26 Mart 2000 21:00

'Özerkleştirme piyasalaştırmanın adıdır'

"Sosyal Güvenlik, SSK Nereye?" paneline katılan Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi İlker Belek, tasarının sağlık hizmetlerinin piyasaya açılmasını hedeflediğini vurguladı.

Paylaş
'Özerkleştirme piyasalaştırmanın adıdır'
Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi İlker Belek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından SSK'nın sağlık alanındaki finansmanı ile hizmet sunumunun birbirinden ayrılmasını öngören tasarının, Dünya Bankası menşeili olduğunu söyledi.
SES, Tüm Sosyal-Sen, Türk Hemşireler Derneği ve Türk Tabipleri Birliği tarafından SSK Genel Müdürlüğü Konferans Salonu'nda düzenlenen "Sosyal Güvenlik, SSK Nereye?" başlıklı panele katılan Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi İlker Belek, söz konusu tasarının sağlık hizmetlerinin piyasaya açılmasını hedeflediğini vurguladı. Özelleştirmeyi öngören modelin Türk-İş tarafından alternatif olma iddiasıyla hazırlanan raporda da bulunduğuna dikkat çeken Belek, "Özerkleştirme piyasalaştırmanın adıdır" dedi.
Türk-İş Araştırma Müdürü Oğuz Oyan, Mersin Üniversitesi İİBF Yard. Doç. Dr. Yüksel Akkaya ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan Yard. Doç. Dr. İlker Belek'in katılımıyla yapılan paneli KİGEM Genel Sekreteri Mehmet Yüksel Barkurt yönetti.
Yüksel Akkaya, son bir yıldır gündeme getirilen ve Meclis'ten geçirilen tasarıların sürekli gündemde tutulan 800 trilyonluk açığın giderilmesine yol açmayacağını söyleyerek, "Bugün çalışanların hiçbiri emekli edilmese dahi, 800 trilyonluk açığın ancak 60 trilyonu kapanmaktadır, bu bakımdan yasanın reform olarak nitelenmesi şüphelidir" dedi.
'Saldırı hızlanacak'
Türk-İş'i de temsilen konuşan Oğuz Oyan, sosyal güvenlik sorununun bütün yakıcılığını sürdürdüğünü belirterek, "Bu süreç hızlanacak, çünkü IMF'ye taahhütleri var. Muhtemelen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından arkası gelecek ve bu bakımdan önümüzdeki dönemin de sıcak geçmesi kaçınılmaz" dedi.
Gelişmiş ülkelerin bütçelerindeki kamu harcaması paylarının yüzde 47'leri geçtiğini aktaran Oyan, Türkiye'de faiz ödemeleri çıkartıldığında bu oranın yüzde 20'lerin altına düştüğüne dikkat çekti ve "Buna rağmen devletin küçültülmesi yönündeki ideolojik saldırılar, sanki devlet Türkiye'de sosyal alanda çok büyükmüş gibi etkili olabiliyor" dedi.
İlker Belek, konuşmasının ağırlıklı bölümünü bakanlık tarafından hazırlanan yasa taslağıyla uygulanması hedeflenen 'sözleşmeli sağlık sistemine" ayırdı. Bu tasarıyla ilk olarak sağlık hizmetlerinin finansmanı ve hizmet üretiminin ayrılmasının yanı sıra, SSK'ya her tür kuruluştan hizmet alma yetkisinin verilmesi ve kendi hastanelerinin işletme haline getirilmesi hakkının verilmesi gibi üç temel uygulamanın hayata geçirileceğini açıklayan Belek, bu modelin, 1980'lerin sonundan bu yana Dünya Bankası'nın ve Japonların 'yeni yönetim paradigması', İngilizlerin ise 'postmodern paradigma' olarak nitelediği işletme modelinin aynısı olduğunu vurguladı.
Özelleştirme, özerkleştirmeye evrildi
Özel sağlık modelinin eşitsizliği çok fazla derinleştirdiğinin ortaya çıkmasıyla benimsenen bu modelin, sağlık alanının piyasaya açılmasının bir aracı olduğuna da dikkat çeken Belek, "Özelleştirme modeli özerkleştirme modeline evrildi. Bu şekilde tepede sağlık hizmetini satın alan merkezi kurum tek tek işletmelere ayrılan hastanelerden hizmet satın alacak ve bu şekilde merkezi kurum, hastaneler arasında rekabeti sağlayarak sağlık hizmetlerinin en ucuza alacak denerek, eşitsizliğin engelleneceği savunuluyor."
İşletmeleştirme modelinin, küçültme ve demokratikleşme gibi kavramlarla birlikte anılarak, özellikle solun İngiltere'de gardının düşürüldüğünü söyleyen Belek, aynı tehlikenin Türkiye'de de yaşandığını ifade etti. Bu bakımdan Türk-İş tarafından hazırlanan alternatif rapora da değinen Belek, bu raporda aynı modelin savunulduğuna dikkat çekti.
Bu modelin İngiltere'de uygulandığını da söyleyen Belek, güçlü argümanlarla ortaya çıkan bu modelin uygulandığı İngiltere'de sağlık sistemi incelendiğinde ortaya çıkan tablonun farklı olduğunu söyledi. Belek, "İlk olarak İngiltere'de sağlık hizmetlerinin maliyeti bu modelin ardından artmıştır. Ayrıca yönetici hekimlerle, hemşireler arasında gelir uçurumu oluşmuştur. İşletmeleştirilen hastaneler ilaç ve tıbbi teknoloji tekellerinin denetimine girmeye başlamıştır, üstelik iddiaların aksine rekabetin yerine kendi aralarından anlaşan hastaneler merkezi kurumun karşısına tekelleşme eğilimiyle çıkmıştır" dedi.
Piyasa koşullarında demokrasi?
Türk-İş Temsilcisi Prof. Oğuz Oyan'ın "Taşradaki bir hastane en ufak teçhizat arızası için Ankara'ya başvuruyor. Hastane yönetimlerinin işçi ve işveren temsilcilerinin yanı sıra, hastane başhekimi, müdürü gibi katılımlarla oluşturulacak yönetim kurullarına devredilmesi demokratik olmaz mı?" sözleriyle dile getirdiği itiraza da yanıt veren Belek, "Yönetim kurulları çok iyi işçilerden dahi oluşsa kapitalizm koşullarında ortaya daha fazla para kazanan, iyi bir işletme yönetimi çıkar o kadar. Çok iyi işçi temsilcilerinin de bulunduğu bu işletme ise, piyasa koşullarında ayakta kalabilmek için yine çok iyi insanlardan oluşan bir yönetimi olan komşu hastanenin altını oymak zorunda kalacaktır. İngiltere birçok hastane bu yüzden kapandı ve devlet müdahale etmek zorunda kaldı" dedi.
Belek, konuşmasını, "Özelleştirme ahlaksızlıktır, özelleştirme verimsizliktir, özelleştirme eşitsizliktir. Her türlü modeliyle birlikte özelleştirmeye karşı çıkmak gerekiyor" sözleriyle bitirdi.
ÖNCEKİ HABER

TÜPRAŞ zaten halkındır

SONRAKİ HABER

Yalovalı esnaflar kepenk kapatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...