09 Mayıs 2000 21:00

Kölelik bile böyle değildir!

Tersane işçiliği en ağır işkollarından biridir. Yapılan iş gereği zaten oldukça yıpratıcı olan tersane işçiliği...

Paylaş
Kölelik bile böyle değildir!
Şerif Karataş
Taşeronlaştırma uygulamaları ilk kez gündeme geldiğinde 'eşi bulunmaz' bir sistem olduğu öne sürüldü. Birçok işyerinde ve işkolunda hızla yayılan taşeronlaştırmanın gerçek yüzünün ortaya çıkması ise çok uzun sürmedi. Binlerce işçi bu uygulama nedeniyle işsiz kaldı. Bu süreç Tuzla havzasındaki tersanelerinde de yaşandı. Taşeronlaştırmayla birlikte işçilerin çalışma koşulları her geçen gün ağırlaşırken varolan hakları da ellerinden alındı. Bölgede bulunan tüm özel tersanelere taşeron sistemi yerleşmiş durumda. Taşeron olarak çalıştırılan işçilerin çalışma koşulları ise onların deyimiyle söylersek: Rezalet! Onarım için getirilen gemilerin sayısı artınca Tuzla Tersaneleri karınca yuvaları gibi hareketleniyor. İşler yavaşladığında ise İçmeler Tren İstasyonu'ndaki işçi kahvelerinde iş bekleyenlerin sayısı artıyor. Böyle dönemlerde işçiler geçimlerini "borçla" sağlamaya çalışıyorlar.
Can güvenliği yok
Tersanede çalışan Naci Tarak akşam 20.00'de işbaşı yaptığını anlatıyor. Ve 12 saat boyunca çalıştıktan sonra sabah saat 8.00'de bitiyor mesaisi... Çalışırken can güvenliklerini sağlayacak elbiseleri kendi imkânlarıyla karşıladıklarını dile getiren Tarak'ın bulunduğu bölümde altı işçi çalışıyor. Kaynak işi yaptığını söyleyen Tarak, nasıl çalıştıklarını şöyle anlatıyor: "Sabaha kadar bir tek 4.00'te, 20 dakika çay molasına çıkıyoruz. Onlar ellerinden gelse bizleri 24 saat çalıştırırlar." İşçilerin birbirlerine güven duymamasında şikâyetçi Tarak, ağır sanayi işçisi olduklarını belirtip ekliyor: "Ortalama 6 saat çalışmamız lazım. Can güvenliğimiz yok. Taşeronlar kendi keyiflerine göre ücret belirliyorlar." Geçimini iki ay bakkaldan iki ay başka bir harcamadan keserek geçinmeye çalıştığını ifade eden Tarak, "3 tane çocuk okula gidiyor. Onların da masrafları çok yetiştiremiyorum. Birisinin ayakkabısı iyi olduğunda öbürüne de alman gerekiyor. Kıtkanat geçiniyorum" diyor. Böyle yaşayınca da aldıkları paranın bereketinin kalmadığını söyleyen Tarak ekliyor, "Senin anlayacağın çalışıyoruz ama yemeğimiz bir ekmek bir ayran" diyor.
'Hayat borçla gidiyor...'
Başka bir tersane işçisi İsak Benzer de günde 12 saat çalıştıklarını belirterek, "Herhangi bir güvenlik önlemi yok. 10-15 metre yükseğe çıkarak iş yapıyoruz. Sigortaya gelince sigorta yok" diyor. Geçici olarak çalıştıkları için aldıkları paranın ihtiyaçlarını karşılamadığını belirtiyor İsak Benzer. 10 gün çalıştıklarını, 20 gün boşta gezdiklerini ifade eden Benzer, "Ev kira. İki de çocuk var. Genellikle borçlanarak geçiniyorum. Bakkala borç, manava borç... Hayat borçla gidiyor. Ama nereye kadar?" diye soruyor. Üç yıldır tersanede çalıştığını ve üç yıldır aynı parayı aldığını söyleyen Benzer, tersane işçisinin taşeron sisteminin yerleşmesiyle birlikte mahvolduğunu belirtiyor. "Taşeron girmeden önce sigortam vardı. En azından belirli bir aylık iznim vardı. Aylığımızla iyi kötü ihtiyaçlarımızı karşılabiliyorduk. Şimdi ise her gün daha kötüye gidiyor. Her şeye yüzde yüz zam geldi. Bizim ücretlere ise 500 bin lira bile zam gelmedi" diyen İsak Benzer, şöyle sürdürüyor sözlerini, "Bayramın iki günü çalıştık. Gemi gittikten sonra yine bir iki hafta boşta kaldık. Üstüne üstlük bayram çalışması mesai sayılmıyor. Normal ücret veriliyor. Cumartesi-pazar için de öyle. Çalışma koşulları dayanılacak gibi değil. Kölelik desek böyle kölelik bile olmaz." Benzer, en büyük sorunlarının özelleştirme olduğunu belirtiyor.
'İyi iş' belki yurtdışında vardır...
Gebze'de bir fabrikada çalışırken sendikaya üye olduğu için işten atılan Rıza Can isimli işçi de tersanede çalışmayı gecici bir süre için düşündüğünü söylüyor. İyi bir iş bulduğunda tersane işinden ayrılacağını belirten Can, "Belki yurtdışında iyi bir iş bulabiliriz. Ama Türkiye'de iyi bir iş bulmak zor. Sabah 08.30'dan akşam 18.00'e kadar çalışıyorum" diyor. O da sigortalarının olmamasından yakınıyor: "Sigortamız ödenirse, işimiz sürekli olursa geçinebiliriz. Ayda 10 gün çalışırsan 20 gün boş kalırsan geçinemezsin. Sürekli bir işin olursa ona göre bütçeni ayarlarsın. Evde iki üç kişi bir arada çalışmazsak geçinmek çok zor" diye anlatıyor düşündüklerini. Can eskiden hastalandıklarında doktara götürüldüklerini belirterek söylüyor son sözünü: "Şimdi o da yok!"
ÖNCEKİ HABER

Mumcu suikastında kaos

SONRAKİ HABER

Yine düştük yollara...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa