01 Ekim 2000 21:00

24 yıllık umudun sonu

Lübnan içsavaşında öldürülen bir müslümandı, Hasan Selami. "Kimse bana öldüğünü söylemedi" diyen karısı İbtihaş, umutla bekledi 24 yıl boyunca... Ve şimdi 24 cesedin çıkarıldığı, çöplüğün altındaki "ölülerin çukuru"ndan alınan kocasının "düzgün bir mezara" konulmasının mutluluğunu ve 24 yıllık umudunun sona erişinin hüznünü yaşıyor.

Paylaş
24 yıllık umudun sonu
Robert Fisk
16 yıl süren Lübnan iç savaşı, resmi olarak 1990'da sona erdi. Dul kadın İbtihaş Selami için ise bir başka on yıl sona erdi. Fakat Lübnan'ın kızıla boyanmış dünyası sonuçta korkunç sırlarını hasıraltı ediyor. İbtihaş'ın son umutları da tükendi, her savaşta her dul kadının hikâyesi gibi.
Lübnanlı askerlerin 24 cesetten geriye kalanları İsrail'in işgali altındaki bölgede bir toplu mezara gömdüklerinde, bunlardan birisi olan esmer yakışıklı adamla 1969'da evlenmişti İbtihaş. Ama şimdi ondan geriye sadece birkaç kemik ve çürümüş asker postalları kaldı.
"1976'da kocamın kaybolduğunu öğrendiğimde ve dört küçük çocukla baş başa kaldığımda ne halde olduğumu tahmin edebilirsiniz" diyor, şimdi 51 yaşında olan İbtihaş: "İsrailli askerler köyümüzü kuşatmaya geldiklerinde, ben de tam çocukları okula götürüyordum. Hasan da bizim arkamızdaki tepelerin ardında Marjayoun'daki askeri karargâhtaydı. Silah seslerini duyuyordum." İki çocuktan biri -şimdi uzunboylu ve bıyıklı bir adam- arkamda oturuyor. Ailenin Beyrut'un kuzeyindeki varoşlardan birindeki evlerindeyiz. Çavuş Hasan Selami, temiz, tıraşlı, çapraz bağlanmış kılıçları ile üniformasının içinden sert ve güçlü yüzüyle bize bakıyor, duvara asılı gümüş çerçeve içerisindeki siyah-beyaz fotoğrafından.
1976'da, Lübnan korkunç bir iç savaşın içine sürüklenmiş ve eski Lübnan ordusu parçalanmıştı. Bazı Müslüman askerler Lübnan Arap Ordusu'nu kurmuş, bazı Hıristiyan askerler de İsrail ile işbirliğine girmiş ve Filistinli gerillarla savaşın bir parçası olarak Lübnan'ın içlerine doğru periyodik saldırılar gerçekleştirmişlerdi. Diğerleri, 29 yaşındaki Hasan gibi Şii Müslümanlar da kışlalarında kalmışlardı, etraflarındaki dünya çökerken.
9 asker kayboldu
"Ordu birkaç parçaya ayrılmıştı ve güneydeki her köyde insanlarını İsrail'e karşı koruyan askerler vardı. Fakat Hasan 16 Ekim gecesi evine dönmedi. Bizim köyümüzden 9 asker kaybolmuştu. Ertesi sabah, tüm kaybolan askerlerin eşleri ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben Marjayun'daki kışlaya ve Kiam'daki kampa gittim. Hepsi de bana hiçbir şey bilmediklerini söylediler" diye anlatıyor İbtihaş.
İbtihaş, konuştuğu yetkililer Adnan El-Homsi, Gassan El-Homsi, Kaim Nami, Karamala Said ve Naif Karam'ın gerçeği biliyor olmaları gerektiğini söylüyor. Hepsi de İsrail'le işbirliği içindeymişler. Bazılarının da Hasan'ın kaybedilmesinin içerisinde yer alabileceğinden şüpheleniyor.
Ailesi ile kuzeye taşınmış. "Umutlarımı hiçbir zaman yitirmedim" diyor İbtihaş. "Kimse Hasan'ın öldüğünü söylemedi, ben de onun yaşadığına inandım. Benim bulamadığım bir yerlerde idi. Öldürüldüğüne inanamıyordum. Silah arkadaşları onu nasıl öldürebilirdi ki?"
İsrail'in 1982'deki saldırısından sonra İbtihaş, şimdilerde İsrail işgali altında olan, kendi köyüne dönmeye çalışmış, fakat eve dönüşün ödülü de susmak olmuş. "Kaybolan kocam hakkında konuşmaktan korkuyorduk, çünkü İsrail'le işbirliği içinde olanlar her şeye saldırıyordu" diyor İbtihaş. Mayıs ayında, İsrail'in Lübnan'dan geri çekilmesiyle her şey değişmiş.
"Bir kere gittiklerinde, bizim de kocalarımızı sorma özgürlüğümüz doğmuştu. Hükümete gittik, generallere, ortalığı hareketlendirebilirdik, biliyorsunuz."
Şimdi bir mezarı var!
Yeniden inşa edilen Lübnan ordusu, Marjayun'daki Varis Karam adlı bir şahısla görüşmek üzere, istihbarat görevlilerini göndermiş. O da 16 Ekim 1976 gecesi içerisinde, Kuleya'daki bir köyde kazılan mezara gömmek için, 24 cesedin bulunduğu bir kamyonu sürdüğünü itiraf etmiş. "Cesetleri bir çukura attığını ve üzerine de toprak örttüğünü söylemiş" diyor İbtihaş. "Daha sonra orası bir çöplük haline getirilmiş."
Patolojistler birçok bedender arta kalan kemikleri ve işkence altındayken kesilmiş organları bulmuşlar. Birkaç gün sonra da Lübnan ordusu, 24 cesedin aralarında bulunan 18 askeri yeniden gömmüş. Hasan'ın da aralarında bulunduğu bu cesetler için askeri bir tören de yapılmış. "Mutluyum Hasan'ın şimdi doğru düzgün bir mezarı var" diyor İbtihaş; "Bir çöplüğün altında olmasını istemedim."
İşbirlikçiler sırlarını gizleyebilmişlerdi. Birisi muhtemelen öldü, diğerleri de Suudi Arabistan'a, İsrail'e ya da Fransa'ya kaçmışlar. Sadece onlar biliyordu Hasan'ı kimin öldürdüğünü, fakat nedenleri konusunda şüpheler vardı. Hasan iç savaşta, Hıristiyanlar tarafından öldürülen bir Müslüman'dı.
Tüm hikâyesi boyunca İbtibaş Selami, hiçbir öfke ve kızgınlık belirtisi göstermiyor, fakat ben doğruldum ve neden 20'sindeyken, Hasan'a aşık olduğunu sordum. Bana pasaportta yer alan küçük bir fotoğrafı gösterdi. "Çok nazik bir adamdı" dedi. "Ailem onu sevdi." Sonra yüzü biraz aydınlanır gibi oldu: "Çok iyi özellikleri vardı".
(The Independent, 1 Ekim 2000. Çeviren: Tuncay Seyman)
ÖNCEKİ HABER

Baraj TÜMTİS'i engelleyemedi

SONRAKİ HABER

İntifada İsrail'e yayılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...