29 Mart 2000 21:00

Dava: Hasan Sabbah

Başarılı komutanların, büyük savaşların, büyük imparatorlukların tarihteki öyküleri, ister istemez tek yanlıdır. Başarılı olanların, yenenlerin öyküleri yansır.

Paylaş
Dava: Hasan Sabbah
Sennur Sezer
Başarılı komutanların, büyük savaşların, büyük imparatorlukların tarihteki öyküleri, ister istemez tek yanlıdır. Başarılı olanların, yenenlerin öyküleri yansır. Büyük Selçuk İmparatoru Alparslan ve oğlu Melikşah'ın öyküsü de öyle. Ansiklopediler her iki egemenin bilim saygısından, dönemin ilerisinde olan hoşgörüsünden söz ederler. Bu güçlere karşı çıkanlar, fesatçı, kargaşadan yana hainler olarak yorumlanır. Yalnızca sanat eserleri, bu portrelere ışık düşürür, onların değişik yüzlerini göstermeye, aydınlatmaya çalışır.
Ferdi Merter'in "Dava: Hasan Sabbah" adlı oyunu da, Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu ve bu imparatorluğu yıkma amacını taşıyanları getiriyor sahne ışıklarına.
Oyunun başlangıç noktası, "Nizamülmülk/ Ülkenin düzeni, ülkeyi düzene sokan" sanını taşıyan Hasan bin Ali'nin güçlendiği günlerdir. Kendi ülkesini ele geçiren Selçukluların hizmetine girmiş vezir olmuştur. Medresedeki arkadaşlarından Ömer Hayyam'ı çağırır. Ona gerçekleştirmek istediği işlerde yardımcı olacağını söyler. Bilim adamı ve şair olan Ömer Hayyam'ın düşü bir rasathane yönetmektir. Vezir kabul eder. Karşılığında güvenlik güçlerinin haber alma (istihbarat) bölümünü yönetmesini ister. Şair reddeder.
Ömer Hayyam ve Nizamülmülk'le birlikte medresede okuyan Hasan Sabbah da aynı günlerde gelir, Ömer Hayyam'la görüşür. Sabbah iktidarı ele geçirmek için her şeye hazır olduğunu söyler. Ancak Nizamülmülk bu eski arkadaşına fazla güvenmez. Onu dinsel kitapların ağırlıklı olduğu bir kitaplığa atar. Ondan İslam'ın yeni yorumlarını istemektedir. Sünni-Şii çatışmasını engellemek için bu yorumlara gereksinim vardır. Sabbah bu görevle yetinmeyecek, darbelere, komplolara karışacak, sonunda, Alamut Kalesi'ni ele geçirerek, inanç temelinde suikastlar düzenleyecektir.
Oyundaki bir sahne, Sabbah'ın bu davranışındaki temeli de açıklar. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Hasan bin Ali (Nizamülmülk) ülkelerini istila edenlerle, Zerdüştlüğe dayanan inançlarını yok etmeye çalışanlarla mücadele sözü vermişlerdir. İçlerinden hangisi iktidarda söz sahibi olursa, ötekilerini de bu güce ortak edecek, böylece Selçuklularla birlikte savaşacaklardır.
Hasan Sabbah, Hasan bin Ali'yi Selçukluların hizmetine girdiği için dönek, Ömer Hayyam'ı da iktidarı reddettiği için kaçak sayar.
Sanatçıların görevi
Dini ve inançları iktidar savaşında kötüye kullanma, iktidar için her yolu uygun sayma, halkı yalnızca yönetilecek bir karıncalar sürüsü görme gibi çağımıza ve günümüze göndermeler yapan oyunda, bu sahne bir ikilem yaratıyor. Ferdi Merter'in amacı belki de yalnızca iktidar ya da güçlü olmak adına dönen dolapları eleştirmek. Onun oyunla ilgili sözlerinden çıkan sonuç da bu: "Kim olursak olalım, ne olursak olalım sonumuz bilinmeyene gitmekse, nedir bu erk olma hırsı. Kendi aciz çıkarları için insanları ve de onların en kutsal düşünülerini kullanmak niye? Bana bu oyunu yazarken hangi kaynaklardan yararlandığım soruluyor. Tarihsel kaynak gerektiği kadar vardı ve de en önemli kaynak günün gazeteleri oldu benim için. Biz sanatçıların bu dünyada görevimiz insanlar arasına gerçek tohumlarını ekmek, onların gözlerini açmak, insanlığı yanılgılara ve karanlığa mahkûm etmek isteyen yalancılara karşı koymak." Yine de, Hasan Sabbah'ın karıştığı komploları hızlandırmaktan başka bir şey yapmayışı, bir dönem ülkenin parasal kaynaklarının kötü kullanımına karşı çıkışının engellenişi gibi sahneler, Merter'i çelişkilere sürüklüyor.
Geçmişin günümüze benzer yanları, bence, yalnızca sergilenmeli. Yorum eklemeye çalışmak, üstelik gerçeklerin hiçbir zaman bire bir örtüşmeyeceği durumlarda, ikilemler ve sorular yaratır. Bu da, ne kadar başarılı olursa olsun, nice uygun teknikle sahnelenirse sahnelensin oyunun bildirisini ve dramatik yapısını zedeler. Shakespeare, durumları değil, kişileri, onların psikolojik yapılarını mercek altına alışıyla hep günceldir.
Hasan Sabbah, II. Richard gibi anlatılabilmeyi hak etmiş bir kişilik. Ömer Hayyam da Nizamülmülk de... Belki oyunun temel yanlışı bu üç önemli kişiliği karşı karşıya getirirken, onları doğal biçimde değil, kimisini kayırıp kimisini iteleyerek anlatmak olmuş.
ÖNCEKİ HABER

Beykoz'da rant oyunu

SONRAKİ HABER

Avukatlar nisanda eylemlere başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...