30 Ağustos 2000 21:00

O hep çocuk kalmayı başardı

Wolfgang Amadeus Mozart 1756 yılında Salzburg'da doğdu. 1791 yılında Viyana'da öldü. Daha dört yaşındayken, henüz notayı tam öğrenmeden bir Klavesen eseri yazdığı söylenir.

Paylaş
O hep çocuk kalmayı başardı
Hasan Çakmak
"O kimsenin erişemeyeceği derinliği, üstün müzik anlayışını ve duyarlılığını bütün müzikseverler benim anladığım kadar anlasalar ve duysalar, sanırım tüm dünyanın ülkeleri, Mozart'ın yapıtlarını sahneye koyabilmek için yarışırlardı. Bu çaptaki bir sanatçıya sıkıca sarılmalı ve onu ödüllendirmelidirler. Ödüllendirilmeyen sanatçı küser. Kendisinden sonraki nesillere kalacak olan yapıtlarına verebileceği cesaret ve çalışma neşesi kısıtlanır. Umut veren tüm yaratıcıların ruhlarındaki üzünçlerin nedeni budur."
Bu sözler Haydn'a ait. Haydn Mozart'ın öğretmeni, dostu ve sırdaşıydı. Herkesten daha fazla Mozart'ın iç dünyasını bilir. Coşkusunu, heyecanını, çocuksu şımarıklarının nedenini, taşkınlığını, kırılganlığını vs. vs. Anlattıklarında da sanki büyük bir sanatçıyı değil de, küçük bir çocuğu tarif etmektedir.
Aslında her sanatçı bir çocuktur. Bir çocuk gibi yaptığı her başarılı işin sonunda bir ödül bekler. Bir çocuk için bu, bazen bir aferin olur, bazen bir çikolata, bazen gıdıklama, bazen yanağına kondurulan sıcak bir öpücük, bazen bir oyuncak... Tüm bunlar çocuğu başka güzel şeyler yapmak için itici güç olur. Ödüllendirilmeyen çocuk ise, küser, sevilmedğini düşünür, içine kapanır vs. vs. Çünkü çocukların her davranışı karşılıklıdır. Duyguları ise saf ve temizdir. Yaşamları düşleri gibi pırıl pırıldır.
İşte bu nedenledir ki, yaşamıyla, bakış açısıyla, gözlemleriyle düşleriyle çocuk kalmayan bir sanatçı için bir zaman gerçek bir sanatçı olamaz. Klasizmin aydınlanma ya da burjuva demokratik istemlerden kaynaklanan köklerine inmemiş olabilir, ancak ruhunun derinliklerinden kopup gelen ezgisel yaratılışa Mozart, hep çocuksu saf bir duygu taşımıştır.
Yaratıcılığıyla bizleri şaşırtan, düşler dünyasına sürükleyen, bir çoğumuzun akıl erdiremediği yeteneğe sahip olan klasik müziğin aşırı çocuğunu anlatmak gerçekten çok zor. Bir solukta fışkırıveren ezgilerin, bir çoğumuzun çocuk kalan yanlarıyla ortak bir paydası vardır dersek abartmış mı olacağız? Sanmıyorum. Herhangi bir nesnenin resmini yapmak, gerçekten kolaydır. Ama, nesnelerin duygularını, iç çelişkilerini vb. bütün yönleriyle dolayımsız olarak resmetmek zordur. Eğer kolay olsaydı, paletini, fırçasını eline alan herkes ressam olurdu. Keza, bu müzik içinde böyledir. Her eser sanatçının içtenliği, özgür davranışıyla, düşünce ve bilinç öğesinin araya girerek gerçekleşen yaratılardır.
Mozart yapıtlarında, belki taslaklar hazırlayıp uzun uzun üzerinde çalışmamış olabilir, ama eserlerini tam olarak notaya dökmeden önce, en ince ayrıntısına kadar kafasında tartışarak, zihninin bir köşesinde olgunlaşıncaya kadar saklardı. Orda olgunlaşan her eseri kağıda dökmek ise onun için çok kolay sıradan bir işti. Eğer eser kafasında hazır hale gelmişse, bulunduğu her yerde kağıda dökerdi. Bu yer bir berber koltuğunda traş olurken de olabilirdi, arkadaşlarıyla bilardo oynadığı masa da olabilirdi. O, dönemin ressamları ve bestecileri gibi esin peşinde koşmazdı, birşeylerden esinlenmek için güç harcamazdı. Esin onun doğal bir parçasıdır, hep kendi doğasının sesini dinlemiştir. Bu doğa o kadar zengindir ki, hiç kurumayan bir ırmak gibidir, yürektendir, içten akıp gelmektedir. Coşkun akan bir ırmaktır. Hiç kuşkusuz, tüm bunlar, içinde akıp gelen bu esinin kaynağı insandır, insan ilişkileridir, doğadır. Eserlerinde kulaklarımıza ve ordan yüreğimizin derinliklerine inen, bizleri sarıp sarmalayan bu ilişkilerdir.
Onun eserlerini birbirinden ayırmak doğru değildir ama, örnek vermek için de olsa birkaçını öne almak istiyoruz. "Figaro'nun Düğünü", "Don Juan", "Saraydan Kız Kaçırma", "Sihirli Flüt", insan ilişkilerini anlatım bakımından, Mozart'ın saydığımız yanlarını anlatım bakımından en güzel örnekleridir. Hemen tüm eserlerinde yaşam vardır.
Bunlar kimi eserlerinde araya serpiştirilmiş, kimilerinde somut, kimilerinde de dolaylı olarak yansır, insan yüreğinin derinliklerine. Zaman zaman acıyı, zaman zaman neşeyi, zaman zaman ölümü, zaman zaman kadını, zaman zaman özgürlüğü (Mozart'ın özgürlük anlayışı toplumsal değil, bireysel özgürlüktür) işledi. Soylularla, krallarla, ikiyüzlü sahtekâr insanlarla, saray soytarılarıyla alay etti.
Mozart'ın yaşamı, acılar ve yoksulluklar içinde geçmiştir. Ama bunların hiç biri onun sanatını etkilemediği gibi, onu yaşamdan da koparmadı. Tam tersine, yaşama hep iyimser yaklaştı. Ağlayıp sızlamadı, ve kimseye küsmedi veya bunu dışa yansıtmadı. Acılarını, hüzünlerini, aşkını, sevincini notaların derinliklerine gömerek, kendisi gibi yaşayan insanların çığlığı oldu, ya da olmaya çalıştı.
Yer darlığından dolayı, Mozart üzerine söylencek pek çok şeyi burda söyleyemiyoruz. Bu nedenle, söylenecek şeyleri başka bir yazıya bırakarak, yazımızı Çaykovski'nin Mozart'ın "Don Juan" operası için yaptığı bir değerlendirmeyle noktalıyoruz.
"Dün Giovanni operasında Donna Anna'nın ortaya çıktığı sahneler ne kadar sarsıcıydı. Bütün acılarına neden olan kişiyle karşılaştığı andaki dehşeti, intikam duygusunu, Mozart müziğiyle ne denli bir gerçeklikle yansıtmayı başarabilmişti.
Operanın doruk noktası, ilk bölümün finali ve ikinci bölümün altılı ses grubunun sahnesiydi. Burada Don Juan'ın uşağı Lopearella, giyim kuşamını değiştirmiş, Don Juan kılığına girmiştir. Nihayet son bölümde Komtur'un abidesi önündeki Don Juan sahnesinde Mozart zayıf denebilecek kadar sade müzik öğelerini kullanmıştır. Çağdaş bir besteci, etkiyi sağlamak için, burada gökleri gürletir, trombonları, trampetleri, davulları patlatırdı. Ama Mozart, bu çok sade gereçlerle en güçlü bir sonucu yaratmaktadır."
Ya da Goethe'nin deyişiyle ortaya çıkan sanki bir dilim pasta, ya da bisküvi. Biraz un, biraz şeker ve yumurta karışımı...
ÖNCEKİ HABER

Gençlik geleceği için buluştu

SONRAKİ HABER

Küçük, yeni görev bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...