01 Ekim 2000 21:00

Yaşamı öykülerden öğrenmek

Aziz Nesin, farklı türlerde eserler vermesine rağmen daha çok mizah öyküleriyle uluslararası alanda tanınmış bir yazarımızdır. Aziz Nesin'i öykülerinden yola çıkarak tanımaya çalıştığımızda, aslında, bizim de içinde bulunduğumuz toplumun sosyolojik yapısıyla karşılaşırız.

Paylaş
Yaşamı öykülerden öğrenmek
Sinan Gündoğar
Mizah aslında çok ciddi bir iştir. Günümüzde yapıldığı gibi, sadece kelime oyunları ya da, içi boşaltılmış, hiçbir amaca hizmet etmeyen ve sabun köpüğü gibi, kısa bir sürede kaybolan esprilerle oluşturulabilecek, baştan savma bir iş değildir. Çünkü sanatın her dalında olduğu gibi, mizaha da yüklediği bir işlev, bir görev vardır, sanatçının. Söylediğimiz her sanatçı için geçerli değildir. Sanatın işlevi olması gerektiğini söyleyen üstelik bunu, bütün eserlerinde başarıyla yansıtmayı başarmış olan bir yazar vardır: Aziz Nesin.
Çok farklı türlerde ürünler yazmış, birçok yazısından dolayı cezalar almış bir yazar olan Aziz Nesin'i genel çerçevesi belirlenmiş bir yazıda irdelemek pek de mümkün değildir kuşkusuz. Ancak onun sanata bakış açısı, işlediği konular, anlatımı ve dili kullanma tekniği gibi, daha çok onun sanatının incelenmesinde kullanılabilecek ölçütleri yansıtmakla yetineceğiz. Tabii ki, bunu yaparken, sanatçıyı, birilerin görmezden geldiği gibi dünya görüşünden soyutlayarak değil, tam tersine, ortaya koyduğu her sanat eserinde, sanatçının dünyayı algılamasını sağlayan ideolojisini de göz önüne alacağız.
Öncelikle onun sanata bakış açısı, sanata yüklediği görev konusundaki görüşleriyle başlayalım. Aziz Nesin, edebiyatın toplumun gelişmesine önemli katkılar sunması gerektiğini savunur. 10 Şubat 1976 tarihli Yürüyüş dergisindeki yazısı, onun bu konudaki görüşlerini özetler niteliktedir: "Bir üstyapı kurumu olmakla birlikte, edebiyat; etki ve tepki yoluyla insanların bilinçlenmesine ve gerek kendilerini, gerek toplumu değiştirme özlemi kazandırmalarına yardım eder."
Önce değişmek gerekir
Ancak unutulmaması gereken bir nokta daha vardır, bu konuda. Toplumun bilinçlenmesi, içinde bulunduğu koşulları, bu koşulların sebeplerini doğru bir şekilde kavrayıp, ondan sonra bunları değiştirebilmesinin gerekliliğini halka kavratacak sanatçının da, aynı "dönüşüm"ü yaşaması gerekmektedir. Aksi bir yönelim, teorik anlamda öğütler vermekten öteye geçmeyecek bir sanatçının aktardığı düşüncelerin hiçbir inandırıcılığı da olmayacaktır. Yürüyüş dergisinde yer alan sözünü ettiğimiz yazıda, Nesin bu konuyu da kendince açıklığa kavuşturmuştur: "Toplumu değiştirme çabasını eserlerine yansıtmalı demek doğru olur. Bunu yapmak için de sanatçının önce kendisini değiştirmesi gerekir. Kendisini değiştirme çabasında olmayan bir sanatçının toplumu değiştirme olanağı nerede olabilir ki."
Aziz Nesin'in özyaşamöyküsel romanı olan "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez"in yazılma gerekçesinde belirttiği düşüncelerden, kendisinin de bu dönüşümü yaşadığını öğreniyoruz: "Türklerin bir atasözü vardır: 'Böyle gelmiş, böyle gider' diye. Bu umutsuzluk ve kötümserlik dolu atasözüne biçim değiştirerek halkıma olayların gidişinin iyiye doğru değiştirilebileceğini anlatmak istiyorum. Bu değiştirmeyi ancak halkın kendisi yapabilir. Kendi yaşam örneğime dayanarak, neden sosyalist olduğumu ve başkalarının da neden sosyalist olmaları gerektiğini göstermek istiyorum."
Bu alıntılardan hareket ettiğimizde Aziz Nesin'in ustalığının kaynağında dünya görüşünde aramanın gerekliliğini hemen fark ederiz.
Başka yazarlar tarafından yazıldığı takdirde, inandırıcılığını yitirecek, hatta günlük yaşantıda bile karşılaştığımızda bile gerçekliği konusunda şüpheye düşeceğimiz birçok olayın onun kaleminde, "tartışılmaz gerçeklik" olarak kabul edilmesi biraz da, onun yaşantısındaki bu dönüşümle ilgilidir. Çünkü, bu dönüşüm sayesinde, günlük yaşantıdaki olayların görünen yüzünden hareket ederek, onların geri planında kalan sebepleri de okuyuculara sorgulatmasını başarabilmektedir, Aziz Nesin. Bu da, onun birbirinden bağımsız gibi duran birçok olayı, bir bütünün parçaları olarak düşünmesine olanak sağlayan "diyalektik" sayesindedir.
Yazdıkları ve yaşadıkları tutarlı
Aziz Nesin'in diyalektik bakış açısını çok iyi özümsemesi, bunu eserlerinde çok iyi kullanabilmesinde onun gözlemciliğinin de çok büyük rolü vardır. Çünkü, birçok insanın gördüğü, hatta kanıksadığı bir olay, Aziz Nesin'in kalemiyle toplumsal bir olgunun temsili oluverir. Hatta halk arasında onun bu yöneliminden sonra yaygınlaşan bir yargı vardır: "Bu olay, tam Aziz Nesinlik bir olay." Oysa değer yargılarıyla yoğrulmuş, ekonomik yönden sömürülmüş, kültürel yozlaşmaya uğratılmış olan insanların bir arada yaşadığı toplumlarda, günlük yaşantının tüm görüntüleri, Aziz Nesinlik olmaya başlar. Var olan aksaklıklar karşısında toplumsal sorumluluk hisseden bütün sanatçılar da tutum almak zorundadırlar. Aziz Nesin'in hem öykülerinde yansıttıkları hem de yaşamında karşılaştığı olaylar karşısında gösterdiği tepkiler birbirine çok benzemektedir. Başka bir deyişle, yaşadıklarıyla yazdıkları arasında bir tutarlılık vardır. Tabii ki, bu tutarlılık sadece Nesin için geçerli değildir. Çünkü, "güvenlik kuvvetleri" ve mahkemeler de, aynı yöntem doğrultusunda hem Aziz Nesin'in kitapları, hem de tepki gösterdiği olaylar, yaptığı konuşmalardan dolayı Aziz Nesin'e verdikleri cezalarla tutarlılıklarını kanıtlarlar. Aziz Nesin'in yakınlık gördüğü üç yer de, bu konuda yeterince ipucu verir niteliktedir. Yusuf Ziya Ortaç, "Bizim Yokuş" adlı kitabında, Aziz Nesin'in portresini çizerken şunları söyler: "O, Türkiye'de yalnız üç yerden yakınlık görmüştür: Biri okurlarından... Ama bu yakınlık, sağdan soldan gelmiş mektuplar ve gönüllerde gizlenmiş sevgilerden öteye gitmez. Öbür iki yakınlık, ya Emniyet Müdürlüğü'nün yakınlığıdır, ya sıkıyönetimin." Onun tutuklanması öyle bir hal almıştır ki, birçok arkadaşı onu gördüğünde, "Ne zaman çıktın?" diye sormaktadır. Bir bakıma, onun içeride olması olağan, dışarıda olması ise olağandışı bir durum olmuştur...
Aziz Nesin'in kitaplarında bolca yer alan, "karakollar, mahkemeler, sivil polis takipleri, sürgünler" de onun gerçek yaşantısında karşılaştığı olaylardan kaynaklanmaktadır.
Yaşamdan beslenebilmek
Aziz Nesin'nin yaşadıklarından yararlandığını ortaya koyan birçok örnek vardır. Bunlardan sadece birini aktarmakla yetinelim: '70'lerin başında gazetelerde, Edirne'deki bir genelevin, içindeki sekiz sermaye kadınla birlikte kiraya verilmek üzere bir mahkeme tarafından açık artırmaya çıkarıldığı ilanını gören Aziz Nesin, iki gazeteci arkadaşıyla birlikte açıka artırmada bulunmak için Edirne'ye gider. Ne var ki, İstanbul'dan gazetecilerin geldiği duyulur duyulmaz, açık artırma iptal edilir. Sonra da, Aziz Nesin bu olayı yazdığı için hakkında "Adliyeyi küçük düşürdüğü" gerekçesiyle dava açılır. Üstelik yargıç, ilk duruşmada, Nesin'i "Siz genelevdeki kadınların avukatı mısınız?" diyerek terslemekten de geri durmaz.
Aziz Nesin'le ilgili olarak açılan davalar, sadece Türkiye'yle sınırlı değildir. İngiltere Kraliçesi Elizabeth, Mısır Kralı Faruk ve İran Şahı Rıza Pehlevi de, bir yazısında kendilerini küçük düşürdüğü suçlamasıyla, Aziz Nesin'i birlikte dava etmişlerdir. Üstelik Nesin, bu davadan 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Politik hiçbir "telkin"in olmadığı halde, hakkında açılan bu davalar, onun, aldığı diğer cezalar hakkında da yeterince bilgi verecektir.
Aziz Nesin, öyküden, romana, şiirden tiyatro oyununa, gezi yazılarından anılara kadar birçok farklı türde örnekler vermiş olan bir yazardır. Nesin'in yaşadıklarından çok iyi yararlandığı için, tüm yazılarında ilginç olaylar yer almaktadır. Ancak Aziz Nesin'i, tüm dünyaya tanıtan edebi tür, şüphesiz onun öyküleridir.
Ele aldığı kişiler ve olgular
Öykülerine bakıldığında, çoğunlukla mizahi öğler ön plana çıkar. Ancak mizahi öykülerinin yanı sıra, insanın içinde burukluk yaratan öykülerinde de, temel nokta "eleştiri"dir. Bu eleştirinin boyutları da çok geniştir. Bu eleştirileri "kişiler" ve "olgular" olmak üzere iki ayrı bölümde incelemek gereklidir.
Kişilerin eleştirisine dayalı öykülerinde, toplum içerisinde sivrilen tiplemeleri kullanır. Bunlar kimi zaman politikacılar, kimi zaman güvenlik güçleri, kimi zaman aydınlar, kimi zaman halktan insanlardır. Olgulara örnek olarak da, toplum tarafından kabul görmüş, uygulanmasında hiçbir zaman sorgulamanın söz konusu olmadığı değer yargıları, hiçbir altyapıya gidilmeden, uygarlığın ölçütü olarak kullanılan batılılaşma sıralanabilir.
Aziz Nesin'in öykülerindeki eleştiri, onun öykülerinde kullandığı kahramanlar hakkında da bilgiler vermektedir. Kırsal alandan büyük kentlere göç edenler, işçiler, memurlar, işsizler, yazarlar, çizerler, sanatçılar, öğrenciler, politikacılar, askerler, polisler.... kısacası günlük hayatımızda karşımıza çıkan herkes, onun öykülerinde ele alınan kişiler olarak değerlendirilebilir. Bu yönüyle irdelendiğinde, Aziz Nesin öykülerinin, aslında sosyolojik incelemelerde materyal olarak kullanılabileceğini belirtmek abartı olmayacaktır. Çünkü ele aldığı kişileri, tepkileri ya da tepkisizlikleriyle, bütün yönleriyle yansıtmaktadır.
Başarısında anlatımının rolü
Birçok yazar gündelik yaşamı, eserlerinde kullanmışlardır. Peki, ama, Aziz Nesin'in diğerlerinden ayıran özellik nedir? Bunu yanıtlarken varacağımız nokta, şüphesiz onun kurgulama yeteneği ve anlatımıdır. Çünkü yaşantımızda dağınık olan birçok olgunun birbiriyle bağlantısını kurma yeteneğiyle, onu, okuyucusunun dikkatini sürekli olarak diri tutacak sürükleyici dilinin bir araya gelmesiyle oluşur, Aziz Nesin'in anlatım tarzı. Öykünün başlangıcından sonuna kadar, farklı evrelerden geçen, ancak bu süreç içerisinde, okuyucuda "merak" uyandıran olaylar zinciridir, onun anlatım tarzının odak noktası. Öykünün çözümlenmesinde, okuyucuda, "Bu öykü neden bu şekilde bitti" şeklinde hiçbir yargı oluşmaz. Çünkü, Nesin'in sağlam kurgusu, sonucunu beraberinde getirir.
Aziz Nesin'in anlatımını ilginç kılan kimi öğelere de değinmekte yarar var. Aziz Nesin kimi zaman masallardan, ya da masallardaki üsluptan, kimi zaman ortaoyunu, meddahlık geleneğinden yararlanır. Başka bir deyişle, Nesin, geleneksel türlerimizin hepsinden yeri geldiğinde yararlanmasını bilen bir yazardır.
Kullandığı dilde ise, anlattığı kişilerin şivelerini olduğunu gibi yansıtmayı tercih eder. Bu da, anlatılan kişilerin gerçekliğinin okurlar tarafından kabul edilmesini kolaylaştırır. Ayrıca, çok sade bir dil kullanmış olması da bunda önemli bir rol aynamıştır. Seçtiği kişilerde kullandığı isimler de, ilgi çekici bir gerçeği ortaya koymaktadır. İsimlerin büyük bir çoğunluğu, kişinin karakterini temsil edecek tarzda seçilmektedir.
Kısacası yaşamı boyunca yazmaktan geri durmayan Aziz Nesin'i tanımak, aynı zamanda onun var eden koşulları, onun çevresindeki insanları da tanımaktan geçiyor. Bunun da yolu, sayısı, Aziz Nesin'in yaşını geçmiş olan kitaplarını okumaktan geçmektedir.
ÖNCEKİ HABER

Sezer'den hükümete hukuk 'brifingi'

SONRAKİ HABER

CHP'ye 'değişen' başkan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...