11 Mart 2000 22:00

Mayası sağlam bir orkestra

Küba müziğinin en önemli gruplarından birisi olan Arogon Orkestrası'nın serüveni altmış bir yıl öncesine dayanıyor. İlk dinletisini Kasım 1939'da, bir evde veren orkestranın müzik serüveni devam ediyor.

Paylaş
Mayası sağlam bir orkestra
Hikâye bugünden 61 yıl önce başlıyor. 1930'lu yılların sonlarında Küba'nın pek çok kentinde olduğu gibi, Cienfuegos'ta da 'köleler' ile 'Avrupalılar' birbirlerinden tamamıyla ayrı ve farklı yaşarlardı. Ancak 1939 yılında kurulan Aragon Orkestra'nın tek ilgi çekici özelliği siyahlar ve beyazlar tarafından oluşturulmuş olması değil. O tarihten bugüne dek 'kesintisiz müzik' yapıyor olmaları da...
Grubun ilk üyelerinden hiçbiri -Rufino Roque (piyano), Filiberto Depesture ve Rene Gonzalez (keman), Paulito Romay (vokaller), Noelio Morejon (guiro), Orestes Varona (davul) Efrayin Loyala (flüt) profesyonel müzisyenler değildi. İlk kadro, fırıncı, tütün sarıcı, jetoncu, boyacı, inşaat işçisi ve denizcilerden oluşuyordu. Orkestranın kurulmasını sağlayan ve topluluğa adını veren şef ve double basçı Orestes Aragon dahi profesyonel değildi.
Üç kez vaftiz oldular
Grup ilk dinletisini Kasım 1939'da, Gloria Sokağı'ndaki bir evde verdi. İlk ismi 'Ritmica del 39' olan topluluk, bu tarihi daha sonra resmi kuruluş tarihi olarak kabul etti. Grubun adı kısa sürede kentte duyulmaya başladı ve orkestra artık her akşam farklı bir yerde sahne alıyordu. İsmini de değiştiren grubun sloganı "Ritmica Aragon ile dans edin, vaadimizi ciddiye alıyoruz, seçme bir repertuvarımız var ve itinayla çalıyoruz"dur. 1940'ın sonunda grubun ismi son kez değişti ve Orchestra Aragon-Aragon Orkestrası oldu.
Yevmiyeler eşit dağıtılırdı
Son derece sıcakkanlı bir müzik icra eden grup, pek çok özelliğiyle diğer orkestralardan ayrılıyordu. Bu özelliklerin en belirleyicileri grup üyeleri arasındaki 'alışılmadık' bağ ve üyelerin siyasi inançlarıdır. Bu inançlar grup içindeki mali ilişkilere de yansıyordu. Orestes Aragon, sosyalist parti üyesiydi ve 'star sistemi'ne savaş açmıştı. Yevmiyeler eşit olarak paylaştırılırdı, şefin ya da şarkıcının 'aslan payı' alması söz konusu değildi. Orestes Aragon, bu konudaki görüşlerini şöyle açıklıyor: "Ben müzikal bir aile oluşturmak istedirm. Virtüözler değil, insani özellikleri gelişmiş müzisyenler arıyorum. Müzikal kalite her zaman ilerletilebilen bir şeydir."
Orestes Aragon'un sözleri, kentteki diğer orkestraları rahatsız ediyor, rakipleri, "Şimdilik üç kuruş para kazanıyorlar, ileride değişirler" diyerek avunuyorlardı. Fakat zaman, böyle düşünenleri haklı çıkarmadı.
Yeni kemancı 13 yaşında
İlk aylar gerçekten de ekonomik sıkıntı içerisinde geçiyordu. Kemancı Rene Gonzalez'in kemanını bir beyzbol iddiasında kaybetmesi ise bu sıkıntılara tuz biber ekti. Gonzalez'in, Havana'nın ünlü kulüplerinden birinde çalışmak üzere ayrılması, o tarihte henüz 13 yaşında olan Rafael Lay'ın kariyerinin de başlangıcı oldu. Lay'in toplulukta yer alması hemen tüm müzisyenler tarafından isteniyordu, ancak küçük Lay'in ailesi aynı fikirde değildi. Puro sararak para kazanan Lay, keman almayı başarmıştı fakat ders almaya gücü yetmiyordu. Kendisinin müziğe yatkınlığını fark eden Sara Torres, 9 yaşından beri Lay'e ücretsiz ders veriyordu. Ailesi gruba katılmak konusunda son sözü Torres'e bırakmaya ikna oldu. Torres, öğrencisinin artık tüm Las Villas eyaletinde tanınan bir orkestrada çalmasının önüne geçmeyecekti elbette. Lay, yedi yıl sonra grubun başına geçtiğinde, Torres'in yanlış bir karar vermediğini çoktan ispatlamıştı.
1941'de guirocu Francisco 'Panço' Arbolaez, '42'de piyanist Jose 'Pepe' Palma gruba katıldı. '45'te Guido Sarria'nın da gelmesiyle gruptan ilk kez conga (bir tür latin Amerika dans müziği) ezgileri duyulmaya başlandı. Grup, taşra orkestralarına karşı bir kale kadar sıkı korunan Havana'nın kapılarını zorluyordu.
Esnek çalışma yok
1948'de Orestes Aragon, yakalandığı akciğer enfeksiyonu nedeniyle, double basını Josetio Beltran'a, batonunu ise artık 20 yaşında olan Rafael Lay'e bıraktı. Aragon, 1962 yılında yaşamını yitirdi, fakat arkasında çok güçlü bir gelenek bırakmıştı. Örneğin hasta olduğu için sahneye çıkma zevkinden mahrum kalan müzisyenlerin yevmiyeleri de ödenirdi. Sarria, "Aragon kendi kendisini eğiten bir gelenektir" sözleriye anlatıyor grubunu.
Bu eğitim sadece çalışma ahlâkı değil, müzikal gelişim açısından da geçerliydi. Örneğin, 1953 yılında dünya Orkestra Amerika'nın kemancısı Enrique Jorrin'in şapkasından çıkardığı ça ça müziği ile dans ediyordu. Aragon üyeleri şeflerini Jorrin ile görüşmeye razı ettiler ve kendilerini oldukça sıcak karşılayan Jorrin, Rafael Lay'in kendi albümünde çalmasını istedi. Bu görüşmeden sonra Aragon'un repertuvarında mambo/ça ça melodileri de yer almaya başladı.
RCA kasetlerini bastı, üzerine de para verdi
Bu dönemde, Küba'daki müzik piyasasında iki önemli şirket vardı. Biri yerli Panart, diğeri ABD'li RCA. Radyolarda canlı parçalar çalmakta olan Aragon'u keşfeden RCA oldu. Yapımcı Lay'e "dört albüm için 200 peso" önerdi. Guajiro'nun (taşra budalası!) "O kadar paramız yok, ama belki bize biraz süre tanıyabilirsiniz" sözleri, yapımcıyı kahkahaya boğdu. Yapımcı "Siz değil, biz ödeyeceğiz" deyince, ilk ciddi sözleşme hazır sayılırdı. Ancak ilginçtir, ilk albümde sadece bir ça ça parçası, iki de mambo vardı. Gerisi yine bolero şarkılarıydı.
Topluluk, bu tarihlerde çalmaya başladığı Radio Progresso ile uzun yıllar boyu çalıştı. Doğaçlama kabiliyetleri de böylece artıyordu. Dönemin süper starı Nat King Cole, Aragon'un "patateslerin, fasulyelerin ve baharatların arasında ça ça yapan bir tezgâhtarı" anlatan şarkısını albümüne aldı. Havana gruplarının kıskançlığı giderek büyüyordu. Müzikleri gerçekten komikti, ancak kalitesiz olduğunu kimse söyleyemezdi.
1 Ocak 1959: Küba Devrimi
Havana kulüpleri ve casinoları ABD'li zenginlerin gözde mekânları arasındaydı. Ta ki 1 Ocak 1959 gecesine kadar. Gece saat üçte radyolardan Fidel Castro, Che Guevara ve arkadaşlarının yönetime el koyduğunu, ABD işbirlikçisi Fulgencio Batista'nın ülkeyi terk ettiğini açıklaması, tamamı sosyalist parti üyesi olan Aragon üyeleri tarafından sevinçle karşılandı. Gudo Sarria, geceyi şöyle anlatıyor: "Havana'da Las Aguilas kulubünde çalıyorduk... Radyolar Batista'nın kaçtığını doğruladı. Patronlar panikledi. Müziği kesmemizi söylediler ve herkesi gönderdiler."
İktidar değişikliği, ülkenin sanat yaşamını da kökten etkiledi. Müzisyenler artık kamu görevlisi sayılıyordu ve hepsine eşit ücret ödeniyordu. Yani 'Aragon sistemi' iktidara gelmişti. Rafael Lay, bu yeni durumu iyi değerlendirdi. Grup üyeleri artık müziklerini geliştirmeye daha çok zaman ayırıyorlardı. Lay, armoni üzerine çalıştı. Aragon, ülkenin müzik mirasının gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir rol oynadı. Köylere tarım reformu ve okuma yazma kurslarıyla birlikte Aragon da gidiyordu. Şeker kamışı üretim komplekslerinde, köylerde, fabrikalarda okullarda ve hatta hastanelerde bile çaldılar.
Dev turne
Aragon Küba kültürünün dünyaya tanıtılmasında da etkili oldu. '65'te Küba Müzikholü isimli turne kapsamında çok sayıda müzisyenle birlikte Fransa, Polonya, Demokratik Almanya ve SSCB'ye gittiler. Fransa'da kazandıkları paraları Küba'daki okullara bağışlamaları, gazetelerin manşetlerinde yer buldu. Fotoğrafları, Che fotoğraflarıyla tanınan Alberto Korda tarafından çekiliyordu.
Moskova tecrübesi ise müzisyenlerin kendi deyimiyle yaşamlarının en güzel günleriydi. Çaykovski Konservatuarı'nda, dönemin en ünlü Sovyet müzisyenleriyle birlikte çaldılar. Ça ça ile Çaykovski ve Bethoveen müziği birleştirildi. Ülkelerine döndüklerinde övgü ve ödülle karşılandılar. Rafael Lay, "Sıkı bir tokalaşma ya da cesaret verici birkaç söz, devrimci müzik için milyonlarca pesodan daha geliştiricidir" diyordu.
Geçtiğimiz 40 yıl boyunca, ABD dahil, istedikleri ülkeye gidebilen grup üyelerinden sadece biri iltica etti. Rafael Lay, 1971 yılında, Aragon üyelerinin tümünün kendi bölgelerinde Devrimci Savunma Komitesi (CDR)'nde yer aldıklarını ilan etti. Dinleyicinin sıklıkla "Kusura bakmayın, daha fazla çalamayacağız, falanca arkadaş bu gece görevli" cümlesini işitmesinin altında yatan neden buydu.
Üçüncü kuşak
'70'lerin sonlarında felaketler topluluğun üzerine bir bir yağmaya başladı. Yaşları artık oldukça ilerleyen müzisyenlerin bir kısmı hayatını yitirdi, bir kısmı emekli olmak zorunda kaldı. 1982 yılında da Ray Rafael bir trafik kazasında öldü. Şefin batonunu bu kez de babasının ölümünden iki yıl önce orkestraya dahil olan Rafaelito Lay devraldı. Bugün 25 yaşındaki Lay'in yönetimindeki orkestra, Afrika ülkelerinden Japonya'ya dünyanın dört bir köşesinde Küba müziğini tanıtmaya devam ediyor.
ÖNCEKİ HABER

Adriyatik'te 'kayıp' bilmece

SONRAKİ HABER

BUGÜN GAZİ KATLİAMININ YILDÖNÜMÜ

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...