Devlet Hizbullah'ın arkasına gizlendi

Devlet Hizbullah'ın arkasına gizlendi
Beyda Yıldız - Muzaffer Özkurt
Uluslararası Kayıplara Karşı Komite (ICAD), hazırladığı raporla 1926'da İskeçeli Küçük Hasan ile başlayıp 1999'da da Şafak Akbulut ile devam eden bir kayıp dosyası hazırladı ve toplam 552 kayıp dosyasına ulaştı. ICAD çalışmasında, Hizbullah-devlet arasındaki ilişkiye vurgu yaparak; devletin Hizbullah'ın arkasına saklandığını belirtti.
ICAD, Türkiye'nin 73 yıllık kayıplar dosyasını oluşturdu. Dosyanın kayıp listesindeki ilk isim ise 1926 yılında Beyoğlu'nda kaybedilen ve izine bir daha rastlanamayan İskeçeli Küçük Hasan oldu. Bu liste 24 Kasım 1999'da Afyon'da kaybedilen Şafak Akbulut'a kadar uzandı. ICAD'ın ulaştığı sınırlı kayıp dosyası sayısı toplam 552. Ancak Türkiye'de halen 30 bin kayıp olduğu sanılıyor. ICAD'ın bu çalışmayı Hizbullah operasyonlarının gündemimizde olduğu bir günde hazır hale getirmesinin nedeni ise, devletin yüzündeki peçeyi kaldırmak; ve asıl olarak devletin kendini Hizbullah katliamlarının arkasına sığınmasını eleştirmek.
Yeniden yapılandırma operasyonları
ICAD, bu çalışmasında devlet ile Hizbi-kontra arasındaki bağı tekrar vurguluyor. Devletin, gündeme oturan Hizbullah operasyonları ile kendini aklama ve saklama çabasında olduğunun altı sık sık çiziliyor. Çalışmada özellikle devletin resmi raporlarının da doğruladığı bilgilerden yola çıkılarak, "Hizbullah örgütü operasyonu ve canilerinin yaptığı katliamlar, kayıplar hakkında yapılan spekülasyon; gerçekleri gizleme ve 'derin devlet'in Hizbullah'la ilişkisini gizlemek içindir. Çünkü devletin resmi raporları bile Hizbullah'ın PKK'ye karşı kullanılmak için örgütlendiğinden bahsetmektedir" denildi. Devletin yeniden yapılandırma stratejisi içerisinde Hizbi-kontra örgütlenmesini tasviye etmek amacıyla operasyonlar yaptığının belirtildiği çalışmada, "Hizbullah operasyonu ile bir keşmekeş yaratılıyor. Yığınların bilinci ve hafızası esir alınarak bir taşla birkaç kuş avlanmaktadır" denildi.
Hizbullah'la ilişkinin üstü kapatılıyor
Çalışma şu ifadelerle sürüyor: "Kenan Bilgin, Hasan Ocak, Murat Yıldız ve Mehmet Özdemir belgeli ve şahitli kaybedildiler. Tüm bunlar inkâr edildi. Arayışlar kamuoyuna mal oldukça saptırdılar. Saptıramayınca saldırdılar. Bu dönemde muhalif basının Hizbi-kontra katliamlarını yansıtmasına rağmen devlet bu örgütlenmeyi inkâr etti. Bu gerçeği savunanlara ceza yağdırdı. Şimdi ise kayıpların faillerinin sözde Hizbullah olduğu maniple ediliyor." Çalışmada faili meçhul cinayetlere kurban giden kişilerle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nde görülen davalarla ilgili yeni bir bilgi de verildi. Buna göre; halen AİHM'de süren Özgür Gündem gazetesi Urfa temsilcisi Kemal Kılıç, İHD Elazığ Şube Başkanı Metin Can ile Doktor Hasan Kaya'nın öldürülmesi ile ilgili olarak devletin avukatları "PKK-Hizbullah çatışmasına kurban gitti" gibi savunmalarda bulundu.
Sorumlular yakalanmalı
"Hizbi-kontranın köklerinin bir ucu İslami sermayeye, diğer ucu da Özel Harp Dairesi'ne ve oradan da 12 Eylül darbecilerine, faşist gerici partilere kadar gidiyor" denilen çalışmada, Hizbullah adlı cinayet şebekesinin katliamlarının lanetlendiği, sorumlularının yakalanması gerektiği belirtildi.
Bu cinayetleri işleyenlerin sağ yakalanmayıp öldürüldüğü dile getirilen açıklamada, "Bu şekilde gerçeklerin ortaya çıkması engelleniyor, esas faili meçhullerin akıbeti hasıraltı ediliyor" denildi.
Çalışmada tüm kayıpların ortaya çıkması için, bin gizli operasyon yapanların icraatlarının açıklanması isteniyor. Hizbi-kontra, ülkücü mafya gibi örgütleri kullandığı bilinen kurumların tasviye edilip, sorumlular yargılanıp cezalandırılmadıkça gözaltında kayıpların faillerinin bulunamayacağı belirtilen çalışmada, spekülasyonlarla derin devletin Hizbullah ile olan ilişkisinin kapatılmaya çalışıldığına vurgu yapılıyor.