04 Temmuz 2000 21:00

Laz müziğinin keşfi Aravani ile sürüyor

İkinci albümü "Aravani"de Laz müziğinin otantik yapısını yansıtan düzenlemeleri tercih eden Birol Topaloğlu, önceki albümündeki yönelimlerden yola çıkarak, özellikle Laz müziğinde vurmalıların nasıl olması gerektiğini araştırmış.

Paylaş
Laz müziğinin keşfi Aravani ile sürüyor
Sinan Gündoğar
Birol Topaloğlu, Laz müziği derlemeleri yapan ve bu derlemeleri yorumlayan bir sanatçı. İlk albümü "Heyamo"dan sonra ikinci albümü "Aravani" de Kalan Müzik tarafından yayınlandı. Birol Topaloğlu'yla, albümünün düzenlemelerinden içeriğine, Laz müziğinin özelliklerinden bu müziğin yağmalanmasına kadar birçok konuda görüştük.
Önceki albümünüzde, daha çok Kardeş Türküler' (BGST)in saundunu taşıyan bir düzenleme söz konusu iken bu albümünüzdeki düzenlemeler, daha çok eserlerin otantik yönünü ön plana çıkarıyor. Albümünüzü düzenlemeler açısından değerlendirir misiniz?
"Heyamo" ilk albümdü. O dönemde, ben de dahil olmak üzere, Laz müziği üzerine çalışan kimse yoktu. Dolayısıyla yaptığımız çalışmaya katkı sunmak amacıyla gelen arkadaşlar da, ciddi anlamda Laz müziği konusunda bilgi sahibi olmadıkları için düzenleme anlamında bazı sakıncalı durumlar ortaya çıktı. Vurmalılarda, Kardeş Türküler, sahip olduğu müzikal yapı kapsamında katkı sundu. Laz müziğindeki çalışmalar bir başlangıç aşamasındayken vurmalıların bu kadar önde olmasının doğru olmadığı yönünde samimi eleştiriler geldi. Ben bunları dikkate aldım. İkinci albüme, düzenlemeler konusunda da söz sahibi olduğum bir noktadan başladım. Yani vurmalılar anlamında bunun altyapısını hazırlamam gerekiyordu. Onun için, tamamıyla kendimi Laz müziğinde vurmalıların nasıl olması gerektiğini anlamaya verdim. Bizim coğrafyamızı yansıtacak tarzda vurmalıların kullanılması gerektiğini düşünüyordum. Daha kapalı, daha çatur çutur, sürtünme, ya da rüzgâr gibi doğadaki seslerden esinlenerek üretmeye çalıştığım bir tarzda kullandım, vurmalıları.
Kemal Sahir Gürel'le birlikte çalıştınız. Onun da, kullanılan enstrümanlar yönünden, otantikliği ortaya çıkaran bir düzenlemeyi tercih ettiğini söyleyebilir miyiz?
Karadenizli olduğu, daha önceden yaptığı derlemelerde benimle görüştüğü, Laz müziği hakkında bilgisi olduğu ve düzenleme tekniği konusunda yoğun bir birikime sahip olduğu için, Kemal Sahir Gürel'le birlikte çalıştık. O konuda büyük bir desteği oldu. İki ay kadar, sadece altyapı çalışmasını yürüttük. İkimiz de, çalışmanın daha otantik olmasını istedik. Albümdeki derlemeleri daha popülarize ederek de, sunabilirdik. Kimi çalışmaların yapısı da buna çok müsaitti. Biz bu çalışmaları yaparken, bu konuda da öneriler geldi. Ancak o zaman, yaptığımız başka bir şey olurdu. Oysa biz, yeni yeni yeşermekte olan Laz müziğine, Laz kültürüne bir katkı sunmak amacıyla böyle bir albüm oluşturduk. O yüzden otantik yapısını bozmadan, ancak günümüz koşullarına biraz uyarlama endişesiyle yaptık, albüm düzenlemelerini.
Albümün içeriğine baktığımız zaman, sevgiden umuda, yaşama sevincinden iş türkülerine kadar farklı konular yer alıyor. Ancak sevgi motifli türkülerde bile, çalışma yaşamıyla ilgili kimi motifler çıkıyor karşımıza. İmece şarkıları, ya da, çalışma yaşamında kadınların ön planda olduğunu gösteren ipuçları yer alıyor. Albümünüzdeki repertuvarı, içeriği, çalışma yaşamı gibi konuları da göz önüne alarak değerlendirir misiniz?
Lazların yaşam biçiminde daha çok ortak iş kültürü var. Ortak yapılan bu işleri daha keyifli hale getirmek için türküler söylenir. Onun için, bu albümü hazırlarken, belli bir alanla sınırlanmak gibi bir endişe taşımadım. Yelpazeyi geniş tutmaya çalıştım. Derlediğimiz ninniler de vardı. Ancak bundan sonraki albümde kullanabileceğiz onları. Yani tamamen Lazların yaşam biçimini müzikle yansıtma düşüncesiyle hazırladık albüm repertuvarını.
Karadeniz veya Laz kültürü dendiğinde daha çok deniz ve bunun yansımalarını içeren türküler anlaşılırken, yaptığınız derlemeler çerçevesinden baktığımızda, Laz kültüründe tarıma dayalı bir çalışma yaşamı gözleniyor. Türkülerden yola çıkarak böyle bir genelleme yapabilir miyiz?
Sahip olduğum bilgiler doğrultusunda böyle bir genelleme yapamam. Ancak, ben daha çok iç kesimde yaşadım. Dolayısıyla iç kesimdeki Lazların tarıma dayalı bir yaşantısı olduğu için, müzikte de bunun yansıması yer alıyor. Sonuçta Lazlar, sadece Karadeniz'in sahil kesimlerinde yaşamamışlar. Aynı zamanda toprakla iç içe yaşamışlardır. Lazların deniz, balıkçılık ile ilgili türküleri de var. Ancak benim yaptığım derlemeler, derleme yaptığım çevreyle bağlantılı olarak, daha çok tarıma dayalı bir yaşantıyı içeriyor.
Yaptığınız derlemeleri kendiniz yorumluyorsun? Bundan sonra, yaptığın derlemeleri, belgesel bir tarzda orijinal kayıtlarıyla bir albüm haline getirmeyi düşündünüz mü? Örneğin albümünüzde sözünü ettiğiniz, Helimişi Xasani'nin kayıtlarını günışığına çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Öteden beri düşündüğüm ve çok önemsediğim bir konu bu. Yine Kalan Müzik'ten bu arşiv çalışmalarını çıkarmayı düşünüyorum. Yaklaşık üç yıldır ciddi anlamda yaptığım kayıtları, arşiv olarak çıkartacağım. İlk etapta, karma bir tarzda bir Laz arşivi düşünüyoruz. Ancak sıralamaya henüz bir karar vermedik.
Helimişi Xasani'nin 1975 yılında, Tiflis'te öğrenci yurdunda kaldığında yaptığı bant kayıtları var. Belki de bunları albüm haline getirebiliriz. Bu albüm Xasani'nin resimlerini de içerecek. Bir kitapçıkla birlikte oluşturulabilir. Çünkü Helişimi Xasani çokyönlü bir sanatçıydı. Derlemeciydi, ressamdı, yazardı. Onun bu yönlerini de örnekleyecek bir çalışma yapmayı düşünüyorum.
Ayrıca Laz köylerinde yaptığım derlemelerde, toplu halde Laz türkülerini çok iyi yorumlayan insanlarla karşılaştım. Bu insanları bulup yeni kayıtlar yapıp, bunu da albüm haline getirmek istiyorum.
Albümünüzde, Lazca ürünlerin yanında Türkçe ürünler de yer alıyor. Bu ortak ürünlerin dışında, yaptığınız derlemelere ve müzik piyasasındaki repertuvara baktığınızda, Laz ezgilerinin üzerine Türkçe sözlerin yazıldığını düşündünüz mü?
Türkiye'de bir dönem radyoların, TRT'nin derleme çalışmaları vardı. O derlemelerde kısmen, Lazca parçaların Türkçeleştirildiği konusunda ciddi kaygılarım var. Ama son zamanlarda, derleme çalışmaları olmadığı için kendiliğinden gelişen etkileşimler var. Örneğin, "Nani Nani" Lazca da, Türkçe de söyleniyor. Bir dönem Lazca ezgilerin üzerine Türkçe yazıldı. Hatta bugün, Karadenizli bazı müzisyenler var, bu sahipsiz kalan Laz ezgilerini, ellerini kollarını sallaya sallaya alıyor ve söz ve müzik bölümlerine kendi ismini yazıyorlar. Bu, binlerce yıllık kültür hazinesinin birtakım insanlar tarafından yağmalanmasıdır.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Dünyada tek dil ve tek kültür anlayışına gidiliyor. İş işten geçmeden bunun önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün, müzik, dergi, folklor alanlarında bazı çalışmalar yürütülüyor. Lazca-Türkçe sözlük çıkartıldı. Ancak Lazların sonu çok iç açıcı görünmüyor.
ÖNCEKİ HABER

Bir bebek daha cep kurbanı

SONRAKİ HABER

Kıbrıs'a çok taraflı kıskaç

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...