02 Nisan 2000 21:00
Cezaevinde ölüm mahkemelik oldu
Çankırı Cezaevi'nde yatarken tedavi edilemediği için 6 Şubat 1999 tarihinde ölen Engin Huylu'nun ailesinin, 8 cezaevi görevlisi hakkında "görevi ihmal" suçlamasıyla açtığı dava 6 Nisan'da başlayacak.
Cezaevinde ölüm mahkemelik oldu
Sibel Hürtaş
"Engin'i geri getirmeyecek ama... Bu dava sonucu elde edilecek olumlu bir karar, yaşanmış yüzlerce benzer olay ve yaşanacak olaylar nezdinde emsal teşkil edebilecek. En azından, cezaevleri özelinde verilen insan hakları mücadelesinde önemli bir moral değer sağlayacaktır."
Bu sözler Çankırı Cezaevi'nde yatmakta olan ve tedavi edilemediğinden dolayı 6 Şubat 1999'da ölen Engin Huylu'nun ailesine ait. Huylu ailesinin Engin'i kaybettikten sonra başlattığı hukuk mücadelesi, üst düzeyde 8 cezaevi görevlisi hakkında "görevi ihmal" suçlamasıyla açtıkları dava ile devam ediyor.
Engin Huylu, 11 Nisan 1996'da Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alındı ve 22 Nisan 1996'da Ankara DGM tarafından tutuklandı. Yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiası ile hakkında kamu davası açılan Huylu, önce Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde sonra da Çankırı Cezaevi'nde yattı.
Sevki yapılmadı
Çankırı Cezaevi'nde yatarken uzun bir süre şiddetli başağrılarından şikâyet eden Huylu'ya, cezaevi doktorları tarafından migren teşhisi konmuş. Çankırı Devlet Hastanesi'ne 7-8 kere sevki çıkarılan ancak yolda gördüğü kötü muamelelerden dolayı muayenesi bir türlü gerçekleştirilemeyen Huylu'nun, bir süre sonra Çankırı Devlet Hastane'sinde tedavi edilemeyeceği ortaya çıktı ve tutuklu arkadaşları tarafından Ankara Numune Hastanesi'ne sevk edilmesi talep edildi. Ancak bu sevk talebi kabul edilmeyen Huylu, 5 Şubat akşamı iyice fenalaşarak tekrar Çankırı Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Buradan gece yarısı tutuklu arkadaşlarının deyimiyle "yarı ölü" bir şekilde cezaevine geri getirilen Huylu, daha sonra acil olarak kaldırıldığı Ankara Numune Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
Mücadele başlıyor
Engin Huylu'nun ölümünün kamuoyunda bulduğu yankı Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'nı soruşturma başlatmaya zorladı. Bu soruşturma, 9 Şubat 1999'da başlatılırken, Huylu ailesi de 9 Nisan 1999'da suç duyurusunda bulundu.
Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma 19 Kasım 1999'da sonuçlandı. Huylu'nun öldüğü tarihte cezaevinde görevli olan Cüneyt Uzunlar ve Soner Işık adlı doktorlar hakkında görevsizlik kararı verildi. Cezaevi Müdürü Ali Rıza Yıldırım, ikinci müdürler Nevzat Koraman ve Hürrem Gümüş ile cezaevi doktoru Selim Engez ve hastabakıcısı Hüseyin Kaş, jandarma komutanı Hasan Demir ve yardımcı komutan Mehmet Ali Kadan hakkında takipsizlik kararı alındı. Bunlardan sadece cezaevi ikinci müdürü Hürrem Gümüş (daha sonra soyadının Yazıhan olduğu ortaya çıktı) hakkında iddianame tanzim edildi ve "görevi ihmal" suçlamasıyla dava açıldı.
Dava 6 Nisan'da
Avukatların karara itiraz etmesi üzerine Sungurlu Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kabul etti ve sanıklar için verilen takipsizlik kararı kaldırıldı. Bunun üzerine Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı tekrar soruşturma başlatmak zorunda kaldı. Bu soruşturma sonucu adı geçen sanıklar hakkında "görevi ihmal" suçlamasıyla açılan dava 6 Nisan'da görülecek. Avukatlar, Huylu'nun ölümünde sevkin ambulans yerine bir ring aracı ile yapılmasının doğrudan etkisinin bulunduğunu belirterek, ring aracı ile sevk edilmesinden ve olay gecesi yaşanan gecikme ve ihmalden ilk elden Cezaevi Müdürü Ali Rıza Yıldırım'ı sorumlu tutuyorlar.
Cezaevi jandarmasından nöbetçi subay olan Hasan Demir, jandarma karakol yardımcısı ve Huylu'nun olay gecesinde Ankara'ya sevkinde görev alan ve ifadelerinde ring aracı ile sevk araçlarının kullanılmasında açık bir şekilde adli-siyasi tutuklu ayrımına gittiklerini belirten jandarma karakol yardımcısı Mehmet Ali Kadan da ilk elden sorumlu tutuluyor.
Avukatlar ayrıca ikinci müdürler Nevzat Koraman ve Hürrem Gümüş ile cezaevi doktoru Selim Engez ve hastabakıcısı Hüseyin Kaş'ın yargılanmasını talep ediyorlar.
Ambulans kimin için?
Dava sanıklarının ifadelerinde, cezaevlerindeki tutuklulara karşı adli ve siyasi ayrımı yapıldığı da bir anlamda belgeleniyor. Cezaevi Müdürü Naci Üçler, Çankırı Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede sağlık sorunlarından öte ambulans veya ring sağlama koşullarını anlatırken, "Acil hastaların il dışına sevklerinin mahkûmların konumuna göre (adli veya terör) can güvenlikleri ve tedbir açısından sevki gerçekleştirecek komutanların talebine göre cezaevinin sevk araçları ve ambulansla yapıldığı tespit edilmiştir" diyor.
Ayrıca davada birçok sanığın da ifadesinde siyasi tutukluların hastaneye kaldırılmalarında ambulans kullanılmaması gerektiğini savunan tavırlar sergileniyor.
Sibel Hürtaş
"Engin'i geri getirmeyecek ama... Bu dava sonucu elde edilecek olumlu bir karar, yaşanmış yüzlerce benzer olay ve yaşanacak olaylar nezdinde emsal teşkil edebilecek. En azından, cezaevleri özelinde verilen insan hakları mücadelesinde önemli bir moral değer sağlayacaktır."
Bu sözler Çankırı Cezaevi'nde yatmakta olan ve tedavi edilemediğinden dolayı 6 Şubat 1999'da ölen Engin Huylu'nun ailesine ait. Huylu ailesinin Engin'i kaybettikten sonra başlattığı hukuk mücadelesi, üst düzeyde 8 cezaevi görevlisi hakkında "görevi ihmal" suçlamasıyla açtıkları dava ile devam ediyor.
Engin Huylu, 11 Nisan 1996'da Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alındı ve 22 Nisan 1996'da Ankara DGM tarafından tutuklandı. Yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiası ile hakkında kamu davası açılan Huylu, önce Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde sonra da Çankırı Cezaevi'nde yattı.
Sevki yapılmadı
Çankırı Cezaevi'nde yatarken uzun bir süre şiddetli başağrılarından şikâyet eden Huylu'ya, cezaevi doktorları tarafından migren teşhisi konmuş. Çankırı Devlet Hastanesi'ne 7-8 kere sevki çıkarılan ancak yolda gördüğü kötü muamelelerden dolayı muayenesi bir türlü gerçekleştirilemeyen Huylu'nun, bir süre sonra Çankırı Devlet Hastane'sinde tedavi edilemeyeceği ortaya çıktı ve tutuklu arkadaşları tarafından Ankara Numune Hastanesi'ne sevk edilmesi talep edildi. Ancak bu sevk talebi kabul edilmeyen Huylu, 5 Şubat akşamı iyice fenalaşarak tekrar Çankırı Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Buradan gece yarısı tutuklu arkadaşlarının deyimiyle "yarı ölü" bir şekilde cezaevine geri getirilen Huylu, daha sonra acil olarak kaldırıldığı Ankara Numune Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
Mücadele başlıyor
Engin Huylu'nun ölümünün kamuoyunda bulduğu yankı Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'nı soruşturma başlatmaya zorladı. Bu soruşturma, 9 Şubat 1999'da başlatılırken, Huylu ailesi de 9 Nisan 1999'da suç duyurusunda bulundu.
Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma 19 Kasım 1999'da sonuçlandı. Huylu'nun öldüğü tarihte cezaevinde görevli olan Cüneyt Uzunlar ve Soner Işık adlı doktorlar hakkında görevsizlik kararı verildi. Cezaevi Müdürü Ali Rıza Yıldırım, ikinci müdürler Nevzat Koraman ve Hürrem Gümüş ile cezaevi doktoru Selim Engez ve hastabakıcısı Hüseyin Kaş, jandarma komutanı Hasan Demir ve yardımcı komutan Mehmet Ali Kadan hakkında takipsizlik kararı alındı. Bunlardan sadece cezaevi ikinci müdürü Hürrem Gümüş (daha sonra soyadının Yazıhan olduğu ortaya çıktı) hakkında iddianame tanzim edildi ve "görevi ihmal" suçlamasıyla dava açıldı.
Dava 6 Nisan'da
Avukatların karara itiraz etmesi üzerine Sungurlu Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kabul etti ve sanıklar için verilen takipsizlik kararı kaldırıldı. Bunun üzerine Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı tekrar soruşturma başlatmak zorunda kaldı. Bu soruşturma sonucu adı geçen sanıklar hakkında "görevi ihmal" suçlamasıyla açılan dava 6 Nisan'da görülecek. Avukatlar, Huylu'nun ölümünde sevkin ambulans yerine bir ring aracı ile yapılmasının doğrudan etkisinin bulunduğunu belirterek, ring aracı ile sevk edilmesinden ve olay gecesi yaşanan gecikme ve ihmalden ilk elden Cezaevi Müdürü Ali Rıza Yıldırım'ı sorumlu tutuyorlar.
Cezaevi jandarmasından nöbetçi subay olan Hasan Demir, jandarma karakol yardımcısı ve Huylu'nun olay gecesinde Ankara'ya sevkinde görev alan ve ifadelerinde ring aracı ile sevk araçlarının kullanılmasında açık bir şekilde adli-siyasi tutuklu ayrımına gittiklerini belirten jandarma karakol yardımcısı Mehmet Ali Kadan da ilk elden sorumlu tutuluyor.
Avukatlar ayrıca ikinci müdürler Nevzat Koraman ve Hürrem Gümüş ile cezaevi doktoru Selim Engez ve hastabakıcısı Hüseyin Kaş'ın yargılanmasını talep ediyorlar.
Ambulans kimin için?
Dava sanıklarının ifadelerinde, cezaevlerindeki tutuklulara karşı adli ve siyasi ayrımı yapıldığı da bir anlamda belgeleniyor. Cezaevi Müdürü Naci Üçler, Çankırı Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede sağlık sorunlarından öte ambulans veya ring sağlama koşullarını anlatırken, "Acil hastaların il dışına sevklerinin mahkûmların konumuna göre (adli veya terör) can güvenlikleri ve tedbir açısından sevki gerçekleştirecek komutanların talebine göre cezaevinin sevk araçları ve ambulansla yapıldığı tespit edilmiştir" diyor.
Ayrıca davada birçok sanığın da ifadesinde siyasi tutukluların hastaneye kaldırılmalarında ambulans kullanılmaması gerektiğini savunan tavırlar sergileniyor.