14 Mart 2000 22:00

Dünya gözüyle 'Sanat ve Sanatçı'

15-30 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin bu yılki ana temasını 'sanat ve sanatçı' oluşturuyor.

Paylaş
Dünya gözüyle 'Sanat ve Sanatçı'
15-30 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 19. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin "Uluslararası Yarışma" bölümünde birbirinden iddialı yapımlar yer alıyor.
Festivale her yıl dünyanın farklı köşelerinde yapılan 400'ü aşkın film festivalı arasında ayrıcalıklı ve özel bir konum kazandıran ve dünyanın ilk 40 film festivali arasında yer almasını sağlayan bu resmi bölümünde, festivalin özel temasını oluturan "sanat ve sanatçı"nın dünyasını ele alan 12 film, 'Altın Lale' ödülü için yarışacak. Bu filmlerin yönetmenleri ve oyuncuları, festivalin konuğu olacak. Filmleri değerlendirecek olan Uluslararası Jüri'de ise, çeşitli ülkelerden yönetmen, oyuncu ve sinema yazarları yer alacak.
Türkiye'den Mayıs Sıkıntısı
Bu yıl yarışmalı bölümde yer alan filmlerin hemen hepsi, başarılarını uluslararası düzeyde kanıtlamış önemli ve yaratıcı yapımlar. Türkiye'yi genç kuşak yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan'ın, ilk filmini gerçekleştirmek için doğduğu küçük kasabaya dönen genç bir yönetmenin dünyasını tatlı bir mizahla ele alan "Mayıs Sıkıntısı" adlı son çalışması temsil ederken; Can Togay'ın "Egy Tel Az İsten Hata Moğott/ Gözden Irak bir Kış" Macaristan'ın, Jan Jakub Kolski'nin "The Story of Cinema from the Village of Popielawy/ Bir Polonya Köyünden Sinemanın Tarihi" ise Polonyanın küçük taşra dünyalarında sinemanın anlatılmaz büyü ve gücüne ışık tutacaklar. Charles Matton'un "Rembrandt"ı ile Nils Gaup'un "Misery Harbour/ Sefalet Limanı" ve ünlü İngiliz yönetmen Mike Leigh'in "Topsy-Turvy/ Karmakarışık"ı bir ressam ve bir yazarın gerçek yaşam öykülerine dramatik bir aydan bakarken; ünlü Amerikalı oyuncu/ yönetmen Tim Robbins'in son filmi "Cradle will Rock/ Beşik Sallanacak" da, aynı şekilde aralarında Orson Qelles gibi ünlü sanatçıların bulunduğu bir grup tiyatrocunun bir oyun çevresinde değişen yaşamlarını resmedecek. Raoul Ruiz'in Marcel Proust'un ünlü eserini yazarın yaşamıyla birleştirerek perdeye taşıyan görkemli uyarlaması "Le Tems Retrouvé/ Yeniden Keşfedilen Zaman" ya da ünlü yazar Alessandro Baricco'nun ayakları hiç karaya basmamış bir gemi piyanistini anlatan romanından yola çıkan ve Guiseppe Tornatore'nin imzasını taşıyan "1900 Efsanesi" ise aynı zamanda edebiyat-sinema ilişkisinin heyecan veren örnekleri.
Özgün ve yaratıcı filmler
Rus yönetmen Öasili Pitchou'nun "Sky İn The Diamonds/ Elmaslardaki Gökyüzü" de benzer şekilde edebi bir tad taşıyor.
Brezilya'dan gelen ve keşfedilmeyi bekleyen Claudio Mac Dowell'ın ilk filmi "O Toque de Oboé/ Obuanın Çağrısı" da programın müzikle olan ilişkisini güçlendiren bir yapıt olmaya aday. Festivalin aşina isimlerinden Mısırlı Yousri Nasrallah'ın "El Medina/ Kent"i ve Hintli Saji Karun'un "Son Dans"ı da temelinde bu ülkelere özgü yerel renklerin, seslerin ve dansların yerleştiği özgün ve yaratıcı çalışmalar.
Sanatlar ve sinema
Festivalin "Sanatlar ve Sinema" bölümünde, Altın Lale yarışmasına katılmayan, ancak yine sanatın ve yaratıcılarının dünyasına ışık tutan filmler yer alıyor. Bu yılın filmlerinin ana teması ağırlıkla sinema sanatına, yönetmenlere ve müziğe odaklanıyor.
Bölüme damgasını vuran belgesel sinemanın ana konusu ise yönetmen portreleri: Dört Fransız yönetmen, hayranı oldukları ustalar üzerine çektikleri belgesellerle onların yaratıcılıklarının arasındaki gizleri aydınlatmaya ve sırları çözmeye çabalıyorlar. Jean-Pierre Limosin'in "Takeshi Kitano, I'imprévisible/ Şaşırtıcı Takeshi Kitano", bu yıl festivalin toplu bir gösteriyle sinemasını tanıtacağı ünlü Japon sinemacı için yararlı bir rehber niteliği taşırken; Andrea S. Labarthe'ın "David Cronenberg, I Have to Make the Word Be Flesh/ David Cronenberg, Söze Can Vermeliyim" ünlü korku ustasının gizemli alemini mercek altına alacak.
Françoise Dumas & Anne Brochet ikilisinin "Jacques Doillon-Les Mots, I'emotion.../ Jacques Doillon-Sözcükler, Duygular..." adlı çalışması ise çağdaş Fransız sinemasının alçakgönüllü bir ustasının duygulu ve yumuşak dünyasını resmedecek. Ünlü Hintli yönetmen Goutam Ghose'un, ülkesinin ve dünyanın en büyük sinemacılarından biri olan Satyajit Ray üzerine çektiği ve tam anlamıyla bir ustaya saygı sunumu olan "Ray", meraklısı için gerçek bir şölen olacak.
Romanları ülkemizde de yayınlanan Jean-Philippe Toussaint'nin yine kendi romanından uyarladığı ve buzlar üstündeki bir film setini perdeye taşıyan "La Patinoire/ Buz Pisti", sanatçının kendine özgü gerçek üstü ve şaşırtıcı dünyasını bize tanıtacak. Wim Wenders'in aynı adlı ünlü Kübalı müzik topluluğu üzerine çektiği "Buena Öista Social Club" ile belki sinema tarihinin en sıra dışı ve heyecan verici müzik belgeseline imza atıyor. Bu yıl ayrıca İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, Antelope ve BBC'nin ortak yapımı "Mozart in Turkey/ Mozart Türkiye'de" bestecinin ünlü operası "Saraydan Kız Kaçırma"yı gerçek mekânı olan Topkapı Sarayı'nda sinemalaştırıyor. Mick Csaky ve Elijah Moshinsky imzalı film, operayla sinemayı buluşturan görkemli bir yarı belgesel.
ÖNCEKİ HABER

Depremzedeleri zor günler bekliyor

SONRAKİ HABER

Vali Çakır görevden alınsın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...