02 Temmuz 2000 21:00

SSK'nın 1 katrilyon alacağı bulunuyor

Hastaneleri basıp şov yapan Okuyan, aynı gayreti SSK'nın alacakları için göstermiyor. Nitekim zarar ediyor denilen SSK'nın 1 katrilyon 58 trilyon lirayı bulan prim alacağı var.

Paylaş
SSK'nın 1 katrilyon alacağı bulunuyor
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)'nun nasıl zarar ettirildiği ve aktüeryal dengesinin bozulduğu bir kez de 45. Genel Kurul'a sunulan mali raporla ortaya konuldu. SSK Hesap İnceleme Komisyonu'nun mali raporuna göre, kurumun 1999 yılında çeşitli kaynaklardan elde ettiği toplam geliri 3 katrilyon 916 trilyon 884 milyar 436 milyon lira. Buna karşın SSK'nın çeşitli özel ve resmi kuruluşlardan 1 katrilyon 58 trilyon 638 milyar 343 milyon 273 bin 120 lira tutarında alacağı bulunuyor.
Rapora göre SSK'nın 1999 yılı toplam geliri 3 katrilyon 916 trilyon 884 milyar 436 milyon lira iken, aynı yıla ait gider ise 3 katrilyon 116 trilyon 186 milyar 023 milyon lira. Veriler, SSK'nın gelirinin bir önceki yıla göre yüzde 55 oranında artış gösterdiğini ortaya koyuyor.
Özel sektör kuruluşlarının SSK'ya 326 trilyon 576 milyar 290 milyon 781 bin 18 lirası prim, 463 trilyon 158 milyar 795 milyon 91 bin 509 lirası da gecikme zammı olmak üzere toplam 779 trilyon 734 milyar 85 milyon 872 bin 527 lira borcu bulunurken, resmi kuruluşların da 124 trilyon 279 milyar 233 milyon 630 bin 536 lirası prim, 154 trilyon 625 milyar 23 milyon 770 bin 56 lirası gecikme zammı olmak üzere toplam 278 trilyon 904 milyar 257 milyon 400 bin 591 lira borcu var.
SSK'nın, resmi sektör kuruluşları olan KİT'lerden toplam 72 trilyon 894 milyar 811 milyon 378 bin 702 lira, çeşitli belediyelerden toplam 187 trilyon 889 milyar 226 milyon 512 bin 3 lira, kamu kuruluşlarından ise toplam 18 trilyon 120 milyar 219 milyon 509 bin 886 lira tutarında prim ve gecikme zammı alacağı bulunuyor.
Prim afları bu hale getirdi
Kurumun bu alacakları göz önüne alındığında, geçmiş yıllarda olduğu gibi prim afları yüzünden işverenlerin prim ödemedikleri görülüyor ki, bu da kurumun çöküşünün siyasi iktidarlar eliyle hızlandırıldığının bir kanıtı.
Raporda ayrıca, kurumun prim alacakları dışında, 115 trilyon 539.5 milyar lirası Sosyal Yardım Zammı'ndan borçlu kuruluşlardan; 240 trilyon 889,1 milyar lirası Müşterek Emekli Hissesi alacağı olarak; 14 trilyon 392 milyar lirası Hazine'den; 85 milyar lirası resmi dairelerden ve 339.9 milyar lirası KİT'lerden alacaklarının olduğu da vurgulandı.
Primler tahvile yatırılıyor
Kurumun 1999 yılında 1 katrilyon 11 trilyonu Hazine'den karşıladığı yer alan raporda; kurumun aynı yıl itibariyle 1 milyar 91 milyon liralık Devlet Yatırım Bankası tahvili olduğu kaydedildi. Bu durum, devletin hâlâ SSK fonlarının önemli bir kısmını çok düşük faizlerle tahvillere yatırarak, Hazine'ye gelir elde ettiğini ortaya koyuyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Aydınlardan hücre uyarısı
Jülide Kalıç
Adalet Bakanı ve medya tarafından kamuoyuna "F tipi", "oda tipi" ya da "modern cezaevleri" olarak tanıtılan hücre tipi cezaevleri ile tutuklu ve hükümlüler, cezaevi içinde cezaevine hapsedilmek isteniyor. Yaşamın hücreleştirilmesine karşı şair ve yazarlar, baskı, zulüm ve haksızlığı kabul etmeyen, dilini ve vicdanını susturamayacak kesimlerin de bu uygulamanının hedef kitlesi olduğuna dikkat çekiyorlar. Şair ve yazarlar uygulamanın mantığını sorgulayan, hücre tipinin doğuracağı sonuçlar konusunda toplumu uyarmak gerekliliğiyle, "8 Metrekarelik Dünya" başlıklı röportaj çalışması başlattılar.
Aralarında Metin Boran, Mehmet Özer, Sururi Baykal, Fikret Başkaya, Salih Bolat, Zerrin Taşpınar, Babür Pınar, Fettah Köleli, Muzaffer İlhan Erdost, Emine Şahin, Ataol Behramoğlu, Şükrü Erbaş, Güngör Gençay, Gülsüm Cengiz ve Hüseyin Şahin'in de bulunduğu, şair ve yazarlar, toplumsal bilincin oluşum ve şekillenmesine katkı sunarak, "resmi olmayanın diline" güç vermeyi amaçlıyorlar. Onlar, devletin, hücre tipi cezaevi ile insanda bireyciliği ve bencilliği geliştirmeyi, muhaliflerini ise cinnetle ajanlık arasında bir tercihe zorlamayı hedeflediğine işaret ediyorlar. Şair ve yazarlar, devletin, koğuş boyutunda bir "toplumsallığı" ve cam kafes ardından bir "iletişimi" bile içine sindiremediğini vurguluyorlar.
"8 Metrekarelik Dünya" başlıklı röportajda, "Böyle bir ceza anlayışı olabilir mi?", "İnsanın insan olması verili yasalara göre mi belirlenir?", "Düşünsel ve duyumsallığı ile iletişim yetisi askıya alınmış, hatta iptal edilmiş bir insandan geriye ne kalır?", "Bir insan, bir aydın ve sanatçı olarak bu uygulamayı temel hak ve özgürlükleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?", "Devleti ve hükümeti bu uygulamadan vazgeçirmek için neler yapabiliriz?" soruları yöneltiliyor.
Hücre en vahşi tecrit
Şair, yazar ve sanatçılarla yapılan bu mini röportajlar Damar dergisinin temmuz sayısında yayımlanacak. Konu ile ilgili görüştüğümüz Şair Yazar Fettah Köleli, hücre tipi cezaevlerinin sadece mahkûmları değil, tüm toplumu ilgilendirdiğini vurguladı. Köleli, toplumu uyarmak, toplum bilincinin oluşmasında etkin ve katılımcı olmak amacıyla hücre tipi cezaevlerine karşı üretimleriyle karşı duracaklarını ifade etti. Şimdiye kadar 200 aydın ve sanatçıya ulaştıklarını ve Damar dergisinin bundan sonraki sayılarında bu röportajlara yer vereceklerini duyuran Köleli, hücre tipi cezaevlerine karşı çeşitli eylemler de gerçekleştireceklerini söyledi.
Hücre tipi cezaevleri sorununu insan hakları sorunu olarak algıladıklarını belirten Köleli, F tipi cezaevlerinin herkesi tehdit ettiğine dikkat çekti. "Hücrede ölürken yalnız ölüyorsun. Kendi çığlığında boğularak ölüyorsun. Ölümde bile bir beraberlik sağlanmıyor" diyen Köleli, 8 metrekarelik dünyayı, "İnsana koğuş boyutunda bir toplumsallığın ve cam kafes ardından bir iletişimin bile çok görüldüğü,insanın duyumlarının askıya alındığı ya da iptal edildiği beyaz ölümdür" şeklinde tanımladı. Köleli, tüm şair ve yazarları hücre tipi cezaevlerine karşı başlattıkları mini röportajlarına katılmaya çağırdı.
ÖNCEKİ HABER

100 dolara kobaylık

SONRAKİ HABER

Saraydan uzakta bir 'saray' şairi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...