22 Ağustos 2011 09:42

İlk hedef kitleselleşmek

Türk-İş’e bağlı 10 sendika genel merkezinin bir araya gelerek oluşturduğu birlik ismini belirledi. Kendilerine Mücadeleci Sendikalar Birliği adını veren sendikalar, sözcü de seçtiler. Mücadeleci Sendikalar Birliği’nin ilk sözcüsü seçilen Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi ile işçilere yönelik saldırılar

İlk hedef kitleselleşmek
Paylaş
Gökhan Durmuş

Hükümet programında ciddi saldırı hazırlıkları var. Bunların başında da kıdem tazminatı geliyor. Ne düşünüyorsunuz?

Biz bu oluşumu oluştururken sınıfa yönelik ciddi hak gaspları ve saldırılarla karşı karşıyayız. Mevcut hakları koruyabilmenin, yeni haklar kazanmanın yolu mutlak mücadeleleden geçiyor. SSGSS döneminde de hükümet sağlık hizmetlerini paralı hale getirmeyi amaçladığını gördüğümüz için karşı koymuştuk ama Türk-İş geçiştirme açıklamalarının ötesine gitmemişti.

O dönemde farklı konfederasyonlara bağlı sendikaların on binleri aşan tepkisini görmüştük. Eğer konfederasyonlar ciddi bir karşı koyuş örgütlemiş olsalarda bu yasalaşmayacaktı. Son süreçte de AKP iktidarı işçi ve emekçilere yönelik yoğun saldırı startını verdi. Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında esnek çalışma, bölgesel asgari ücret, kiralık işçilik ve kıdem tazminatını da tartışmaya açtı.

Kıdem Tazminatının istihdam üzerinde yük olduğunu söylüyorlar. “Mevcut kazanılmış haklara dokunmayalım, bundan sonra girenler için” deniyor. 1933’lerden bu yana var olan kıdem tazminatı bir anlamda iş güvencesi. Kıdem tazminatı kaldırıldığı takdirde özel sektörde bir tane işçi bulamıyız. Nasıl olsa tazminat vermeyeceğim diye istediği işçiyi işten atabilecek patron. AKP 2012 yılında kaldırmayı hedefliyor. AKP Hükümeti sermayenin isteklerini yerine getiriyor ama emek cephesi de maalesef bu tür söylemlerden etkileniyor. Türk-İş içinde de “Kıdem tazminatı alamayanları da düşünmek lazım” diyenler var. Kıdem tazminatının verilmiyor olması da bu hükümetin ayıbıdır. İşçilerin kayıt dışı çalışmasına, tazminat haklarının verilmeden işten atılmasına göz yumuyorsa suç onlardadır.

Daha önceki açıklamalarınızda Eylül ayında şubelerle toplantıya başlayacağınızı söylemiştiniz ama İstanbul’da bu toplantıyı erken yaptınız, neden?

Eylül ayında yapmayı plandığımız toplantıları saldırıların yoğunlaşması nedeniyle erken başlattık. Birlikte hareket ettiğimiz sendikalarin, şubelerine, amacımızın, derdimizin ne olduğunun anlatılamadığını gördük. Bu nedenle bizimde zaten asıl hedefimiz olan kitle ile buluşmak için harekete geçtik. Saldırıların önüne geçmenin yoluda kitle hareketini örgütleyebilmektir. Bu yüzden İstanbul’da toplantılara başladık. Şube yöneticileri ile ortak toplantı düzenledik. Önümüzdeki hafta Lüleburgaz’da yapmayı planlıyoruz. Bayram nedeniyle zayıf geçme durumu olursa bayram sonrasına erteleyeceğiz. Bu hareketimizin ortaya çıkması başta Türk-İş olmak üzere çeşitli çevreleri de rahatsız etti. Bu hareket sadece Türk-İş kongeresine endeksli değil, daha uzun soluklu bir mücadele birliğidir.

Bu birlik içindeki bütün sendikalarda böyle mi düşünüyor?

Tabii ki evet. Biz bu konuyu defalarca tartıştık. Kamuoyuna duyurmadan önce 3-4 kez bir araya geldik. Hedefimiz sadece Türk-İş’e endeksli ise Deri-İş olarak orada olmayacağımızı söyledik.

Bu 10 sendika sürekli sermayenin, hükümetlerin saldırısı ile yüz yüze olan sendikalar. Sendikaların tek başına saldırılara karşı koyması mümkün değil. 10 sendikanın ortak kararı Türk-İş kongresinin ardından da bu birliğin devam etmesidir.

Şubelerden eleştiriler var. Şubeleri, işyeri temsilcilerini nasıl ikna edeceksiniz?

Şubeler kendi açılarından haklılar. Birlik kendisini kamuoyuna bir deglerasyon ilan etti ama kendi şubesi ile bunu paylaşmamış. Bu bir eksiklik. 10 sendikanın içerisinde olan arkadaşların eksikliği. Biz bu hareketi tabanla birleştireceğiz, kitleyi harekete geçirmek için başta kendi gücümüze dayandırmamız gerekiyor. Sendikalardaki bürokratik alışkanlığı da mücadele içinde değiştireceğiz.

Bir isim koydunuz mu? Bundan sonra nasıl bir yol izleyecek?

Mücadeleci Sendikalar Birliği ismini koyduk. Bu oluşum henüz yeni. Ancak birliğin ete kemiğe bürünmesi için kurumsallaşması gerekiyor. Somut olarak geçici de olsa bir sözcü belirledik. Şimdilik bir kişiden oluşan ve her ay değişecek bir sözcü olacak. Daha sonra bu iki kişiden oluşan sözcülük halinde devam edecek. Üç sendikanın uzmanlarından oluşan bir komisyon kuruldu. Bu komisyona ilk olarak sivil anayasa konusunda çalışma yapmalarını istedik. Şimdi bunun üzerinde çalışıyorlar.

Somut olarak 2821 ve 2822 sayılı yasalara ilişkin ve anayasaya ilişkin çalışmalarımız olacak. Sendikal hareket içinde bulunan üye işçilerin sendikalara bir güvensizliği var. Türk-İş, DİSK, Hak-İş hepsi açısından böyle. Kazanılmış haklar tek tek gidiyor. Bu da güvensizliği artırıyor. Kıdem tazminatı gidiyor, peşinden esnek çalışma gelecek. Tabanda bir duyarlılık oluşturmak gerekecek. Bunun için öncelikle bu 10 sendika kendi yöneticileriyle, temsilcileriyle toplantılar yapıp daha sonra da bu yöneticilerinde görev alarak diğer sendikaların üye ve yöneticilerini de bu hareket katmak için çalışacağız. Daha geniş kapsamlı toplantılar düzenleyeceğiz. Sonra da bir hedef koyarak yolumuza devam edecğiz. Neler olabilir bu hedefler kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesi, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller, ulusal İstihdam stratejisi konularına karşı eylemler örgütleyeceğiz.

Kongredeki planınız nedir? Türk-İş kongeresini kaybederseniz nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Türk-İş üyelerinin hiçbirisi mevcut durumdan menmun değil. Bizimle birlikte hareket etmeyen genel başkanların çoğuda öyle. Önceden “Ankara’da bir Türk-İş var” deniyordu ama artık kimse Ankara’da Türk-İş’e uğramıyor. Mesela önceden kamu sözleşmeleri tıkandığı zaman yer yerinden oynardı ama şimdi hiç ses çıkmıyor.

Kordinasyon kurulu toplantıları bile yapılmadı. Mutlaka bu anlayışın değişmesi gerekiyor. Sürekli eriyen bir durum var. Bir sonraki durumda kamuda işçi kalmayacak.

Özel sektördeki işçilerin örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türk-İş’in bu haliyle bunu becerebilmesi mümkün mü? Değil. O yüzden bir değişimin olması gerektiğini söylüyoruz. Türk-İş kongeresinde alternatif olarak kazanmak için liste çıkartacağız. Kazanamazsakta aynı duruşumuz ve mücadelemiz devam edecek.

Sendikalar siyasete katılması konusunda ne düşünüyorsunuz? İşyeri kapatıldığı halde ‘partimize karşı eylem yapmayız’ diyen işçilerle karşı karşıyayız.

Sendikaların sadece ücret sendikacılığı yapmaması gerekiyor. Siyasete müdahil olmaları gerekiyor. Sendikacılar eğer iktidarların sınıfa yönelik saldırılarını kendi üyeleri ile paylaşamazlarsa olmaz. İktidarın emperyalist ülkelerin istekleri doğrultusunda saldırılarını artırdığı bir dönemde buna karşı bir sınıf hareketinin yaratılması için siyasal alanda da söz söylenmelidir. Emekten yana bir cephe oluşması için önümüze hedef koymazsak bir adım ileri gidemeyiz. İşçilerin mutlak siyasallaşması gerekiyor. İktidarlara karşı şirin gözükeyim, koltuğumu koruyayım anlayışları artık geçersiz. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Gençlik buluşmasında işçi rüzgarı

SONRAKİ HABER

Hey Tekstil işçileri kararlı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...