fotoğraflanması lazım. Ülkeler artık geçmişlerini fotoğrafla belgeliyorlar. Belgeler tıkandığı zaman bunun yerini fotoğrafların alması gerekiyor ama ne yazık ki bu yok. Daha çok çocuk, yaşlı kadın, adam fotoğrafları çekiliyor. Bu geliştirilmek zorunda. Fotoğraf Türkiye'de yeni yeni gelişiyor, ustalarımız, büyüklerimiz bu konuda adımları attılar, biz de bunu daha da ilerletmek zorundayız" diyor.
'5 bin işçiyle konuştuk'
Cumhuriyet'in ilk ağır sanayisi olduğu için ilk durak olarak Karabük'ü seçen Umut ve Kibar, çekimler için 29 gün Karabük'te işçilerle beraber yaşadıklarını belirtiyorlar. Kibar, fotoğraf çekimlerini geçtiğimiz temmuz ayında yaptıklarını belirterek, gittikleri birinci haftanın bölgeyi ve insanları tanımak, onlarla kaynaşmakla geçtiğini ifade ediyor. İlk gittiklerinde işçilerin kendilerine yabancı davrandığını ve kendilerinin fotoğraflarının çekilmesine anlam veremediklerini söyleyen Mert Kibar, "Onlar fotoğrafa çok yabancıydı, bir yabancı gelmiş ve onların fotoğrafını çekiyor düşünsenize. İlk başta bize 'Biz bu kadar önemli miyiz?' sorusunu sordular. Niyetimizi anlattığımız zaman, bunların onların çocuklarına bir belge olarak kalacağını, bu fotoğraflarla çocuklarının babalarının nasıl zor şartlarda çalıştığını göreceklerini söylediğimiz zaman, hoşlarına gitti" diyor.
Karabük'te geçirdikleri 29 günün kendileri için unutulmaz olduğunu söyleyen Bülent Umut ise düşüncelerini şu sözlerle bizlere anlatıyor: "Çok tatlı insanlardı, çok sıcak davrandılar. Yaklaşık 6 bin kişi çalışıyor fabrikada ve biz yaklaşık 5 bin tanesine derdimizi anlattık. Teker teker konuştuk. 'İstanbul'da bir sergi açacağız, orada yaşayan insanlara sizlerin ne kadar ağır şartlarda çalıştığınızı anlatacağız' dedik. O kadar ağır koşullarda çalışmalarına rağmen, asgari ücretle çalışıyorlardı. İşleri, mekânları çok tehlikeliydi".
Yemeklerini birlikte yediler
İşçilerle ilişkilerinin zamanla geliştiğini de söyleyen Umut, "İşçiler bize ilk gittiğimizde 'Memur yemekhanesinde yemek yiyin, orası daha temizdir' dediler. Bizse bunu kabul etmedik ve 'Hayır, sizinle burada sizin yemekhanenizde yemek yiyeceğiz, biz sizinle paylaşacağız' dedik. Bundan sonra işçiler bize daha sıcak davranmaya başladı" diyor. Karabük'ten ayrılma zamanı geldiğinde işçilerin telefonlarını, adreslerini aldıklarını ve onlara bazı fotoğraf yollayacaklarını söylediklerini de belirten Mert Kibar "Öğrenci olduğumuz için bazı sorumluluklarımızı yerine getiremedik. Maddi problemler söz konusuydu. Ama yakın tarihte tekrar oraya gidip, hem biraz daha çekim yapmak hem de istedikleri fotoğrafları vereceğiz" diyor. İstanbul'a geldikten sonra bir ay sergi hazırlıkları yaptıklarını belirten Bülent Umut, serginin A'dan Z'ye tüm çalışmalarını kendilerinin yaptığını da belirtiyor.
'Belki de ömrümüzü alacak'
"Belki de bütün ömrümüzü alacak bir çalışma bu" diyor Bülent Umut, fotoğraflarla Türkiye'nin işçi öyküsünün tamamlanması konusunda. Umut ve Kibar, bundan sonra maden ocaklarına inmek istiyorlar, tersanelere gitmek, İstanbul'da sigortasız işçilerin çalıştığı irili ufaklı atölyelere girmek, mevsimlik işçilerle çalışmak istiyorlar. Karabük'te başladılar, Doğu'da, Güney Doğu'da, Güney'de, Ege'de devam etmek istiyorlar. Ve "Bunu yapacağız mutlaka" diyorlar, çekmek, çektiklerini paylaşmak, sorunlara kendi işleriyle müdahale etmek istiyorlar. "Biz farklı çalışmalar da yapmak istiyoruz. Mesela, gittikten sonra Karabük'ü anlatmaya fotoğrafların yetmeyeceğini gördük. Belgeseller de yapmak istiyoruz. Ama bundan sonraki sergimiz için bile sponsor bulamıyorken bunu yapmamız çok zor" diyor Bülent Umut.
Herkes oraya gitmeli
Mert Kibar öykünün sadece fotoğrafçılar tarafından sahiplenilmesinin yeterli olmayacağını söylüyor: "Ben isterim ki bütün arkadaşlar, tarihçiler, heykeltraşlar, ressamlar, gazeteciler, sinemacılar oraya gidip çalışsınlar. O kadar çok şey var ki çünkü orada. Biz okulumuzdaki heykeltraş arkadaşlarla beraber çalışmayı istedik. Bizim işçi fotoğraflarımızdan ve onların işçi heykellerinden oluşan ortak bir sergi açmak istedik. Ama ne yazık ki her şey para. Bence Karabük Demir Çelik Fabrikası'na bakarak Türkiye'nin nereye gittiğini görebiliriz. Türkiye'deki bazı soruların cevaplarının orada olduğunu düşünüyorum.
Her düşünceden insan, çok renkli bir insan topluluğu var orada. Kalemi kuvvetli olanların oraya gidip, bizim fotoğraflarımızın yetmediği koşulları anlatmasını istiyoruz. O işçilerle öyle şeyler yaşadık ki 29 günde. Birçok hikâye var şimdi içimizde, birileri oraya gidip eksiklikleri tamamlamalı" diyor.
'Gönül borcumuzu ödemek istedik'
Yaşam koşulları okuldan sonra kendilerini reklam fotoğrafçılığına ya da geçimini sağlayabilecekleri işlere yönlendirecek olsa da bu projelerini tamamlamak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyleyen Umut ve Kibar ile söyleşimiz biterken Mert Kibar "Bence biz neden bu projeyi yapmak istediğimizi tam anlatamadık" diyor ve ekliyor: "Bülent'in babası işçi. Benim babam da dökümcü ve geçiminin büyük bir kısmını dömkümcülükle sağladı. Daha sonra bu iş kolunu bıraktı. Ama benim için de işçilerin, babamın işten geldiğinde üstünde olan kokusunun hasreti vardı. Biz her şeyin yanı sıra bir de onlara görül borcumuzu yerine getirmek istedik"
ÖNCEKİ HABER

Vardiyalı sistem fiyasko çıktı

SONRAKİ HABER

Milletvekilleri MGK'ya teslim mi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...