07 Şubat 2000 22:00

Şiddete karşı bilirkişi raporu

1999'un sonlarında İÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı'nın girişimleriyle kurulan Adli Tıp Polikliniği'ne tecavüzden işkenceye kadar şiddetin herhangi bir biçimine maruz kalan herkes başvurabilecek.

Paylaş
Şiddete karşı bilirkişi raporu
Rojda İldan
Aile içi şiddet, cinsel taciz, tecavüz, işkence gibi olaylara maruz kalmış kişilerin artık mahkemeye başvururken ellerinde bir rapor olmasını sağlayacak bir poliklinikleri var. Adli Tıp Öğretim Üyesi Prof. Şebnem Korur Fincancı, mahkemelerin raporu kabul edip etmemelerinin kendi insiyatiflerine kaldığını belirterek, burada her türlü laboratuvar yöntemlerinin kullanıldığını, dolayısıyla bilimsel olarak hazırladıkları raporların sonuçlarının hiçbir zaman değişmeyeceğini belirtiyor.
Poliklinik neden kuruldu?
Konuyla ilgili görüştüğümüz İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Adli Tıp Öğretim Üyesi Prof. Şebnem Korur Fincancı Adli Tıp Polikliniği'nin resmi açılışının 24 Aralık 1999'da yapıldığını, fakat çalışmalarına ocak ayı sonlarında başladıklarını belirtti. Hasta muayene koşulları çok uygun olmadığı için yoğun bir duyuru yapamayıp, çok yoğun çalışamadıklarını kaydeden Fincancı, poliklinikte aile içi şiddet, cinsel taciz, tecavüz ve işkence gibi olaylara maruz kalan ve bunu kanıtlamak isteyen kişilerin muayene edileceğini belirtiyor. Türkiye'de hukuk sistemi içinde şiddete uğrayan ya da şiddete uğradığını ifade eden kişilerin karakola ya da savcılığa başvurmak dışında çok fazla seçeneği olmadığını belirten Fincancı, böyle bir şiddet bulgusunun değerlendirilmesini istemenin bu kişilerin hakları olduğunu fakat böyle bir geleneğin ülkemizde yerleşmiş olmadığını açıklıyor. Dünyanın her yerinde kişilerin şiddete uğradıklarında gidip hekimler tarafından değerlendirilmelerini isteyebildiklerini ve bu değerlendirme raporlarını mahkemeye sunarak dava açma hakkına sahip olabildiklerini açıklayan Fincancı, polikliniğin kuruluş nedenini şu sözlerle açıklıyor: "Biz de böyle bir sistemi oluşturalım istedik. Kişiler mahkemeye başvurmadan önce gelsin, kendi maruz kaldığı olayları anlatsın, biz de ona uygun herhangi bir tıbbi bulgu var mı yok mu onu değerlendirelim."
Mahkeme kabul edebilir de etmeyebilir de
Türkiye'deki bilirkişi sistemi içinde mahkemelerin kendi değerlendirmelerini hem kabul edebileceğini hem de etmeyebileceğini söyleyen Fincancı, Türkiye'de bilirkişi seçimi ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesinin tümüyle mahkemenin inisiyatifine bırakıldığını belirterek, "Mahkeme bizim raporumuzu değerlendirmeye alabilir ki bazı durumlarda, biz bununla karşılaştık, mahkeme bu değerlendirmeyi yaptı, raporumuzu kabul etti ve o yönde birtakım düzenlemeler gerçekleştirdi. Ama kabul etmeyebilir, başka bir yerden görüş isteyebilir, bizim bilimsel verileri değerlendirerek tarafsız vereceğimiz raporlar konusunda herhangi bir kaygımız yok. Mahkeme bunu beğenmezse başka bir bilirkişiye gönderdiğinde de farklı bir görüş çıkmayacaktır zaten. Kişiler herhangi bir biçimde işkenceye maruz kaldıklarını söyleyip, bize başvurduklarında çok kapsamlı olarak muayenelerini yapıyoruz. Uygulanabilecek tüm laboratuvar yöntemlerini uygulayıp herhangi bir bulgu olup olmadığını araştırıyoruz" diyor.
Bilim hep haklı çıktı
Tüm adli tıp araştırmalarının dünya standartlarına göre yapılması gerektiğini ve Türkiye'de de böyle bir uygulamaya geçilmek zorunda olunduğunu söyleyen Fincancı, özellikle de işkenceye verilen raporlardan doğan birtakım sıkıntılar olabileceğini söylüyor. Adli tıbbın sürekli gelişen bir bilim dalı olduğunu, fakat Türkiye'de geleneklerinin yerleşmiş ve standartlaşmış olmadığını açıklayan Fincancı, "Sıkıntılarımız buradan kaynaklanıyor. O nedenle bu gelenekler oturdukça ve birtakım gelenekler yerleştikçe ilk olarak bunlara tepki gösterilecektir. Bilim her gelişiminde hep kuşkuyla karşılanmıştır, tepkiyle karşılanmıştır. Ama tarih boyunca da haklı çıkmıştır. Bu raporlarda da aynı şey olacak, tabii ki çok büyük sıkıntılar olacak. Ama ben kaygı duymuyorum, tam tersine gelecekten de umutluyum. Bunun bir gelenek olarak yerleşeceğini düşünüyorum çünkü. Bütün dünyada hekimler işkence tanısını klinik olarak koyarlar, eğer bulgular uyumluysa, bunu ifade ederler. Biz bunu uyguluyoruz yalnızca" diyor.
ÖNCEKİ HABER

Kadıköy Belediyesi işçisi

SONRAKİ HABER

ABD ve NATO katliamı savunuyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...