27 Nisan 2000 21:00

Doğdukları topraklara döndüler

40 yıldır doğdukları yerlerden uzakta yaşıyorlar. Doğdukları büyüdükleri evlerini, çevrelerini terk etmek zorunda bırakıldılar. Gittikleri yerlerde de birer yabancı gibi yaşadılar. Çocuklarına, torunlarına doğup büyüdükleri yerleri masal anlatır gibi anlattılar hep.

Paylaş
Doğdukları topraklara döndüler
Suzan Aykaç
40 yıldır doğdukları yerlerden uzakta yaşıyorlar. Doğdukları büyüdükleri evlerini, çevrelerini terk etmek zorunda bırakıldılar. Gittikleri yerlerde de birer yabancı gibi yaşadılar. Çocuklarına, torunlarına doğup büyüdükleri yerleri masal anlatır gibi anlattılar hep. Geride kalanlar da, hep onları konuştu, "Onlar gidince adanın hiç tadı kalmadı" dediler. Oysa ne güzel bir dayanışma vardı aralarında. Hem gidenler, hem kalanlar birer birer yok oluyorlardı. Şimdi yıllar sonra son kalanlar Adalar'da yeniden buluştu. Kınalı, Burgaz, Heybeli ve Büyükada'da doğan 90 Rum, "konuk" olarak döndüler, "ev sahibi" oldukları topraklara.
1950'lerden itibaren başlatılan ırkçı-şoven propaganda ve saldırıların doruğa çıktığı yıllarda Türkiye'nin birçok yerindeki Rumlar gibi, Yunanistan'a gitmek zorunda kalan Rumlar, Adalar Kaymakamlığı, Adalar Belediyesi, Adalar Vakfı ve Büyükada Su Sporları Klübü'nün organizasyonuyla Adalar'a geldi. Eşleri, çocukları ve arkadaşlarıyla Yunanistan'dan gelen Rumlar, halen adada yaşayan Rumlar ve Türkler tarafından, halkoyunları, sirtaki ve çiçekler eşliğinde karşılandılar. Kimi 40 yıldan sonra ilk defa geliyordu Büyükada'ya, kimi yaşamında ilk defa...
Eski evlerini aradılar
Karşılama töreninden sonra eski Adalılardan bazıları eski evlerini aramaya koyuldu, bazıları da otellerine gidip dinlenmeyi tercih etti. Bir hafta Ada'da kalacak olan eski Adalılar İstanbul'u da gezecek, kilise ve mezar ziyaretlerinde bulunacaklar. Gelenler, pazartesi günü Ayayorgi'ye çıktıktan sonra salı günü ülkelerine geri dönecekler.
Adalar Vakfı Genel Sekreteri Yaşar Özürküt, gelenlerin konuk değil, evsahibi olduğunun altını çiziyor. Var olan emperyalist politikaların savaşı dayattığını, aslında halkların savaş istemediğini vurgulayan Özürküt, önemli bir duygu birliği yaşandığını, din, dil, ırk ayrımı olmadan insanların bir arada yaşamasını istediklerini söylüyor.
'Her şeyi bırakıp gittik'
Büyükada'dan 28 yıl önce ayrılan Angelika Stefano, şimdi Atina'da yaşıyor. Bir zamanlar Büyükada Güveler Çıkmazı'nda yaşayan Stefano, "Ben burada evlendim, çocuklarım burada doğdu, yıllarca burada yaşadık" diyerek gitmek zorunda kaldıklarını anlatıyor. Gözleri doluyor, heyecanlanıyor. Çocukları şimdi büyümüş, evlenmişler. Adaları çok özlediğini, hayatının en önemli ve güzel günlerinin burada geçtiğini belirterek, "İnsan burada evlenirse, çocukları burada olursa, buraları özlememek mümkün mü?" diye soruyor. Stefano'nun tanıdıklarının çoğu ölmüş. Gelirken çok heyecanlandığını anlatıyor ve ekliyor: "Adalar eskiden çok daha güzeldi. Her şeyimizi burada bırakıp gitmek zorunda kaldık, her şey değişmiş, hiçbir şey eskisi gibi değil."
Eşi Yosif Stefano ise, Ada'dan ayrılmadan önce inşaat mühendisi olarak çalıştığını söyleyip, bize yaptığı binaları gösteriyor. Senelerdir Türkçe konuşmadığını anlatan Stefano'nun, hatalar yapsa da hoş bir Türkçesi var. "Küçükken biz buralarda denize girerdik, futbol oynardık" diyerek gözlerini denize doğru çeviriren Stefo Kalfa, "Deniz de çok kirlenmiş artık" diyor.
Biz sohbet ederken sürekli eski arkadaşları geliyor. Beraber büyüdükleri, oyunlar oynadıkları arkadaşlarını görmenin kendisini çok mutlu ettiğini söylüyor Stefano. Ona Ada'dayken "Stefo Kalfa" diyorlarmış, 150'den fazla bina yapmış. Sonra da hepsini bırakıp gitmek zorunda kalmış. Halen adada yaşayanlardan balıkçı Yaşar Üçbaş, adadaki binaların çoğunu Stefo Kalfa'nın yaptığını doğruluyor. Ve yaşanmış kötü günleri hatırlatıyor: "Çok tehdit edildiler, korkutuldular, gitmekten başka yapabilecekleri bir şey kalmamıştı. Onlar gidince adanın hiç tadı kalmadı."
'Doğduğumuz yere geldik'
Büyükadalılar Derneği'nin Atina Şubesi Yöneticisi İrini Noti de, Adalar'da doğmuş. Adalar'da çekilmiş çocukluk fotoğraflarını gösteriyor. İrini, babasının yıllarca burada yaşadıktan sonra, Yunanistan'da yaşadıkları yerleri hiç sevmediğini ve her fırsatta Ada'ya gelmek istediğini söylediğini, ama gelemeden öldüğünü anlatıyor. İrini, ölürken dahi Ada'ya gelmek istediğini söyleyen babasını Adalar'a gömmüş.
"Biz buraya misafir gelmedik, doğduğumuz yere geldik" diyor İrini ve 50 yıl önce Ada'da yaşamış yaşlı bir kadından, Olga Frusi'den söz ediyor. Şimdi Atina'da yaşayan 75 yaşındaki Frusi'nin yaşamak için parasının olmadığını ve Yunanistan'da Türkçe dersi verdiğini söylüyor. Eşi ve çocuğunu da yanında getiren İrini, doğduğu yerleri onların da tanımasını istediğini anlatıyor.
'Yakınlık hiç bozulmasın'
Atina'da yaşayan Peutsopolus Nicoles ise, daha önce Adalar'da yaşamadığı halde, merak ettiği için akrabalarıyla birlikte gelmiş ve çok beğenmiş. Yunanistan'da diş doktorluğu yaptığını belirten Nicoles, karşılamadan çok memnun kaldığını belirterek buradaki insanlarla daha yakın olmak istediğini dile getiriyor. 30 yıldır Ada'da yaşayan ve lokantacı Stefo Seyisoğlu, söylüyor son sözü: "Yıllar önce kızım da dahil herkes evini barkını bırakıp gitti. Yıllardır yakalayamadığımız bir yakınlık bu, bozulsun istemiyoruz."
ÖNCEKİ HABER

İşçi sınıfı gücünü gösterecek

SONRAKİ HABER

Silahsızlanma yalanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...