15 Nisan 2000 21:00
Devlet Tiyatroları Allahlık!
İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen ve Sakıp Sabancı'nın yaşamını konu edinen 'Patron' adlı oyun, geçtiğimiz akşam düzenlenen galada tiyatro sanatçısı Ali Sürmeli'nin eleştiri oklarına hedef oldu.
Devlet Tiyatroları Allahlık!
Özlem Ergun
İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen ve Sakıp Sabancı'nın yaşamını konu edinen 'Patron' adlı oyun, geçtiğimiz akşam düzenlenen galada tiyatro sanatçısı Ali Sürmeli'nin eleştiri oklarına hedef oldu.
Tarık Buğra'nın yazdığı ve Zafer Kayaokay tarafından sahneye konan oyunun galasına katılanlar arasında Kültür Bakanı İstemihan Talay, Sakıp Sabancı ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil de vardı. "Bakan, gülümseme, istifa et" diyen Sürmeli hakkında soruşturma başlatıldı. Ali Sürmeli ile konuyla ve düşündürdükleri ile ilgili konuştuk.
Galada sergilediğiniz tavrın sebebi nedir? Sizi bu noktaya getiren ne oldu?
Bu isyan ezelden beri vardı. Shakespeare'in bir cümlesi var, belki o beni daha iyi anlatır. 400 yıl önce yazılmış ve 4000 kereden fazla oynanan bir replik bu: 'Bütün dünya bir sahne; kadın, erkek hepsi birer oyuncu.' Bu bir tiyatro teksti değil, bu Tarık Buğra'nın Sabancı ile yaptığı bir röportaj. Sonra iki tane tiyatrocu oturmuşlar, bunu tiyatro yapmaya çalışmışlar. Bu oyun iyi de değil, ancak vasat bir radyo tiyatrosu olabilecekken, kalkıp bunu sahneye taşımışlar. Şimdi; kaldıralım, oynamayalım diyoruz. Hayır diyorlar.
Ben kokteyle katılmak durumunda değilim. Zaten katılmadım da, oradan geçerken aile fotoğrafı çektiriliyordu. Ben o fotoğrafta yer almak istemediğimi belirtmeme rağmen, onlar gelmem konusunda ısrarlı davrandılar. Ben hayır dedim. 'Siz niye öyle bakıyorsunuz bakanım, istifa edin' dedim. O arada Sabancı'nın adamları üstüme geldiler ve ağır hakaretlerde bulundular. Olay bunun üzerine çıktı. Tavrım, oyunun konusuna değil, tekstin sanatsal beğeniden uzak olmasıyla ilgilidir.
Bu yaklaşımınız, öteden beri aktarmayı planladığınız bir tavır mıydı, yoksa yılların birikiminin rutin bir dışavurumu mu?
Şimdiye kadar oynadığım oyunları, keyifle, şevkle, zevkle oynadım, çünkü topluma bir şey söylediğimi, onları düşündürürken eğlendirdiğimi düşündüm. Ama bu oyunda böyle bir şey yok.
Peki, bu oyunun oynanması nasıl gündeme geldi?
Onu tam bilemiyorum ama, yukarıdaki, en yukarıdaki Kültür Bakanlığı... Ona da soramıyorsun ki niye oynuyoruz bu kötü teksti... Belki o da diyecek ki daha yukarısı. Onun yukarısı Cumhurbaşkanı. O da derse 'daha yukarısı' ondan korktum.
İşimiz Allah'a kaldı artık. Onun için 'Allah belanızı versin' dedim.
Diğer sanatçı arkadaşlarınızın tavrı ne oldu?
Bir ateşin ortaya çıkması için, önce bir tüpün, sonra oksijenin, sonra da bir sürü şeyin ona eşlik etmesi gerekir. Ben ateşsem mutlaka şartlar buna elverişli. Şu anda 180 kişi kurumun demokratikleştirilmesi ve onun özerk bir yapıya kavuşturulması için imza toplamış, onlar hakkında da soruşturma başlatılmış diye biliyoruz.
TOBAV gibi meslek örgütlülükleriniz düzeyinde herhangi bir girişim oldu mu?
Bunun örgütle olacağını zannetmiyorum. Her sağlıklı birey, olaylar karışında sağlıklı tavrını dile getirirse zaten örgütlere gerek kalmaz.
Fakat bireysel karşı çıkışların yanında, bu taleplerinizin yaşamda karşılığını bulması ve yaptırım gücüne kavuşabilmesi için, meslek örgütleri gerekli ve daha etkili değil mi?
Valla bilmiyorum, bakacağız, göreceğiz. Ben TOBAV üyesiyim, şu ana kadar herhangi bir girişim söz konusu değil ve beni de aramadılar zaten.
Bunu neye bağlıyorsunuz?
TOBAV'ın başkanı DT'nin genel müdür yardımcısı. Onlar da en nihayetinde bir yerlere bağlılar. Bireyler de bağlı olabilir. Ama sanatçı öyle olmamalı. En azından ben değilim.
Sabancı'nın, yaklaşımınıza gösterdiği tavır konusunda ne diyeceksiniz?
Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bugün Kültür Bakanı'nın tavrını da okudum gazetelerden: 'Beğenmiyorsa istifa etsin' diyordu. Şimdi bu, Kültür Bakanı... Kültür Bakanı olmayan iş adamı da diyor ki; 'Bu demokratik bir tavır'. İşte bu yüzden Kültür Bakanı'nı istifaya çağırdım.
Böyle bir durumda Kültür Bakanı, sanatçısının yanında yer alması gerekirken, neden bir iş adamının yanında saf tutmayı tercih etti sizce? Bu neye tekabül ediyor?
Ben de bu sorunuza katılıyorum. Bunu sayın bakana sorarsanız sevinirim.
Siz yasal prosedüre göre 657'ye tabi devlet memurusunuz, ama aynı zamanda da ve ondan daha önemlisi bir sanatçısınız. DT'de istemediğiniz role hayır diyebilme şansınız var mı?
Şimdi ben 657'e tabiyim ama, en nihayetinde bir sanatçıyım. O hakkın olduğu söyleniyor ama bu oyun için yukarıdan söylendiğine göre kesinlikle 'hayır' denemeyeceği. Şimdiye kadar ilk defa başıma böyle bir şey geliyor, prosedürü bilemiyorum.
Bundan sonraki süreç, sizin için nasıl işleyecek?
Zannediyorum ki, Kültür Bakanlığı, 'Evet biz bugüne kadar hata ettik. Devlet Tiyatroları'nda sanatçı olan insanlara memur gözüyle baktığımız için hata yaptık. Onlar toplumun aydınlarıdır, aydın olmaları için çaba sarf etmelidirler. Kültür Bakanlığı olarak biz onlara bu yolu açmalıyız' diyecekler. Bunun da böyle bir tartışma ile başladığından memnunluk duyuyorum.
Özlem Ergun
İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenen ve Sakıp Sabancı'nın yaşamını konu edinen 'Patron' adlı oyun, geçtiğimiz akşam düzenlenen galada tiyatro sanatçısı Ali Sürmeli'nin eleştiri oklarına hedef oldu.
Tarık Buğra'nın yazdığı ve Zafer Kayaokay tarafından sahneye konan oyunun galasına katılanlar arasında Kültür Bakanı İstemihan Talay, Sakıp Sabancı ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Rahmi Dilligil de vardı. "Bakan, gülümseme, istifa et" diyen Sürmeli hakkında soruşturma başlatıldı. Ali Sürmeli ile konuyla ve düşündürdükleri ile ilgili konuştuk.
Galada sergilediğiniz tavrın sebebi nedir? Sizi bu noktaya getiren ne oldu?
Bu isyan ezelden beri vardı. Shakespeare'in bir cümlesi var, belki o beni daha iyi anlatır. 400 yıl önce yazılmış ve 4000 kereden fazla oynanan bir replik bu: 'Bütün dünya bir sahne; kadın, erkek hepsi birer oyuncu.' Bu bir tiyatro teksti değil, bu Tarık Buğra'nın Sabancı ile yaptığı bir röportaj. Sonra iki tane tiyatrocu oturmuşlar, bunu tiyatro yapmaya çalışmışlar. Bu oyun iyi de değil, ancak vasat bir radyo tiyatrosu olabilecekken, kalkıp bunu sahneye taşımışlar. Şimdi; kaldıralım, oynamayalım diyoruz. Hayır diyorlar.
Ben kokteyle katılmak durumunda değilim. Zaten katılmadım da, oradan geçerken aile fotoğrafı çektiriliyordu. Ben o fotoğrafta yer almak istemediğimi belirtmeme rağmen, onlar gelmem konusunda ısrarlı davrandılar. Ben hayır dedim. 'Siz niye öyle bakıyorsunuz bakanım, istifa edin' dedim. O arada Sabancı'nın adamları üstüme geldiler ve ağır hakaretlerde bulundular. Olay bunun üzerine çıktı. Tavrım, oyunun konusuna değil, tekstin sanatsal beğeniden uzak olmasıyla ilgilidir.
Bu yaklaşımınız, öteden beri aktarmayı planladığınız bir tavır mıydı, yoksa yılların birikiminin rutin bir dışavurumu mu?
Şimdiye kadar oynadığım oyunları, keyifle, şevkle, zevkle oynadım, çünkü topluma bir şey söylediğimi, onları düşündürürken eğlendirdiğimi düşündüm. Ama bu oyunda böyle bir şey yok.
Peki, bu oyunun oynanması nasıl gündeme geldi?
Onu tam bilemiyorum ama, yukarıdaki, en yukarıdaki Kültür Bakanlığı... Ona da soramıyorsun ki niye oynuyoruz bu kötü teksti... Belki o da diyecek ki daha yukarısı. Onun yukarısı Cumhurbaşkanı. O da derse 'daha yukarısı' ondan korktum.
İşimiz Allah'a kaldı artık. Onun için 'Allah belanızı versin' dedim.
Diğer sanatçı arkadaşlarınızın tavrı ne oldu?
Bir ateşin ortaya çıkması için, önce bir tüpün, sonra oksijenin, sonra da bir sürü şeyin ona eşlik etmesi gerekir. Ben ateşsem mutlaka şartlar buna elverişli. Şu anda 180 kişi kurumun demokratikleştirilmesi ve onun özerk bir yapıya kavuşturulması için imza toplamış, onlar hakkında da soruşturma başlatılmış diye biliyoruz.
TOBAV gibi meslek örgütlülükleriniz düzeyinde herhangi bir girişim oldu mu?
Bunun örgütle olacağını zannetmiyorum. Her sağlıklı birey, olaylar karışında sağlıklı tavrını dile getirirse zaten örgütlere gerek kalmaz.
Fakat bireysel karşı çıkışların yanında, bu taleplerinizin yaşamda karşılığını bulması ve yaptırım gücüne kavuşabilmesi için, meslek örgütleri gerekli ve daha etkili değil mi?
Valla bilmiyorum, bakacağız, göreceğiz. Ben TOBAV üyesiyim, şu ana kadar herhangi bir girişim söz konusu değil ve beni de aramadılar zaten.
Bunu neye bağlıyorsunuz?
TOBAV'ın başkanı DT'nin genel müdür yardımcısı. Onlar da en nihayetinde bir yerlere bağlılar. Bireyler de bağlı olabilir. Ama sanatçı öyle olmamalı. En azından ben değilim.
Sabancı'nın, yaklaşımınıza gösterdiği tavır konusunda ne diyeceksiniz?
Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bugün Kültür Bakanı'nın tavrını da okudum gazetelerden: 'Beğenmiyorsa istifa etsin' diyordu. Şimdi bu, Kültür Bakanı... Kültür Bakanı olmayan iş adamı da diyor ki; 'Bu demokratik bir tavır'. İşte bu yüzden Kültür Bakanı'nı istifaya çağırdım.
Böyle bir durumda Kültür Bakanı, sanatçısının yanında yer alması gerekirken, neden bir iş adamının yanında saf tutmayı tercih etti sizce? Bu neye tekabül ediyor?
Ben de bu sorunuza katılıyorum. Bunu sayın bakana sorarsanız sevinirim.
Siz yasal prosedüre göre 657'ye tabi devlet memurusunuz, ama aynı zamanda da ve ondan daha önemlisi bir sanatçısınız. DT'de istemediğiniz role hayır diyebilme şansınız var mı?
Şimdi ben 657'e tabiyim ama, en nihayetinde bir sanatçıyım. O hakkın olduğu söyleniyor ama bu oyun için yukarıdan söylendiğine göre kesinlikle 'hayır' denemeyeceği. Şimdiye kadar ilk defa başıma böyle bir şey geliyor, prosedürü bilemiyorum.
Bundan sonraki süreç, sizin için nasıl işleyecek?
Zannediyorum ki, Kültür Bakanlığı, 'Evet biz bugüne kadar hata ettik. Devlet Tiyatroları'nda sanatçı olan insanlara memur gözüyle baktığımız için hata yaptık. Onlar toplumun aydınlarıdır, aydın olmaları için çaba sarf etmelidirler. Kültür Bakanlığı olarak biz onlara bu yolu açmalıyız' diyecekler. Bunun da böyle bir tartışma ile başladığından memnunluk duyuyorum.