28 Mayıs 2000 21:00

Köhne Bizans'ın hüzünlü isyancısı

Tevfik Fikret, ülkenin kurtuluşunu batı medeniyetinde görür. Bu noktada, aslında gerici-feodal ilişkilerin hakim olduğu bir devlete burjuva demokrasisi önermektedir.

Paylaş
Köhne Bizans'ın hüzünlü isyancısı
Barış Avşar
Bir ülkenin yüzyıllar boyunca iktidardakiler tarafından talan edilmesine karşı duyulan nefreti anlatan en güzel satırları yazmak her eli kalem tutanın harcı değildir...
Öyle satırlar ki sonsuza dek bütün insanların sömürücülere karşı beslediği iğrenme hissini başka hiçbir söz etmeye gerek bırakmayacak şekilde anlatacak...
Ve, yazıldığı dönemdeki edebi ve sonrasındaki tarihsel gereklilikler yüzünden sadece birkaç on yıl içinde bazı bölümleri sözlüksüz anlaşılamaz hale geldiği halde güçlü...
...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! (1)
...
Yüzyıllar boyunca bir zulüm makinesi olarak işletilmiş, çok geniş sınırlara ulaşmış topraklarda halklara hükmetmiş Osmanlı'nın en karanlık, en çok korku salan, en dayanılmaz simalarının başlarında gelir padişah II. Abdülhamit...
Ve kendine suikast düzenleyen birini parayla satın alıp jurnalcisi yapacak kadar zavallıdır.
32 yıllık iktidarında 26 defa sadrazam değiştirecek kadar güvensiz...
Ve, "Sadrazam Sait Paşa olmuş Kamil Paşa olmuş bundan ne çıkar? Gerçek sadrazam Yıldız'da ikamet eder ki o da benim" (2) diyecek kadar küstah.
Kendisinden önceki iki padişah tahttan indirildiği için veliahtına ürkerek bakan...
Ve, Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre oyununun sergilenmesine giden şehzadesinin alkışlanmasının ardından oyuna gidip izleyip, köpürerek: "Ben de tiyatroyu pek severim. Lakin bu Vatan oyunu halkı ihtilale davet için tertip edilmiş bir oyundur" (3) deyip oyunu yasaklatacak kadar bugünkü ardıllarına yakın!
...
Senin tarih dediğin işte budur,
alnında altı bin yıllık buruşuklar
ve bir o kadar da kuşku. (4)
...
İşte Namık Kemal'den korkan o Abdülhamit ki, 'Vatan Şairi'nin hemen ardından Tevfik Fikret'e yakalandığı için aynı zamanda Osmanlı'nın en talihsiz padişahıdır!
Servet-i Fünun; gibi kendinden hemen önce ortalığı kasıp kavurmuş, şiirdeki önderi Namık Kemal'i 'Vatan Şairi' yapmış, ülkedeki kötüye gidişe karşı çıkıp ve halkın içine düşürüldüğü çaresizliğe kulak vermiş muhalif bir edebi akımın ardından aşk, 'vapur dumanları' ve çiçek-böcek üzerine eserler veren edebiyatçıları bir araya getirmiştir. Ve Tevfik Fikret bu akımın önderidir!
Abdülhamit'in baskıcı rejimi altında çıkarılan ve başta iktidar için hiçbir tehlike içermeyen hatta hoş karşılanan akıma adını vermiş Servet-i Fünun dergisinin başındaki adamdır o...
Ve, aynı zamanda gizli gizli Namık Kemal şiirleri okur.
İstanbul'da başlayan yaşamı İstanbul'da sona eren, saraya yakın bir ailenin iyi eğitim görmüş narin evladı, seçkin ve aranan bir öğretmen, en büyük macerası bir dost sohbetinin jurnallenmesi sonucu iki gününü karakolda geçirmek olan bir burjuva/aristokrat...
Ve fakat, "Şairler, sanatçılar, yazarlar, insan toplumunun çeşitli dilleridir. Bu büyük canlı kütle, duygularını onların aracılığıyla bildirir" diyebilecek kadar da kafası açık bir şair:
...Git ara kiliseyi, dolaş KabeyiÇan sesini duy, tekbiri dinle
Umduğun, beklediğin şeyler nerde hani
Ortada bir tek sey göreme
Şeytanı da düzme, Allah'ı gibi
Buda'sı düzme, Ehrimen'i düzme, Yezdan'ı düzmece
Bir korkak kuşku yaratmış bunların topunu
Gölgeler baktım, gölgeler, gölgeler...
Sonra baktım bir karanlık uçurum
Haydi dön geri, dön geri, dön, oğlum!
Ve beynimden vurulmuş gibi devrildim.
Şimdi benim ne cennet, ne cehennem umurumda
Bakarım evrene, sasar sasar kalırım.
Ne tapılan tanırım, ne taptıran tanırım
Yaradılışın kuluyum ben artık (5)
...
Bu satırların yazıldığı toplumun yönetiminde din hep ön sırada gelmiştir. Osmanlı padişahı aynı zamanda halife, yani İslam aleminin önderidir. Mehmet Akif'in, İttihat ve Terakki içinde muhalefet yaptığı için kendisine 'Protestanların zangocu' demesi üzerine Akif'e ithafen yazdığı 'Molla Sırat' adlı şiirinden alınmıştır yukarıdaki dizeler. Bu iki şair arasındaki polemik 1980 darbesinin etkisizleştirilmiş basını için 'hâlâ değerli' görülerek yeniden açılmış ve gazete sayfalarında yer almıştır. Söz konusu edilenin Tevfik Fikret ve Mehmet Akif olduğu düşünüldüğünde bolca malzeme bulmakta zorlanılmayacak bir konu seçildiği anlaşılır!..
Tevfik Fikret'in ünlü Sis şiiri -ki toplumsal konulara eğilme ve Servet-i Fünun anlayışından kopma yolunda bu şiir ilk duraktır- Abdülhamit yönetiminin karanlık ortamını eşi bulunmaz tasviridir. Devletin başkenti olarak o günkü İstanbul'a kızar şair ve İstanbul'daki komploların, yozlaşmanın, çirkefin, gericiliğin tablosunu çizer.
Ve elbette sadece 'isdibdat dönemi' değil, dünya üzerindeki bütün baskı rejimleri için geçerli olacak kadar evrenseldir... Öyle ki tıpkı Namık Kemal'in şiirleri gibi esarete karşı özgürlüğün, zulme karşı başkaldırının satırları olarak elden ele dolaşır, gizli gizli okunur. Üstelik Fikret'in bütün iç huzursuzluğu ve bireysel umutsuzluğunu yansıtmasına rağmen... Servet-i Fünun akımının ağdalı dil sevdası yüzünden yazıldığı zamanda bile zor anlaşılan kimi bölümleri olmasına rağmen Sis, kültür hazinemiz içinde önemini hiç yitirmez.
...
Ey köhne Bizans, ey koca fertût-i musahhir.
Ey bin kocadan arta kalan bive-yi bâkir
...
Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
Kaatil kuleleler, kal'eli, zindanlı saraylar;
Mazileri atilere nakl etmeğe me'mur;
Ey dişleri düşmüş, sırıtan kaafile-yi sûr;
...
Örtün, evet ey hâile... örtün, evet ey şehr;
Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-yi dehr! (6)
...
Tevfik Fikret, ülkenin kurtuluşunu batı medeniyetinde görür. Bu noktada muhalifliği 'iktidara karşı çıkma'nın ötesine geçip alternatif önerme noktasına geldiğinde aslında gerici-feodal ilişkilerin hakim olduğu bir devlete burjuva demokrasisi önermektedir. Onun için önemli olan insanların önlerinin yasaklarla kesilmemesi, ülkenin mutluluğunu kimin isteyip kimin istemediğine yöneticilerin karar vermemesidir. Bu amaca 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla ulaşılabileceğini sanır. Ancak Abdülhamit'in onayıyla iktidara gelen İttihat ve Terakki hareketinin beklediği devrimi yapmaya değil zulüm makinesini kendilerine yontacak şekilde düzenlemeler yapmaya gelmiş olduğunu görünce yeniden bir umutsuzluğa kapılacaktır. Bir dönem kendisinin de içinde yer aldığı bir hareketin iktidardaki yozlaşmasıdır onu yıkan. İşte daha girişte sözünü ettiğimiz Han-ı Yağma adlı şiiri böyle bir döneminin ürünüdür.
...
Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini... (7)
...
"Genç Türkler ılımlı ve çekingen oldukları için övülüyorlar; yani Türk devrimi zayıf olduğu, halk yığınlarını gerçekten bağımsız harekete itmediği, Osmanlı İmparatorluğu'nda başlayan proleter savaşıma düşman olduğu... ve aynı zamanda Türkiye'nin soyulması sürüp gittiği için övülüyorlar. Bunlar, bir yandan Genç Türkleri övüyorlar bir yandan da amacı düpedüz Türkiye'nin bölüşülmesi olan politikaya devam ediyorlar." (8) Tevfik Fikret'in Han-ı Yağması Lenin'in bu satırları yazmasından 4 yıl sonra 1912'de ak kâğıt üstüne düşer. Lenin'in Genç Türkler (Jön Türkler) diye bahsettiği henüz yeni iktidara gelmiş İttihat ve Terakki, onları övenlerse batının büyük devletleridir. İşte Tevfik Fikret'in sözünü ettiği yağma düzeni iktidarının daha ilk yılında 1908'de dünya için böyle bir önem taşır. Elbette ülke yönetimi için batıyı örnek gösteren Fikret'in şairliğine bu yüzden zarar gelmez, o da her sanatçı gibi içinde bulunduğu tarihsel ve toplumsal koşullarına göre yazıp üretmiştir çünkü...

(1) Han-ı Yağma - Tevfik Fikret
(2) Tanzimat ve Servet-i Fünun Edebiyatı/Sf. 161 - Rauf Mutluay - Gerçek Yayınları
(3) İkinci Meşrutiyetin İlânı ve Otuzbir Mart Hâdisesi/Sf. 14 - Ali Cevat Bey'in Fezlekesi - Türk Tarih Kurumu
(4) Tarih-i Kadim - Tevfik Fikret
(5) Tarih-i Kadime Ek (Molla Sırat'a) - Tevfik Fikret
(6) Sis - Tevfik Fikret
(7) Han-ı Yağma - Tevfik Fikret
(8) Sosyalizm ve Savaş - Lenin

ÖNCEKİ HABER

SSK'ya yatırım şart

SONRAKİ HABER

'İdamın kalkması konusunda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...