20 Şubat 2000 22:00

Tarıma konulan dinamit: DGD

Üreticiyi ayakta tutan kamu kurumlarını destekleme politikalarının DGD'ye dönüştürülerek desteğin geri çekilmesi, KİT'lerin özelleştirilmesine olanak sağlayacak.

Paylaş
Tarıma konulan dinamit: DGD
Bülent Falakaoğlu
IMF yetkililerinin, verilen 'ev ödevleri'nin yerine getirilip getirilmediğini incelemek üzere Türkiye'ye gelmesinden önce, 'tarım reformu' kapsamında oluşturan "Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu" acilen Ankara'da toplandı. Kurul IMF'ye verilen, "Destekleme politikaları adım adım ortadan kaldırılarak 2001-2002 yılında 'doğrudan gelir desteği' denilen yeni bir sisteme geçilecektir" sözünün ne kadar hayata geçirildiğini ele aldı. Ve toplantıda, 'üreticiye doğrudan gelir desteği projesi' kapsamında yer alan ürün grupları konusu ele alındı.
Peki nedir bu Doğrudan Gelir Desteği (DGD)? Ne anlama gelir neyi amaçlamaktadır? En genel tanımıyla DGD tarımda desteğin çekilmesi esnasında bir geçiş modeli. IMF'nin tarımdaki her türlü desteğin kesilmesi talebinin (Sübvansiyon, destekleme alımları, taban fiyatı), üreticiye kabul ettirilmesinin zorluğu karşısında elbirliğiyle bir çözüm arandı. Ve çözüm bulundu: Bugünkü sistem değişecek, yerine çiftçiyi doğrudan destekleyecek bir model getirilecek. Modelin hedefi ise, destekleme politikalarının fiilen rafa kaldırılması ve Tarım Satış Kooperatifleri'nin tasfiyesi...
Çünkü, bugünkü sistemin temel taşları TARİŞ, ÇUKOBİRLİK, ANTBİRLİK, FİSKOBİRLİK, TRAKYABİRLİK gibi KİT'ler ile TEKEL ve TMO gibi KİK'ler. Bugünkü sistemin değiştirilmesinden kasıt da, sistemin temel taşlarının bertaraf edilmesi. Desteklerin DGD'ye dönüştürülmesi de, KİT'lerin özelleştirilmesini olanaklı hale getireceğinden, bertarafın altyapısını oluşturacak. Oysa bu kurumlar, on yıllardır yok edilme girişimlerine rağmen, üreticiyi koruyan, ayakta tutan kurumlar oldular. Bu kurumların ortadan kalkması, özel sektör kuruluşlarının üreticiyi iliklerine kadar sömürmeleri anlamını taşımaktadır. Piyasalarda güçlü rekabet ortamı yaratacak tarım satış kooperatifleri yoksa, tüccarın, üreticinin ürününü maliyetine hatta maliyetinin altında almasını engelleyecek olan güç ne olacak? Tarımda yapısal uyum programıyla istenen tamda böyle bir ortamdır: Üreticinin piyasa koşullarına, giderek dünya piyasasını belirleyen güçlere teslim edildiği bir ortam.
Zira, özellikle, dünya piyasaları için üretilen ürünlerde sayısı milyonlara ulaşan satıcı ile çok daha az sayıdaki alıcıyı (çoğu kez çokuluslu şirketleri) bir araya getiren tarımsal piyasalar, rekabetçi koşullar içermez. Dünyadaki milyonlarca üretici ile, sayısı bini bulmayan tekellerin bir araya geldiği piyasada, her zaman, tekeller fiyatı istediği gibi belirleme şansına sahiptir. Taraflar arasında güç dengelerinin bu derece eşitsiz olduğu piyasalarda zayıf olan tarafın güçlendirilmesi, ancak ve ancak devlet eliyle sağlanabilir. Dünya fiyatlarındaki uzun dönemli bozulmanın ve dalgalanmaların üreticinin eline geçen fiyatlara olduğu gibi yansıması da böylece önlenmeye çalışılır.
DGD, bütçedeki 'kara delik' olarak gösterilen KİT ve KİK'lerin bertaraf edilmesinin altyapısını oluşturmasının yanında, kamu bankalarının özelleştirilmesi için de gerekli zemini hazırlayacak. Çünkü IMF ve Dünya Bankası (DB), bir an önce 'tarım reformu' kapsamında kredi faiz oranlarının artırılması ve faiz sübvansiyonlarının aşama aşama kaldırılmasını dayatıyorlar. Ardından da, "Tarım doğrudan desteklenmeli, Ziraat Bankası'nın üreticiyi sübvanse eden misyonu kaldırılarak özelleştirilmelidir" diyorlar. Destekleme alımlarının bütçe açığına, faiz sübvansiyonlarının banka zararına sebebiyet vermesi gibi sebeplerden dolayı desteklerin kısa ve orta vadede üretim ve piyasa dengelerini bozduğunu belirten IMF ve DB yetkilileri, bozucu etkinin en aza indirilmesi için desteklerin DGD'ye dönüştürülmesi gerektiğini ileri sürüyorlar.
Bu söylem, IMF'nin ve DB'nin 'Zarar ediyorsunuz', 'Piyasa dengeniz bozuluyor' sözleriyle ülkeye atmaya çalıştığı kazıktan başka bir şey değil. Çünkü, tarımın ekonomide yadsınamaz bir ağırlığı söz konusu olduğu gibi, 30 milyon insan tarımdan besleniyor. Ve, Türkiye'de tarım kesiminin milli gelir içindeki payı OECD ülkelerinin on misli. Ülke ekonomisinde böylesi bir öneme sahip olan tarımın desteklenmesi ve tarımı sübvanse eden Ziraat Bankası'nın görev zararının olması ülke çıkarları açısından kaçınılmazdır. DGD'nin, ülkemiz bütçesi için hayırlı olacağını iddia edenlere soruyoruz: Türkiye'de tarım kesiminin milli gelir içindeki payı OECD ülkelerini on misli aşmasına rağmen, üretici başına ödenen sübvansiyonların dolar cinsinden değeri, neden OECD ülkelerinde Türkiye'yi 14 kat aşmaktadır? Ya da neden "piyasa dostu" politikaları, örneğin Fransaya telkin ve tavsiye etmiyorsunuz?
Cevap çok basit: Ülke tarımı çökertilerek, bu ülke çok uluslu tekellerin serbest gıda pazarı haline getirilmek isteniyor da ondan. Doğrudan Gelir Desteği denen 'masal' da, sadace tarımı doğduran (KİT'leri ve kamu bankalarını işlevsizleştirerek) dinamitliyor.
ÖNCEKİ HABER

İstanbul'un 'gizli holdingi':

SONRAKİ HABER

SEKA yine özelleştirme gündeminde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...