16 Ağustos 2000 21:00

Felaketin sorumlusu devlet

Onbinlerce kişinin yaşamını yitirdiği 17 Ağustos depreminin yaraları hala sarılamazken, toplumun geniş kesimi devletin sorumluluklarını yerine getirmemesi nedeniyle tablonun daha da ürkütücü olduğunda hemfikir.

Paylaş
Felaketin sorumlusu devlet
Depremin birinci yıldönümü nedeniyle yapılan yazılı açıklamalar, devletin sorumluluğunu yerine getirmediği yönünde birleşiyor. EMEP, yaptığı açıklamada, devletin, yaraları sarmaya yönelik bir tutum ortaya koyamadığını belirtirken, KESK, deprem nedeniyle ortaya çıkan tablonun sorumlusunun, devlet olduğunu söyledi. Açılım Hukuk Bürosu: "Takdiri ilahi değil, takdiri idari" yorumunu yaptı.
Sorumlu: Devlet
17 Ağustos depremi ve bu deprem sonucunda ortaya çıkan tablo nedeniyle yapılan açıklamalar bir tek sorumlunun olduğu noktasında birleşti: Devlet. KESK Merkez Yürütme Kurulu üyesi Cengiz Uzuner, 17 Ağustos depremi sonrasındaki tüm sorumluluğun birkaç müteahhide yüklendiğini söyledi. Sorumluluğun; planlı, dengeli, ekonomik ve sosyal yaşam yerine ranta, çarpık sanayileşme ve yapılaşmaya dayalı ekonomik modeli uygulayanlara ait olduğunu belirten Uzuner, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bu sorumluluk, sosyal devleti tasfiye ederek, insana, insan yaşamına önem vermeyen ve kaynak ayırmayan anlayışa aittir."
Soruna çözüm de arayan Uzuner, konuyla ilgili bütün tarafların görüş ve taleplerinin ortaklaştırılarak, birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
EMEP: Devlet yaraları sarmadı
Depremin birinci yıldönümü nedeniyle Emeğin Partisi (EMEP) de yazılı bir açıklama yaptı. EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel yazılı açıklamasında, devlete eleştiriler yöneltti. Tüzel, devletin, yaraları sarmaya yönelik bir tutum ortaya koyamadığını vurguladı. Depremde can kaybının açıklanmadığını belirten Tüzel, can kaybının gerçek sorumlularının da yargı önüne çıkartılmadığına dikkat çekti. Tüzel, deprem nedeniyle gelen yardımlar ve konan yüksek oranlı deprem vergilerinin sonucu elde edilen 2 katrilyon liranının deprem bölgesinde harcanmadığını söyledi. "Depremzedeler, parçalanmış aileler halinde işsiz, barınaksız, geleceğinden endişeli bir biçimde yaşam mücadelesini sürdürüyorlar" dedi. Tüzel, deprem bölgesinde yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: "Depreme dayanıklı kalıcı konutları kış mevsiminden önce hak sahiplerine verilmeli; temel ihtiyaçlar ücretsiz karşılanmalı; karşılıksız kira yardımı sürdürülmeli; işsiz kalan depremzedelere işsizlik yardımı yapılmalı; yeni iş sahalarının açılmasına yönelik yatırımlara hız verilmeli; Adapazarı ve Yalova'nın yerleşimi, zemin etüdü yapılan uygun bölgelere kaydırılmalı; can kaybının gerçek rakamları açıklanmalı."
Yardım paraları nerede
Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen sorunların çözülmediğini ve devlete olan güven bunalımının artarak devam ettiğini bildirdi. 17 Ağustos depreminin yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yapan Uslu, bölgenin ekonomik sorunlarının da hâlâ çözülmedinine dikkat çekerek, işsizliğin tehlikeli boyutlara vardığını kaydetti. Deprem için toplanan yardımların miktarı ve harcanması konusunda açıklama yapılmadığını hatırlatan Uslu, şeffaflık ilkesinin hayata geçirilmediğini belirtti.
Enerji Yapı Yol-Sen MYK adına yapılan yazılı açıklamada ise, deprem sonrası çözümler için devletin özelleştirme politikalarına ümit bağladığı belirtilerek, deprem evlerinin ihalesinin Yalova'da yaptıkları konutları yıkılan şirketlere verildiğine dikkat çekildi. Açıklamada, toplanan paraların sigorta ve bankacılık sektörü tarafından batan bankalar için kullanılacağı kaydedildi.
Depremzedeler yalnız
Mazlum-Der adına yapılan yazılı açıklamada, depremin ilk saatlerinden itibaren yetersiz kalan hükümetin bu tutumunu hâlâ sürdürdüğü kaydedilerek, devletin depremzedelere yardımcı olan sivil toplum kuruluşlarına kendi yetersizliğinin faturasını çıkartıp cezalarla yıldırma politikası uyguladığı bildirildi.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şube Başkanı Cevdet Yüce de, Marmara depreminin 1. yılını değerlendirmek amacıyla düzenlediği basın toplantısında, Marmara ve Düzce depremlerinin, Türkiye'de 20. yüzyılda Erzincan depreminden sonra yaşanan en büyük felaketler olduğunu anımsattı. Depremlerin, gerek yer bilimleri ve deprem mühendisliği, gerek depremlerin toplumsal yaşama etkileri, gerekse yapı denetim sisteminin yetersizliğinin sorgulanması açısından, ülke tarihinde ilk olma özelliğine sahip olduğunu belirten Yüce, Türkiye'deki yapı stokunun büyük bölümünün depreme dayanıksız olduğunun ortaya çıktığını ifade ederek, "Depremle yaşamaya alışmalıyız", "Depremden ders almalıyız" sözlerinin gereklerinin yerine getirilmediğine dikkat çekti.
Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) İzmir Şubesi, depremle ilgili yasaların henüz yerli yerine oturmadığını bildirdi. 17 Ağustos depreminin yıldönümü dolayısıyla yapılan yazılı açıklamada, Ege Bölgesi ve özellikle İzmir'de bu konuda yapılanların yetersiz olduğu ve söylemde kaldığı belirtildi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Köye dönüş' yalanı 4 ay sürdü
Çok sayıda köyün boşaltıldığı Tunceli'de, 4 ay önce köylerine dönen Hakis (Büyükyurt) köylüleri, yeniden köylerinden kovuluyor. Jandarma tebligatı ile iletilen boşaltma kararında, 1 Eylül'e kadar köyün boşaltılması istendi.
Tunceli Nazımiye Jandarma Komutanlığı "Hakis" (Büyükyurt) köyünde oturanlara 1 Eylül 2000 tarihinden önce köyü boşaltmalarını söyledi. Jandarma tarafından yapılan tebligatta köyün boşaltılmasının sebebi olarak "güvenlik" gerekçesi gösterildi.
Büyükyurt Köyü Muhtarı Kamer Gündoğdu, 550 haneli köylerinin 1994 yılında boşaltıldığını belirterek, Tunceli Valiliği, Tuğgeneral Dursun Bak ve Nazımiye Jandarma Komutanlığı'nın 4 ay önce köye dönüş izni verdiğini söyledi.
Çevrelerinde yer alan Hanköy, Oğullar, Dokuzkaya ve Doğancık köyleri gibi Büyükyurt'un da yeniden yerleşime açıldığını dile getiren Gündoğdu, Büyükyurt köyünün kısa süre önce "merkezi köy" statüsüne geçtiğini belirtti.
1 Eylül'e kadar süre
Muhtar Gündoğdu, bu gelişmelerin ardından, bir hafta önce jandarma tarafından köyün boşaltılması yönünde tebligat geldiğini söyledi. 1 Eylül gününe kadar köyü boşaltmalarının istendiğini anlatan Gündoğdu, "Biz köyümüze masraf yaptık, evlerimizi onardık. Şimdi köyden çıkmamız isteniyor. Tam bir mağduriyet yaşıyoruz" dedi.
Dilekçe ile başvuru
Muhtar Gündoğdu ve köy ihtiyar heyeti, Tunceli İl Jandarma Alay Komutanlığı'na bir dilekçe ile başvururak, bu mağduriyetlerinin giderilmesini istedi. Dilekçede, köyde kalmalarına izin verilmesi talebine yer verildi.
ÖNCEKİ HABER

Tabandan mücadele çağrısı

SONRAKİ HABER

Edebiyat son kaledir, vermeyeceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa