20 Mart 2000 22:00

Sağlık meta haline dönüştürülüyor

Sağlık meta haline dönüştürülüyor
Sağlık Haftası 173. yıldönümünde kutlanmaya başladı. Hekimlerin maddi çıkarlar için değil, evrensel değerlerini korumak için bir araya geldiklerini söyledikleri kutlamada, hükümetlerin sağlığa ayırdığı komik pay eleştirilerek, sağlığın para ile alınır satılır bir meta haline getirilmeye çalışıldığı söylendi. Törende, "Bu ülkenin politikacıları sağlıkla ilgili konularda aldatmaca vaatlerin prim yaptığını öğrendiler" denildi.
'Evrensel değerlerimizi korumak için bir aradayız'
Sağlık Haftası 173. yılında da kutlanıyor. Bayrama denk gelmesi nedeniyle bu sene bir haftalık bir gecikmeyle yapılan kutlamalar, dün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu'nda başladı. Törenden önce Hastane Müdürü Şakir Aybirdi'nin türbanlı olduğu gerekçesiyle Yeni Şafak Muhabiri Ümmühan Atak'ı çıkartmak istemesi, gazetecilerin tepkisine neden oldu. Bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan tören, İstanbul Tabip Odası tarafından hazırlanan "Etibba Odası'ndan Tabip Odası'na" başlıklı bir sinevizyon gösterimi ve İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Orhan Arıoğul'nun yaptığı açılış konuşmasıyla devam etti. Hekimlerin maddi çıkarlarını kovalamak için değil hekimliğin evrensel değerlerini korumada daha güçlü bir ses yaratabilmek için bir araya geldiğini söyleyen Arıoğul, hükümetlerin sağlığa her yıl daha da azalan kaynaklar aktardığını belirtti. Sağlığın devletin temel görevi olduğunun unutturulmaya çalışıldığını vurgulayan Arıoğul, "Bunun sonucunda sağlık para ile alınıp satılan bir meta haline dönüştürülüyor" dedi.
Uzmanlar yoksulluk sınırının altında yaşıyor
Türkiye'nin ulusal bir sağlık politikasının olmadığını ve sağlık göstergelerinde de dünya 83'üncüsü olduğunu ifade eden Arıoğul, sağlıksız sağlık politikaları sonucu özel sektörün sağlık alanındaki payının artmasının halkı ve kendilerini rahatsız ettiğini söyledi. Özel sektörde çalışan hekimlerin sorunlarının da giderek büyüdüğünü söyleyen Arıoğul, "47 tıp fakültesinden her yıl 5000'e yakın hekim mezun edilmesi, sosyal güvencesi olmayan, hatta asgari ücretin altında ücretle hekim istihdamına yol açıyor. Kamuda çalışan 10 yıllık bir uzman hekim yoksulluk sınırının altında ücret alıyor. Bu gidişatın sakıncalarını hâlâ ülkeyi yönetenlere anlatabilmiş değiliz" dedi. Konuşmasının sonunda 30 Nisan'da yapılacak olan seçimlere bütün üyelerinin katılmasını isteyen Arıoğul, 14 bin üyesi olan bir meslek örgütünün seçimine 11 bin üyenin ilgisiz kalmasının sağlık sorunlarının çözümüne yardımcı olmayacağını belirtti. Arıoğlu'nun konuşmasının ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencilerinin halkoyunları gösterisi izlendi ve tıp fakültesinden 1949, 1959 ve 1974 yıllarında mezun olan doktorlara plaket ve sertifikaları verildi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'İşgalci değil, depremzedeyiz'
Muzaffer Özkurt
12 Kasım Düzce depreminin ardından şehir merkezinin dışında bulunan prefabrik konutlara yerleşen depremzedeler bugünlerde devlet eliyle sokağa atılmak isteniyor. Şehirde ne sağlam ev olduğunu ne de ev tutacak paraları olduğunu belirten depremzedeler ise, "Üzerimize askeri gönderiyorlar. Ancak ne pahasına olursa olsun bu prefabriklerden çıkmayacağız" diyerek, direneceklerini belirtiyorlar.
Sokağa atmak istiyorlar
12 Kasım depreminin ardından özellikle kira yardımından yararlanmamalarının önüne geçmek için, oturulmayacak hale gelen evlerine "hasarsız" ve "az hasarlı" raporu verildiğini söyleyen Düzceli depremzedeler, bir süre yazlık çadırlarda barınmak zorunda kalmışlar. Soğukların iyiden iyiye bastırması üzerine kaymakamlığın yaptığı anons doğrultusunda şehirdışında olduğu için fazla rağbet edilmeyen prefabrik konutlara yerleşen depremzedeler, mart ayı başında karşılarında valilik yetkilileri ve askerleri bulmuşlar. Yaklaşık bir aydır, "Gidin evlerinize yerleşin. Başkalarının hakkı olan konutları işgal ediyorsunuz. Siz çıkmazsanız, biz sizi zorla dışarı atarız" şeklindeki baskılara maruz kalan 175 aile, her an sokağa atılma endişesi içinde yaşıyor.
'Evleri biz tamamladık'
Sokağa atılmak istenen depremzedelerden Aybike Yılmaz, ilk geldiklerinde prefabriklerin çatısı ve camlarının olmadığını vurgulayarak, devam ediyor: "Bu konutların oturulabilir hale getirilmesinde bizim büyük emeğimiz ve katkımız oldu. Malzemelerin taşınmasından montajına kadar her şeye yardımımız oldu. Birçoğumuz da camları kendi imkânlarımızla taktık. Ancak şimdi bizi dışarı atmak istiyorlar. Derdimizi anlatmak için valiliğe gidiyoruz, ama 'Kendi başınızın çaresine bakın' diyerek bizleri geri çeviriyorlar."
Raporlar gerçek dışı
Aybike Yılmaz'ın, depremin ardından duvarları çatlayan ve çatısı çöken evlerine hasarsız raporu verilmiş. Yılmaz, bunun üzerine itirazda bulunmuş ve bu kez gelen ekip, "Bu eve nasıl sağlam raporu verirler" şeklinde bir tepki göstererek, ev için "hasarlıdır" raporu düzenlemiş.
Fakat bu rapor yetkililer tarafından bilgisayara işlenmeyince, Aybike Yılmaz hiçbir yardımdan yararlanamadığı gibi, zar zor yerleştiği prefabrik konuttan da atılma durumuna gelmiş.
Devlet görevini yapsın
Sokakta kalmamak için prefabrik kent içinde yürüyüş yaptıklarını, o günden beri de sürekli jandarma takibi altında olduklarını söyleyen Aybike Yılmaz, maruz kaldığı baskıcı uygulamaları, "Hakkımızı aramak için valiliğe de yürümek istedik, ancak bizi engellediler. Üstelik 'Valiyi nasıl utandırırsınız' diyerek, üzerimizdeki baskıları daha da artırdılar" sözleriyle dile getirdi.
'Tek suçum astım olmak'
5 senedir astım bronşit hastası olduğunu ve 3 yıl boyunca serumla yaşadığını, sağlık sorunları nedeniyle çadırda barınamadığını anlatan Fatma Özcan ise, sokağa atılırsa nasıl ayakta kalacağının korkusunu yaşıyor. Tek odalı prefabrik konutta 8 kişi yaşadıklarını vurgulayan Özcan, "Bunu da bize çok görmesinler" diyerek, tepkisini dile getiriyor.
Baskılar arttı
Hakları teslim edilmeyen ve "işgalci" konumuna düşürülen Düzceli depremzedeler, hemen her gün karşılarında jandarmayı buluyorlar. Bir keresinde askerlerce kapıları kırılarak eşyaları sokağa atılan depremzedeler, yaşamlarını idame ettirebilecek bir gelirleri olmadığını belirterek, ekliyorlar: "Bize direnmekten başka yol bırakmadılar."