19 Haziran 2000 21:00

Depremzedeler dert küpü

6 Haziran'daki Çerkeş depreminden en çok etkilenen yerler arasında bulunan Çubuk ilçesinin Yukarı Yavundur köyü halkı, hâlâ umutla devletin yardımını bekliyor.

Paylaş
Depremzedeler dert küpü
Sultan Özer - Engin Sezgin
Merkez üssü Çankırı'nın Çerkeş ilçesi olarak açıklanan 5.9 büyüklüğündeki depremden, hayvanlarıyla birlikte en çok etkilenenler arasında Çavundurlular geliyor. Çubuk ilçesine bağlı köyken, son seçimlerde belde statüsüne kavuşan Yukarı Çavundur köyü ve Aydos Yaylası halkı, "devletin deprem yaralarını sarmasını" bekliyor hâlâ.
Depremden iki hafta sonra tekrar gittiğimiz Yukarı Çavundur beldesinde ve yazın hayvancılık yapmak için çıktıkları Aydos Yaylası'nda köylüler, "yardım" bekliyor. Kızılay'ın verdiği çadırlar ve yemek dışında yardım görmediklerini belirten köylüler, kendi imkânlarıyla yapma olanakları olmayan evleri için devletten destek bekliyorlar.
Yukarı Çavundur Belediye Başkanı Lokman Özden, heyelan, sel ve deprem tehlikesi olan köyün yerleşim alanının değiştirilmesi için yaptıkları başvurulara henüz yanıt gelmediğini söylüyor. Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık Bakanlığı, Kriz Masası, Maliye Bakanlığı'na bağlı Milli Emlak Müdürlüğü ile yaptıkları yazışmaların yanıtını bekleyen Başkan Özden, dere yatağı üzerinde kurulu köyde insanların son durağının sanatoryum olduğunu belirterek, "İki dağ arasında kurulu köy güneş almıyor. Nem ve rutubet var" diyor.
Evlerin iç içe ve ahırların hemen evlerin yanında bulunmasından dolayı sosyal gelişmenin de olmadığından yakınan Başkan Özden, köylerinin adının, 24 Oğuz boyundan geldiğini, insanların yüzyıllardır devam eden alışkanlıklarının, sosyal gelişmelerin önünde engel olduğundan söz ediyor.
Dere yatağının dışında, sosyal gelişmeye de uygun konutların yapılması için arsa tahsisi ve kredi istiyor Yukarı Çavundurlular. Belediyenin imkânlarının artırılması da talepleri arasında. Aydos Yaylası'nın büyük bir ormanlık alan olduğunu hatırlatan Başkan Özden, Çevre Bakanlığı'ndan olası yangın tehlikesi için araç istediklerini, ancak henüz yanıt gelmediğini de belirtiyor. Olası bir yangında, 20-28 kilometre uzaklıktaki Çubuk'tan yangın aracı gelene kadar Aydos Ormanları'nın kül olacağına dikkat çeken Özden, "Yetkililerin kulaklarının üstüne yattığından" söz ediyor.
Aydos ormanlarının, "Timur'un fillerini sakladığı ormanlar" olarak tarihe geçtiğini hatırlatan Özden, çok az kalan ormanı korumak, gerekli tedbirleri almak için de yardım beklediklerini söylüyor.
Beldede 105 ortaklı Tarımsal Kalkındırma Kooperatifi de kuran köylüler, Tarım Bakanlığı'ndan kredi bekliyorlar. Köylüler, belediyenin bağımsız olmasının kendileri için avantaj olduğunu da belirtiyor ve kredi gelince kaderlerinin değişeceğini umut ediyorlar. Köyde kurulan Kızılay Aşevi'nde 1400 kişilik yemek pişiyor depremin ikinci gününden beri. Aşevinde pişen yemekler, Aydos Yaylası'na, Direkli Mahallesi'ne ve Çavurdur köyüne dağıtılıyor. Kızılay çadır da vermiş her aile için, ama daha çok yaylada çadırlar.
Görüntü değişmemiş
Belediye başkanı ile çıktığımız Aydos Yaylası'nda ilk günkü yıkıntıların görünümünde bir değişiklik yok. Yıkılan evlerin, ahırların enkazı olduğu gibi duruyor. Tek değişiklik hayvanlar için tahtalarla çevrilen yerler. Artçı depremler o günden beri devam ediyor. "Deprem olunca hayvanlar korkudan tahtaları kırıp kaçıyor" diye yakınıyor köylüler.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvan kaybı ilk günkü rakamın altında çıkıyor Aydos Yaylası'nda. Depremin etkisiyle korkudan dağılan hayvanların sonradan açığa çıktığını belirten köylüler, depremde 32 büyükbaş, 577 küçübaş hayvan kaybettiklerini söylüyorlar. Ancak, "temiz" dedikleri 'mundar' olmadan kurtarıp, kesebildikleri hayvanları kayıpları içinde saymıyorlar. 100'ü geçen 'temiz' kayıplarla rakam biraz daha büyüyor.
80 yaşındaki Hüseyin Boz 2 süt ineğini, 2 de davarını kaybetmiş. "En siftah şu evlerin yerine bir barınak istiyoruz" diyor, parmağıyla yıkılan evleri göstererek.
Lise 3'e geçen Tamer Eser de yazları ailesinin yanına yaylaya çıktığını söylüyor ve 100 küçükbaş hayvan ile bir de ineklerinin öldüğünü söylüyor. Kızkardeşi Zübeyde de lise son sınıfa geçmiş ve traktör kullanıyor yaylada. "İş başa düşünce hepsini kendilerinin yaptığını" söylüyor.
60 yaşındaki Hanife Eser ise kızıyla birlikte kaldığı enkaz altından nasıl kurtarıldıklarını anlatıyor aynı heyecanla."Kız 'imdat' diye bağırmasa benim sesim çıkmayacak" diyor.
Köylüler her şeye ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar. Devletin bir an önce yaralarını sarmasını istediklerini belirterek, "Hiç olmazsa 50'şer, 60'ar teneke versin de tenekeyle biz yapalım evlerimizi" diyerek çaresizliklerini belirtiyorlar. Kendi güçleriyle ev yapma olanaklarının olmadığını söylüyor ve ev kadar, hayvanlar için barınaklara da ihtiyaç duyduklarını dile getiriyorlar.
Süleyman Erkocaoğlu ise bir yandan yıkılan evinin derdinde, bir taraftan da ameliyatı için bir milyar lira istedikleri eşi Gülsün'ün. Depremde enkaz altından çıkarılan eşinin Ankara Numune Hastanesi'nde ameliyat beklediğini, iki yerinden belinin ve bir kolunun kırık olduğunu söyleyen Süleyman Erkocaoğlu, "Zaten elimde mal kalmadı. 50 kuzu, bir büyükbaş hayvanı kaybettim. Şimdi de ameliyat için bu kadar para istiyorlar. Yok... Bir şeyimiz kalmadı ki verelim" diyor.
ÖNCEKİ HABER

Çete bağlantısında itiraf

SONRAKİ HABER

İstanbul 3. köprüyü istemiyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...