01 Mart 2000 22:00

Tarihi miras korunmuyor!

Ankara'nın bir çok medeniyetin izlerini taşıyan tarihi yapıları koruma altına alınsa da yıkılmaya terkedilmiş durumda. Kültür Bakanlığı ve belediyeler ise üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor.

Paylaş
Tarihi miras korunmuyor!
Jülide Kalıç
Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal ekonomik ve mimari özelliklerini yansıtan kent ile kent kalıntılarının, önemli hadiselerin olduğu ve tabiat özellikleri korunması gereken yerlerin, koruma altına alınması demek SİT Alanı. Bu yerlerin tespiti de Kültür Bakanlığı tarafından yapılıyor. SİT Alanı olan yerler Kültür Bakanlığı'na bağlı Koruma Kurulları'nın aldıkları kararlar doğrultusunda korunuyor. Ankara Kalesi ve Ulus civarındaki diğer tarihi yapılar Ankara'nın SİT Alanı olarak ilan edilen kent kalıntılarından sadece bir kaçı.
Ankara'da yüzyıllar öncesinden kalan ve bir çok gelmiş geçmiş medeniyetlerin izlerini taşıyan tarihi yapılar ise her ne kadar "SİT Alanı" olarak belirlenip koruma altına alınsa da yıkılmaya ve yok olmaya mahkum edilmiş durumda. Ankara'da Ankara Kalesi ve bir çok tarihi yapı bakımsızlık nedeni ile yıkılmaya başladı. Bu tarihi yapıların resterasyonunda ise bir yetki karmaşası yaşanmakta.
Tarihi ve kültürel varlıkların korunması ile ilgili sorumluğu da belediyeler Kültür Bakanlığı'na, Kültür Bakanlığı da belediyelerin üzerine atıyor. Oysa bu yapıların korunmasında her iki kurumda sorumlu.
Şehir Plancıları Odası Başkanı Necati Uyar, Oda Genel Sekreteri Senihi Kitapçı ve Yönetim Kurulu üyesi Erhan Demirdizen'le, Ankara'da SİT Alanı ilan edilen ve ilan edildiği gibi koruma altına alınmayan tarihi yapılar üzerine görüştük.
'Reddedilen miras korunmuyor'
Avrupa'da koruma kararı alındığı anda devreye giren fonlar olduğunu dile getiren Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu üyesi Erhan Demirdizen, Türkiye'de ise gerekli olan böyle bir fonun olmadığını belirtti. Tarihi yapıların ticari bir değer taşımaması ve rantın sağlanamaması durumunda korunmadığını söyleyen Demirdizen, konut olan bazı tarihi yapıların da konutun sahibinin imkanları çerçevesinde korunduğunu bildirdi. Sorumluluğun sadece konut sahibine yıkılmasını eleştiren Demirdizen, koruma kararlarının sadece kağıt üzerinde kalan kararlar olduğunu ifade ederek, Kültür Bakanlığı'na bütçeden ayrılan payın çok düşük olduğunu belirtti.
'Kurul değil kral'
Necati Uyar ise kamuya ait tarihi yerlerin belediyeler tarafından korunması gerektiğini dile getirerek, koruma kurullarının da kurul değil "kral" gibi davrandığını ifade etti. Kurulda koruma yanlısı tavır gösteren üyelerinin görevden alındığına işaret eden Uyar, koruma kararlarının uygulandığı alanların rant getirdiğine dikkat çekti. Korunacak bir eserin ticari bir amaca hizmet etmemesi durumunda yıkılmaya mahkum bırakıldığını bildiren Uyar, Ankara Kalesi'nin de rant sağlayacak bir yer olarak görülmediği için yıkılmasına göz yumulduğunu söyledi.
Necati Uyar, Altındağ Belediyesi'nin ambleminin de kale olduğunu fakat belediyenin kaleyi ambleminde taşımanın dışında kale için bir şey yapmadığını bildirdi. Kale surlarının tamamen yıkılması ile bu amblemin değişikliğe uğrayacağını dile getiren Uyar, surların kale civarındaki evlerin üzerine yıkılmasına gözyumulmasının kimilerinin için bir avantaj dahi olabileceğine dikkat çekti.
Kale surlarının yıkılmasının ölümle sonuçlanmasında suçlunun surlar olamayacağını söyleyen Uyar, bu olayın "Takdir-i ilahi" olarak görülemeyeceğini Kültür Bakanlığı ve Altındağ Belediyesi için savcılığın soruşturma başlatması gerektiğinin altını çizdi. Kale ve civarının resterasyonu için bir pojenin olduğunu ve hala belediye tarafınca bu projenin hayata geçirilmediği bildiren Uyar, projenin tüm yapıların korunmasını içerdiğini belirtti. 'Koruma kullandırmaya dönüştü'
Tarihi eserleri, "tarihi bir eser olarak korumak ve muhafaza etmek" gibi bir anlayışın olmadığını belirten Senihi Kitapçı ise korumanın kullandırmaya dönüştürüldüğünü belirterek, bu mantığın yanlış olduğunu dile getirdi. Kültür Bakanlığı'nın zaten az olan bütçesini yeni kültür merkezleri açmak için kullandığını bildiren Kitapçı, kale içinde o tarihin izlerini taşıyan bir yaşama biçiminin olduğunu kale ile birlikte kaledeki yaşamın da korunması gerektiğini ifade etti.
Kale içindeki yaşamın ölmesine göz yumulmasının kötü ve mekanik bir koruma anlayışı olduğunu vurgulayan Kitapçı, tarihi eserlere yaşamlardan bağımsız bakılamayacağını kaydetti.
Bütün bu sorunların tutarlı bir koruma politikasının olmayışından kaynaklandığını belirten Kitapçı, koruma kurulları denen kuruluşların görevlerini yerine getirmediğinin altını çizdi.
Hiçbir hükümetin ve bakanın koruma politikaları ile ilgili bir pogramı gündeme getirmediğine dikkat çeken Kitapçı, koruma kurullarının imar kurullarına dönüşmesiyle sorunların çözülemeyeceğini dile getirdi. Kitapçı, tutarlı bir koruma politikası olduğu takdirde gerekenin yapılması için yardım fonlarının da devreye gireceğini söyledi.
ÖNCEKİ HABER

Bildik bir dava, bildik bir sonuç

SONRAKİ HABER

Yüzsüzlük yalana baskın çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...