22 Ağustos 2011 14:24

Utanç verici açlık

Sahara, yeşil plastikten şiltenin üzerinde sallanıyor. Gözleri yarı kapalı. 3 yaşında ama daha küçük gösteriyor. Üzerinde, minik vücuduna büyük gelen pembe bir tişört var. Babası Muhammed Hassan, korku, sevgi ve umutla karışık bakıyor kızına. Sonunda Sahara’yı zarifçe tutuyor ve yatağa yatırıyor. “Kar

Utanç verici açlık
Paylaş
Jose Miguel Calatayud

DÜNYANIN EN BÜYÜK MÜLTECİ KAMPI

Dagahaley’de, Sınırları Olmayan Doktorlar Hastanesinin Akut Malnütrisyon (Yetersiz Beslenme) bölümündeyiz. Bulunduğumuz yer, 1992 yılında 90 bin kişi için kurulmuş ancak bugün 400 bin kişinin yaşadığı dünyanın en büyük mülteci kampı olan Dadaab kampı için düzenlenmiş üç yerleşimden biri. Sahara ise Dadaab’da benzer beslenme yetersizliği sorunlarıyla boğuşan 10 bin çocuktan sadece bir tanesi. Muhammed hikayesini anlatmaya devam ediyor yavaşça: “Çobanlık yapıyordum ancak bu yılın başında bütün kazancım ölmeye başladı. Bir buçuk ay oldu olacak, sahip olduğum az sayıda hayvanı da yiyecek almak ve ulaşım masrafı için sattım ve buraya gelmeye karar verdik. Zaman zaman yürüyerek zaman zaman bizi kabul eden araçlara binerek gelmemiz bir hafta sürdü.”

EL ŞABAB’IN KONTROLÜ

Muhammed’in hikayesi Dadaab’a son günlerde gelenlerin çoğunun hikayesiyle aynı. Somalili mülteciler 1991’den beri savaşta olan bir ülkeden kaçıyorlar. Öte yandan son 60 yılda görülen en ağır kıtlık Afrika Boynuzunda kalan (Etiyopya, Somali, Eritre ve Yibuti ülkeleri) son ve kısıtlı kaynakları da kurutuyor.

Muhammed ve ailesi Baidoa’dan, Somali’nin üçüncü büyük kentinden geliyorlar. “Orada, El Şabab insanları öldürüyor, eğer kazancın çoksa senden yarısını alıyorlar; sakalını traş ettiğin için bile seni öldürebilirler. Vergileri El Şabab topluyor ancak karşılığında hiçbir şey vermiyor, yardım getiren örgütleri ise sınır dışı ediyorlar” Baidoa da, Somali’nin merkez ve güneyinin tamamında olduğu gibi Geçiş Hükümeti’yle çatışan ve ülkeye İslami rejimi getirmek isteyen bir milis örgütü olan El Şabab’ın kontrolü altında.

SON 20 YILIN İLK AÇLIK FELAKETİ

6 Temmuz’da Birleşmiş Milletler (BM) Somali’nin iki bölgesinde “açlık” ilan etti ve 3 Ağustos’ta hepsi El Şabab kontrolü altında bulunan üç bölge daha bunlara eklendi. Bir bölgede açlık ilan edilmesi için bazı koşulların meydana gelmiş olması gerekiyor: Hanelerin en az yüzde 20’sinin tamamen gıdasız kalmış olması, nüfusun yüzde 30’dan fazlasının akut yetersiz beslenme sorunu yaşıyor olması ve bu sorunlar nedeniyle meydana gelen ölüm oranının her gün 10 binde 2 artış göstermesi...

1992’den bu yana Afrika Boynuzunda ve Somali’de ilk kez açlık yaşanıyor. 1983-85 yılları arasında açlık çeken; batı televizyonlarında iskelete dönmüş çocuk görüntülerini izlediğimiz Etiyopya’da ise ikinci defa. Bugün aynı görüntüler Somali’den Dadaaba’a kadar her yere ulaşmış durumda. Ama sadece orada da değil; bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının ve BM’nin verilerine göre bu insanlık krizi bütün Afrika’yı etkiliyor. Somali, Yibuti, Kenya ve Etiyopya’da 12 milyondan fazla insanın, insani yardım ihtiyacı olduğu belirtiliyor ve bu rakam her gün artıyor.

BİR YIL ÖNCE UYARMIŞLARDI

Aslında bu, beklenmedik ya da ani bir kriz değildi. Açlığa Karşı Erken Uyarı Sistemleri Ağı (FEWS NET) Eylül 2010’dan beri bölgedeki açlık tehlikesi ve acil olarak müdahale edilmesi gerektiği konusunda uyarıyordu.  90’lardan beri bölgede bulunan az sayıda BM görevlisi dışında kimse onları duymadı. Duyduklarında ise artık çok geçti; medyatik sirk gösteriye başladığında ve sivil toplum kuruluşları gazeteci ve diplomat ziyaretleriyle dolup taştığında artık çok geçti.

Birkaç gündür onlarca gazeteci, batı ülkelerinin ve uluslararası örgütlerin temsilcileri Dabaad’ı ele geçirdi. Küçük gruplar üç mülteci yerleşimi; Dagahaley, Ifo ve Hagadera arasında mekik dokuyorlar. Yorgunluğun yanı sıra, hastalıklar ve açlıkla boğuşan mülteciler bir de sorular ve daha fazla sorular; defterler, kameralar, fotoğraf makineleri; güvenlik görevlileri ile çevrili diplomatik delegasyonlarla uğraşmak zorundalar. Asıl soru ise bu dev uluslararası varlığın daha ne kadar süreceği ve sorunun çözümünde kısa ya da uzun vadede bir etkisi olup olmayacağı.

Muhammed ve Sahara’nın yanındaki üç yatakta üç kadın çocuklarını gözlüyor ve onaylamaz gözlerle bakıyorlar. Röportaj vermeyi, fotoğraf çektirmeyi reddediyor ve diğer mültecilere de aynısını yapmalarını öğütlüyorlar. Somali dilinde heyecanla konuşuyorlar.  

“Diyorlar ki gazetecilerden bıkmışlar. Gelip soru soruyorlar, fotoğraf çekiyorlar, gidiyorlar ve hiçbir şey değişmiyor” diye aktarıyor çevirmenimiz Aden.

Hastanenin Akut Malnütrisyon Bölümünün dışında, çocukları tartmak için kurulmuş büyük bir leğen ve dengeyi sağlayan bir kanca var. Leğenin içinde bulunan, bir deri bir kemik kalmış bir çocuk aniden uyanıp zayıf ve kırılgan yapısından beklenmeyecek bir kuvvetle ağlamaya başlarken, anneler ve babalar sabırla sıra bekliyorlar. Çocuk küçük bedeninin üzerinde kocaman kalan kafası ve kocaman gözleri ile hiçbir şey anlamadan çevresine bakıyor.

DADAAB HAPİSHANESİ

Dadaab bir vaha ama mültecilerin artık kamplar dışına çıkmalarına, çalışmalarına izin verilmeyen; ancak yetkililerden yazılı bir izin alırlarsa kısa süreli olarak seyahat edebildikleri bir hapishane aynı zamanda. Aileleri Somali vatandaşı olan çok sayıda çocuk ve genç, Dadaab’da doğdular, burada büyüdüler ve hiçbir zaman Somali’yi göremediler.

47 yaşındaki Bashir Ahmed Bihi, Dadaab mültecilerinin eski başkanı. Buraya 1992 yılında “kamp yeni açılırken” gelmiş ve 11 çocuğundan 10’u burada doğmuş ve burada eğitim almış. Somali’de doğan en büyükleri ailesi mülteci statüsü aldığında 3 yaşındaymış ve bugün Dadaab’da Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü için çalışıyor. “Biz artık bu yaşama alıştık ancak yeni gelenler için koşullar çok sert olabiliyor” diyor Beshir. Kampa son gelenlerin durumu, Somali ve Afrika Boynuzuna yapılan uluslararası müdahalenin utancını yansıtıyor. 20 yıl sonra hala BM ve uluslararası yardım kuruluşlarının ajanslarının bulunduğu bölgelerde kuraklık, gıda krizleri yaşanmaya devam ediyor ve Somali’deki savaş ve mülteci akını da bitecekmiş gibi görünmüyor.

Öte yandan 12 Temmuz’da bir ABD gazetesi olan Tne Nation’da yayınlanan bir habere göre ABD ve Fransa, Somali ve Kenya vatandaşlarını sorgulayarak, bazılarını da Mogadişu’da bulunan gizli hapishanelere atarak bölgeye başka türlü bir müdahalede daha bulunuyorlar.  

YENİ GELENLER...

Dagahaley’de yeni gelenler için kurulan başvuru noktasında bekleyen yaklaşık 150 kişi endişeyle kapıların açılmasını bekliyor. Sarura da onlardan biri. Mogadişu’dan gelen 25 yaşında genç bir kadın olan Sarura iki, üç ve dört yaşlarındaki üç çocuğuyla sırada bekliyor. “Bir çatışma sırasında kocamla ayrılmak zorunda kaldık ve 20 gün boyunca onu göremeyince kaçmaya karar verdim” diye anlatıyor. Neyse ki şansları yaver gitmiş ve onları alacak bir araba bulmuşlar, ancak buna rağmen Dadaab’a ulaşmak için 4 gün boyunca yürümek zorunda kalmışlar. “Açlık dışında sorunumuz yok, 4 gündür burada bekliyoruz ve kimse bizi kayıt etmedi; ne su ne yiyecek verdiler ve açıkta uyumak zorunda kaldık” diyor Sarura.

KAMPTA BOŞ TOPRAK PARÇASI KALMADI

BM Mülteciler Ofisine göre sadece haziran ve temmuz aylarında 76 bin, ağustosta ise bin 500 kişi Dadaab’a geldi ve gelmeye devam ediyor. Mültecilerin kayıt olması bile günler sürüyor, 21 gün idare etmeleri için gıda yardımı alıyorlar ve Dadaab’da resmi mülteci olabilmek için bekleme listesine giriyorlar ki bu süreç bazen aylar sürüyor.

Normalde bir kez kayıt olan ayda iki kere gıda alma, bir parsel toprağa sahip olma hakkı kazanıyor. Ancak Kenya Hükümeti yıllar önce Dadaab’ın dolduğunu ve verecek toprak kalmadığını açıklamış olduğu için yeni gelenler kampın etrafına yerleştiriliyorlar ve onlar için karton, tel ve ağaç yapraklarından ya da başka çadır ve barakaların artıklarından yeni çadırlar kuruluyor.

YA BUNDAN SONRA...

BM Somali’nin El Şabab’ın kontrolünde olan merkezi ve güneyinde “açlık” ilan etti.

İsimlerini vermek istemeyen bazı yetkililer, Kenya’nın Turkana ve Etiyopya’nın bazı bölgelerinde de açlık yaşandığını ancak uluslararası topluluklara üye Kenya ve Etiyopya hükümetleri için “utanç verici” olacağı için ilan edilmediğini ileri sürüyorlar. Bu bölgelere giden gazeteci ve uluslararası örgütlerin sayısının çok az olması da bölgelerdeki yerel halkın “görünmez” kalmasına neden oluyor.  

Somali’de çatışma devam ettiği, Kenya ve Etiyopya hükümetleri kendi ülkelerindeki kurak bölgelere gerekeni yapmadığı, uluslararası topluluk yerel yetkililerle ortak çalışmalar yaparak uzun vadede bölgede istikrar sağlayacak programlar geliştirmekten aciz olmaya devam ettiği sürece, krizler de tekrarlanmaya devam edecek ve medya sadece bugünkü gibi kriz anlarında; aç çocuk görüntüleri ve haftalarca yürümekten bitap düşmüş mülteci hikayeleri ABD’li ve Avrupalı editörler için görmezden gelinemeyecek kadar “büyüleyici” olduğunda yaşanları konuşmayı sürdürecek...


İNSANİ MÜDAHALE SEFALETİ

Eskiden Somali sınırına birkaç saat uzaklıkta büyükçe bir köy olan Dadaab, bugün Kenya’nın en büyük şehirlerinden biri haline gelmiş durumda. Kentin çoğunluğunu Somalili mülteciler oluşturmasına rağmen Kenya vatandaşlarının, BM ve çeşitli sivil toplum örgütü çalışanı yabancıların sayısı da az değil.

Dadaab’a otoyoldan girdiğinizde, çevredeki Kenya yerleşimlerinden ne kadar farklı olduğunu görüyorsunuz; bir yanda terkedilmiş gibi görünen, çoğu çadırlarda yaşayan bir nüfus ve mülteci kampları diğer yanda evlerinde ya da iyi inşa edilmiş barakalarından yaşayanlar..

Dadaab hala bir çok hizmetin ve tesise ihtiyaç duyan çok yoksul bir yer. Ancak mülteciler ücretsiz gıda, tıbbi yardım ve çocukları için eğitim olanağına sahipler. Neredeyse her şeyin alınıp satılabildiği küçük işletmeler çiçeklenmiş, hatta cappuccino satan bir yer bile “gerçekten” mevcut.  

Öte yandan, bir çok kamp sakini BM ve sivil toplum örgütleri bünyesinde aşçılık, temizlik işçiliği, çevirmen ya da şoförlük işleri bulabiliyor. Ancak aldıkları maaş ayda 85 doları (145 TL) bulmuyor ki bu rakam  bir Kenya vatandaşının aynı işler için aldığı maaşın çok altın

Bölgede yaşayan, etnik ve kültürel açıdan Somalili olan bir çok Kenya vatandaşının mülteci olmaya çalışması hiç de şaşırtıcı değil. Kenya Hükümeti Mülteci Sorunları Departmanının yaptığı bir çalışmaya göre, Dadaab’ın yerel nüfusunun yüzde 27’si mülteci olarak kayıtlı. Gazeteci ordularının kampları işgal ettiği bugünkü gibi bazı zamanlarda, yerel nüfus ve gerçek mülteciler çevirmenlik, rehberlik, kişisel güvenlik ve gazeteciler için araç ve malzeme bulma gibi alanlarda iş bulma imkanına kavuşuyorlar.

Dadaab, olanakları ve uluslararası insani müdahale sefaletini bir arada görülebileceğiniz bir yer. Normalde bir mülteci kampı, ülkelerinden kaçan insanların geçici olarak belli bir zaman için yerleştikleri, bu süre sonunda kendi topraklarına geri döndükleri ya da başka bir ülkeye gittikleri bir yerdir. Ancak 1992 yılından beri açık olan Dadaab kampı artık kendi nüfusunun beş katı bir nüfusa ev sahipliği yapan canlı bir şehir ve Somali’deki durum  mültecilerin kısa ve orta vadede geri dönmelerine izin vermeyecek gibi görünüyor. 


AÇLIK DA KARABORSADA

Ancak burada, Dadaab’da asıl sorun yiyecek değil. Resmi mülteci olarak kayıt olabilmiş Somaliler, Dünya Gıda Programı tarafından ayda iki kere dağıtılan gıdalarını alabiliyorlar.

Dagahaley yerleşiminde de sivil toplum kuruluşları aynı programdan gelen gıdaları dağıtıyor. Kayıtlı mülteciler, ki bunlar bütün Dadaab’da 379 bini buluyor, gıda kartları ile geliyor, kendilerine ait torbaları alıyor ve  un, sebze, zeytinyağı, tuz ve mısır-soyadan oluşan besleyici bir karışımı sırayla bu torbalara koyarak gidiyorlar.

Mültecilerin çoğu, genelde kadınlar, artık dolu olan torbaları sürükleyerek ya da nasıl taşıyabiliyorlarsa öyle taşıyarak çıkışa gidiyorlar. Çıkışın 10 metre ötesinde ise bazıları aldıkları gıdanın bir kısmını satıyor ve Dünya Gıda Programı tarafından dağıtılan bu yiyecekler karaborsaya düşüyor.

“Bunun nedeni genelde işsizlik. Çocukların okulları için forma ve kitap almak zorundayız. Bazen de şeker alıyoruz” diye açıklıyor bu pazarda satış yapan bir kadın. Bir kilo un 10 Kenya şilinine (yaklaşık 15 kuruş) satılıyor. Kadın devam ediyor: “Mülteciler de geliyor, buradan gıda satın alıyor ve biraz para kazanabilmek için başka bir yerde satıyorlar.”

*Periodismohumano.com’dan çeviren Elif Görgü

ÖNCEKİ HABER

Musluk suyu tuzlu akınca vatandaş çeşmelere koştu

SONRAKİ HABER

Okulunuz kaç yıldızlı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...