16 Mart 2000 22:00

Üç Oscar adayı film beyazperdede

Oscar ödül törenin yaklaşmasıyla, 1999'un sonunda tamamlanan filmler de birer birer gösterime girmeye başladı.

Paylaş
Üç Oscar adayı film beyazperdede
Yeşil yol
Ünlü aktör Tom Hanks, bu yıl da "Green Mile-Yeşil Yol" filmiyle Oscar'da şansını deneyecek. Frank Darabont'un yönettiği film, bir Steven King uyarlaması. Filmin önemli bir bölümü, 'en dar özel alanda', bir hücrede geçiyor. Ceza olgusuna karşı bir söylemi olan filmde Tom Hanks, Paul Edgecomb isimli cezaevi yöneticisini canlandırıyor. Oldukça kötü koşullardaki cezaevi ile ilgili olarak Edgecomb, "Burda insanın kendisine ya da bir başkasına zarar vermesi işten bile değildir" diyor.
Hikâye ilerledikçe, mahkûmlarla sıradışı bir iletişim kurmayı başaran kahramanı daha yakından tanıyoruz. Cezaevinde bulunan idam mahkûmları, infaz günlerini beklemektedir. 'Yeşil yol' elektrikli sandalyeye gidilen yola cezaevinde verilen addır. Bu mahkûmlardan biri de iki genç kızı öldürmekle suçlanan John Coffey'dir. Coffey'yi canlandıraın Michael Clarke Duncan, başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Edgecomb, bu zenci adamın suçsuzluğuna inanmaktadır. Ancak gençliğinden flash-backlere de yer verilen Edgecomb, Coffey'in suçsuz olmadığını fark eder. Film, 4 dalda Oscar'a aday gösteriliyor.
Onaltıncı Raund
17 Haziran 1966 tarihinde Rubin Hurricane -Tayfun- Carter, ünlü bir ağıır siklet boksçusudur. Ancak New Jersey'de bir barda üç kişinin öldürülmesiyle geleceği kararır. Otomobiyle evine gitmekteyken, yanlışlıka cinayetten tutuklanır ve üç kez ömür boyu hapse mahkûm edilir.
Yıllar sonra Carter, "16. Raund" adı altında anılarını yayınlar. Kitap, Brooklynli bir gencin ve üç Kanadalı'nın ilgisini çeker. Bu insanlar Carter'ın masumiyetine inanmaktadır ve Carter'ın temize çıkması için birlikte çaba harcamaya başlarlar. Bu olağandışı mücadele sonunda Carter'ın suçsuzluğunu ispatlarlar ve işlemediği bir suçtan ötürü 20 yılını hapisanede geçiren boksör serbest bırakılır. "Tayfun" dışarıya çıkarken, "Beni bu yere getiren nefretti, şimdi dışarı çıkaran şey ise sevgi" diye konuşur. 1999 yılının son günlerine yetiştirilen filmin başrollerinde Denzel Washington, Deborah Unge ve Liev Schreiber oynuyor. Filmin yönetmeni ise Norman Jewison. Filmin senaryosunun hazırlanmasında, büyük ölçüde boksör Carter'ın biyografilerinden yararlanılmış.
Carter'ı destekleyenler arasında ünlü folk müzik şarkıcısı Bob Dylan da bulunuyor. Bob Dylan, boksör için yazdığı "Tayfun" isimli şarkısında şöyle diyor:

İşte Tayfun'un hikâyesi
Otoritenin suçlamaya kalktığı
hiç yapmadığı bir şeyden dolayı
Bir cezaevi hücresine konan
Bir zamanlar dünya şampiyonu olacaktı...
Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası
Bugün gösterime giren diğer bir Oscar adayı film de "The Cider House Rules- Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası - John Irving'in romanından uyarlanan film, Lasse Halstrom tarafından yönetildi. Film, bazı eleştirmenler tarafından roman kadar etkileyici bulunmadı.
Film, 1949'larda Maine'de geçiyor. Dr. Larch (Michael Caine) burada yaşayan huysuz ve bencil bir adamdır. St. Clouds Yetimler Yurdu'nun yöneticisi olan Larch, tacizden, yasadışı çocuk almaya ve yurdun bakıcılarıyla yatmaya kadar bir dizi dolap çevirmektedir. Yurda bebeğini bırakmak ya da çocuk aldırmlak için çok sayıda 'ilginç' insan gelmektedir.
Homer Wells (Tobey Maguire) de yurta Dr. Larch'ın oğlu gibi yetiştirilen Larch hakkındaki gerçekleri öğrendikten sonra, Homer yurdun dışındaki dünyada kendisini neler beklediğini araştırmaya başlar. Birgün çocuğunu aldıran bir hasta, Homer'den kendisini evine bırakmasını ister, böylece Homer'in beklediği fırsat da eline geçmiş olur. Homer elma toplar, ıstakoz yakalar ve aşık olur. Ancak Homer için yaşam bu denli toz pembe değildir elbette. Geçmişini ve gelecekte ne yapmak istediğini değerlendirmek zorundadır.

ÖNCEKİ HABER

Hücre ölüm demektir

SONRAKİ HABER

Kardeşlik ve dayanışma için

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa