11 Haziran 2000 21:00

Roman ve gazetenin öncülerinden

150 Yıl önce 1 Haziran 1850 tarihinde Arnavutluk'ta Yanya ilinde doğan Şemsettin Sami, Türk edebiyatının ilk romanını yazmakla kalmayan; mitoloji, ansiklopedi, sözlük alanında öncü çalışmalar yapan bir aydınımızdır.

Paylaş
Roman ve gazetenin öncülerinden
Yaşar Öztürk
150 Yıl önce 1 Haziran 1850 tarihinde Arnavutluk'ta Yanya ilinde doğan Şemsettin Sami, Türk edebiyatının ilk romanını yazmakla kalmayan; mitoloji, ansiklopedi, sözlük alanında öncü çalışmalar yapan bir aydınımızdır. Romanı sevmeyen Şemsettin Sami 22 yaşında hem kendi hem de Türk edebiyatının ilk romanını yazdı. "Taaşukı Talat ve Fitnat" (Talat ve Fitnat'ın Aşkı). Toplumsal dokunun önemli hücresi olan aileyi, kadınları, evlilikleri, ilişkileri yansıtan bir romandı. Edebiyat tarihçileri bu romanı ilk olmanın dışında süslü ve abartılı öğeler yer almadığı için pek ön plana çıkarmadı. Çoğu zaman da ilk Türk romanı olarak hep Namık Kemal'in "İntibah"ı dile getirildi. Oysa Şemsettin Sami bu romanda toplumsal dokunun hastalıklı bir alanını yalın bir anlatımla gözler önüne seriyordu.
Şemsettin Sami gazete tarihinde de öncülük yaptı. Önce Sirac, daha Hadika gazetesine girdi. Halika kapatılınca eski işine Matbuat Kalemi'ne döndü. Gazetecilik günümüzden bir anlamda farklı değildi. Gerçekleri yansıtmak kabul gören bir durum değildi. Sami, Sultan Abdühamid'e ihbar edildi. Trablusgarp'a görevlendirilerek sürgün edildi. Çünkü Şemsettin Sami aydınlanmadan, bilime dayalı düşünceden yanaydı. Sosyalist olmadığı halde sosyalizme saldırılar karşısında doğruyu söylemekten kendini alamadı. Gerici yobazların batıda atılıma geçen bilim ve teknolojiye olan bakış açılarını eleştirdi.
Ona göre "Sosyalizm çağdaş uygarlığı-Avrupa'yı ve belki bir gün olur bütün yer küreyi sarsacak ve insanlık toplumunun düzen ve görünüşünü değiştirecek bir büyük iç güç hareketi ve insanlığı refah ve mutluluğuna ulaştırma azminde olduğundan, bunun 'iştirak-ı emval (malların ortaklığı)' töhmeti suçlanması ve böyle yüzü kara olarak halkın bakışlarına sunmak büyük bir kıyım ve haksızlıktır."
Arapça Dilbilgisi kitabını hazırladı. İstanbul'a dönüşte Mihran'ın Tercüman-ı Şark gazetesinde çalışmaya başladı. Bir süre sonra gazete kapandı. Şemsettin Sami bu kez Mihran için Fransızca'dan "Şeytanın Yadigârları" ve "Sefiller" romanlarını çevirdi. Cep kütüphanesi için kitaplar (Mitoloji, Kadınlar, İslam Medeniyeti, Gök, Yer, İnsan, Ulu Gözler, Fıkralar, Dil Yazım Klavuzu) hazırladı. Yeni kurulan Arnavut Bilim Derneği'ne üye edildi. Bu dernek için Arnavutça alfabe ve Arnavutça Dilbilgisi kitaplarını yazdı. Aile ve Hafta adlı dergileri çıkardı. Askeri Denetim Komisyonu'nun yazmanlığı görevine getirildi. Ölünceye kadar sürdürdüğü bu görev aslında Abdülhamit tarafından ona verilen bir ev hapsi cezasıydı. Önceleri evden dışarı çıkmasına ve evine konuk almasına izin verilirken 1899'da bunlar da yasaklandı. Kızının nikâhında ancak imam ve iki şahide izin verildi. Bu kuşatmanın bir de maddi yanı vardı. Borçlar içinde süren bir çetin yaşamdı. Evlendiği eşini 9 yıl sonra yitirdi. Bir yıl önce ölen ağabeyinin dul kalan eşi ile evlenip, çocuklarını yanına aldı.
İki ciltlik Fransızca Türk Sözlük çalışmasını bitiren Şemsettin Sami "Kamus-ı A'lam (6 ciltlik coğrafya ve tarih sözcüğü) 'Kamus-ı Arabi (Arapça Türkçe Sözlük) Kamus-ı Türki (iki ciltlik Türkçe Sözlük), her biri tıpkı Türk yazının ilk romanı gibi alanlarında öncü çalışmalardı. İlerleyen hastalıkların pençesinde kıvranırken "Kutadgu Bilig", "Orhun Abideleri" gibi anıt çeviri çalışmalarını tamamladı. (Ne yazık ki bugüne kadar bu önemli çalışmalar ve yazdığı yazılar bir araya toplanarak yayınlanmadı) Borçlarını ödeyemez duruma düşen Şemsettin Sami'nin, oturduğu köşk satlığa çıkarılınca üzüntüden dili tutuldu. İki gün konuşamadı. Köşkü yok pahasına almak için yapılanlar karşısında yıkıldı. Çok geçmeden yazmaya başladığı bir öz yaşam öyküsünü tamamlayamadan 4 Haziran 1904'te öldü. Ölümü ardından Şemsettin Sami ailesi evden atıldı. Eşyaları bir camii avlusuna taşındı. Şemsettin Sami'nin eşsiz kütüphanesi yok pahasına satıldı.
Burha Felek'in deyişi ile "Şemsettin Sami Şinasi gibi ilklerin adamıdır. Bilimsel ve teknik gazeteciligimizin öncüsüdür. Ne yazık ki, Türk kültürüne katkısı olan yirmi bin ciltlik özel kitaplığı ölümünden 24 saat sonra ikinci Abdülhamid'in baş hafiyesi Ragıp paşaca köşkü basılarak okka fiyatına satırılmıştır. Bu bakımından kitapları yağma edilen Türk düşünürü de Şemsettin Sami'nindir."
Türk spor tarihinin kilometre taşlarından biri olan, adı İstanbul'da bir stadyuma verilen Ali Sami Yen Şemsettin Sami'nin oğludur.
Ölümünden yıllar sonra ırkçı ve Turancı kesim onu Arnavut kökenli olduğu için Arnavutluğun bağımsızlığını isteyen yazarı belli olmayan bir kitapçıktan yola çıkarak hainlikle suçladı. Orhon Seyfi Orhon "Koyunumuzda beslediklerimiz" ve "Bir hiyanet ve nankörlük vesikası" adı altında Çınaraltı dergisinde hakaret dolu yazılar yazdı. Bu yazılara o dönem Vâlâ Nurettin, "Şemsettin Sami sinsi bir Türk düşmanı mıydı? Haşa!" başlıklı yazısı ile yanıt vermesine karşın saldırılar sürdü. "Arnavutluk Ne idi? Nedir ve ne olacak" adını taşıyan yazarı belli olmayan bu kitapçığın -eklemeler ve çarpıtmalarla dolu- çevirisi daha sonra Yıldız Sarayı'nda ele geçirilen Abdülhamit'e gönderilmiş jurnaller arasında bulundu.
Şemsettin Sami'ye yönelik bugün de süren bu olumsuz tutuma karşılık, onu 150 yaşında anmak onu yok etmeye, yoksa saymaya çalışanlara en güzel yanıt.
Yaşam öyküsü
1 Haziran 1850'de Yanya'ya bağlı Fraşer'de (bugün Yunanistan'da) doğdu, 18 Haziran 1904'te İstanbul'da öldü. Lise öğrenimini Yanya'da bir Rum okulunda tamamladı. 1871'de İstanbul'a gitti ve Matbuat Kalemi'ne memur olarak girdi. 1872'de Taaşşukı Talat ve Fitnat adlı romanını yayımladı. İstenmeden yapılan evliliklerin olumsuz sonuçlarını işleyen bu yapıtı birçok eleştirmence roman türünün Türk edebiyatındaki ilk örneği sayılmakla birlikte, aşırı bir duygusallıkla yalnızca olayların anlatılması ve karakterlerinin belirgin biçimde çizilmeyişi gibi nedenlerle kalıcı bir başarı kazanamadı. 1873'ten sonra bir süre başta Hadika olmak üzere çeşitli gazetelerde çalışan, 1874'te Vilayet gazetesinin yöneticiliğini yapmak için Trablusgarp'a giden Şemseddin Sami, 1876'da İstanbul'da Sabah adlı gazeteyi çıkarmaya başladı.
ÖNCEKİ HABER

Bakanlık eğitimciyi aldattı mı?

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'da vaat pazarı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...