05 Mart 2000 22:00

ATAŞ'taki ihanet POAŞ'la sürüyor

1974 yılında Kıbrıs harekâtı zamanı Ecevit, yabancı şirketlerin işlettiği ATAŞ'tan POAŞ'a ait Öncü Gemisi'ne yakıt alamamıştı.

Paylaş
ATAŞ'taki ihanet POAŞ'la sürüyor
POAŞ'ın satışını "zafer" olarak sunan hükümetin başı Başbakan Bülent Ecevit, 1974 yılında Kıbrıs harekâtı zamanı ATAŞ rafinerisinden petrol alamadığı günleri unuttu. O dönem de başbakan olan Ecevit, petrolün "millileştirilmesi" üzerine meydanlarda nutuklar atan ve yıllarca "Kıbrıs harekâtı" ile "övünen" Ecevit, Türkiye'nin en önemli kurumlarının başında gelen POAŞ'ı satmaktan bugün "gurur" duyuyor.
Değerinin oldukça altında satılması bir tarafa, işlevi bakımından oldukça stratejik olan POAŞ'ın önemi bizzat Ecevit'in 1974 yılındaki başbakanlığı zamanında ortaya çıkmıştı. Çünkü Kıbrıs Harekâtı zamanı POAŞ'a bağlı Öncü Gemisi'ne yabancı petrol şirketlerinin işlettiği ATAŞ rafinerisinden yakıt verilmemişti. Ecevit o dönem bu olayı göstererek meydanlarda petrolün devlet eliyle işletilmesi üzerine nutuklar atmıştı. Bugün Ecevit'in başında olduğu hükümet, bütün bunları unutup POAŞ'ın satışı ile "gurur" duyuyor.
ATAŞ'ın peşkeşine Ecevit karşı çıkmıştı
Ecevit'e yakıt vermeyen ATAŞ rafinerisi de Demokrat Parti (DP) döneminde, ABD'lilerin isteği ile çıkartılan Petrol Yasası ile yabancı tekellere teslim edilmişti. Ecevit ise o dönemlerde bu yasaya karşı gelişen muhalefetin içinde yer alıyordu. Şimdi Petrol Yasası'nın çıkartılması için uğraşan "Morrison Süleyman" cumhurbaşkanı, ATAŞ'tan yakıt alamayan Ecevit ise başbakan...
1996 yılında da ATAŞ'ı işleten yabancı petrol tekelleri, kârlılık oranları gerekçesiyle üretimi durdurmuş ve piyasada ciddi bir kriz yaşanmış, sonuçta da bu "ambargo" sayesinde fiyatları aşırı derecede artırmışlardı. Bu tarihsel anektodlar, değeri altında satılması, kâr etmesi bir tarafa, POAŞ'ın önemini ortaya koymak bakımından yeterli.
Çünkü POAŞ'ın önemi, birincil enerji kaynağı olan petrol üretimi açısından vazgeçilmezliğinden kaynaklanıyor. Petrol sektörü aramadan başlayan, üretim, taşıma, rafinaj, dağıtım ve pazarlamaya kadar uzanan bir dizi entegre organizasyondan oluşuyor. Türkiye'deki şirketlerin arama faaliyetleri yok denecek kadar az. Birkaç büyük yabancı şirketin dışında kalanlar, kendi ülkelerindeki bazı vergi muafiyetlerinden yararlanmak, Türkiye'deki Petrol Yasası'nda bulunan kimi ayrıcalıkları kullanmak ve ruhsat spekülasyonu dışında ciddi bir faaliyet göstermiyor. Bunun sebebi ise arama yatırımları sonrasında en iyimser koşullarda bile petrol keşif şansının yüzde 10 civarında olması.
POAŞ para musluğu
Böylesine masraflı olan petrol arama faaliyetinin sürekliliği için sağlam bir gelir kaynağına sahip olmak zorunlu. Uluslararası boyutta faaliyet gösteren petrol şirketlerinin tümü pahalı ve riskli olan arama yatırımları için gerekli sermayeyi, dağıtım ve pazarlama faaliyetlerinden elde ettikleri kârlardan karşılıyorlar. Dolayısıyla entegre bir yapının oluşturulması ve kârlı pazarlama alanlarından elde edilen kaynağın bir bölümünün arama yatırımlarına yöneltilmesi gerekiyor.
TPAO arama faaliyeti yürütürken, TÜPRAŞ de bulunan petrolün işletilmesi faaliyetini yerine getiriyor. Bu iki kurumun tamamlayıcısı ve asıl olararak da finansörü POAŞ. Bu üç kurumun oluşturduğu entegre faaliyet, Türkiye'nin petrol kaynaklarını değerlendirebilmesinin ve enerji ihtiyacını karşılayabilmesinin ön şartı. Böylece POAŞ'ın satılmasıyla birlikte petrol üretiminin deyim yerindeyse para musluğu da satılmış oluyor.
ÖNCEKİ HABER

1 milyon Vietnamlı Agent Orange kurbanı

SONRAKİ HABER

Sıra TÜPRAŞ'ta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa