3 Şubat 2000 22:00

'Rüşveti komünizme karşı kullandık'

'Rüşveti komünizme karşı kullandık'
1989-1992 yılları arasında İtalya Dışişleri Bakanlığı yapan sosyal demokrat Gianni de Michelis, Helmut Kohl bağış skandalını "aşırı eleştirmekten" kaçınmak gerektiğini açıkladı. Adı "temiz eller" skandalına karışan de Michelis, partisinin lideri ve dönemin başbakanı Bettino Craxi 25 ayrı davadan yargılanmıştı. Bu davaların 15'i yüksek mahkemede düştü. Alman Die Welt gazetesinin, Helmut Kohl ve partisinin yöneticilerinin rüşvet ve karapara aklama operasyonlarının ortaya çıkmasının ardından, de Michelis ile yaptığı söyleşiyi sunuyoruz:
Die Welt: Bundan 7 yıl önce, Almanya'nın günün birinde bağış skandalları yaşayacağını açıklamıştınız. Kohl olayı önceden sonu belli olan bir durum muydu?
Gianni de Michelis: Tabii ki. Biz bu olayı biliyorduk. Ben, daha önce bir vergi kaçırma olayına adı karışıp istifa etmek zorunda kalan eski Maliye Bakanı Otto Graf Lambsdorff ve Kohl'ü iyi tanıyordum. Biz daha henüz ELF-Aquitane hikâyesi başlar başlamaz neyin ne olduğunu biliyorduk. Doğu Almanya'da ELF'e satılan petrol rafinerisi bir çöp yığınıydı. Buraya karapara ödemeye değmezdi. Biz, Elf'in bu parayla Kohl'ün politikasını finanse edeceğini biliyorduk.
Neyi başarmak için?
1991 yılında Rusya'da darbe yaşandığında Kohl iki Almanya'nın birleşmesini sağlamasaydı ne olurdu? O sıralarda Sovyet ordusu Doğu Almanya'da atom bombaları ile bulunuyordu. Eğer birleşmenin olup olmayacağı konusunda bir belirsizlik yaşansaydı, çok ciddi bir durum yaşanabilirdi. Doğu Almanya'da Gregor Gysi'nin (Sosyalist Birlik Partisi-SED Parlamento Grubu Sözcüsü) o dönemler SED paralarına yaslandığı doğrudur. Komünistler hem örgütleniyor hem de kendi kendilerini finanse ediyorlardı. Kohl da ya bunu yapacaktı ya da kaybedecekti.
İtalya ve Almanya'da büyük rüşvet sistemi açısından bir fark görmediğinizi mi söylüyorsunuz?
İtalya hiçbir zaman gazetelerin yazdığı gibi yasadışı parti finansmanının kalbi olmadı. Bu Avrupa'nın her yerinde, özellikle de Almanya'da böyleydi. Kohl ve Craxi; ikisi de aynı nedenlerden dolayı hareket ettiler.
Hangi nedenler bunlar?
Avrupa'da parti gelirleri olayı doğu ile batı arasındaki sorunlardan bağımsız ele alınamaz. 1945 yılından itibaren doğu ile batı aynı masada poker oynadı. Bazen açık, çoğunlukla da işaretli kartlarla oynandı bu oyun. Doğu, batıyı bu konuda zorunlu kıldı. Onlar işaretli kartlarla oynamak istiyordu. Onlar bizim ülkelerimizde geniş kapsamlı yanlış bilgi yayıyorlardı. Şimdi demokrasinin barışçıl ve dürüst yollarla komünizme karşı zafer kazandığını okuduğumda, kahkahalara boğuluyorum.
Neden?
Bu çok çetin bir politik mücadeleydi. Bütün yasal ve yasadışı yol ve yöntemleri kullanmaya mecburduk. Eğer bunu yapmaktan korksaydık ya da çekinseydik, savaşı kaybederdik. Biz bütün darbeleri düşmanın bizi zorunlu kıldığı yöntemlerle vurmak zorundaydık. Onlar bir sürü partiyi yok etti. Benim partim üç sefer parçalandı.
Parti bağış sistemlerinde katılımcılar ve muhataplar da ceplerini doldurmuşlar...
Her zaman olduğu gibi, eğer kurallara aykırı bir tarzda işaretli kartlarla bu oyunu oynarsanız, bazıları bu durumdan faydalanmak isteyecektir.
Ama Doğu Almanya'nın çökmesinden sonra komünistlerden korkmak ya da işaretli kartlarla oynamak gerekiyor muydu, buna neden gereksinim duyuldu?
Size şimdiye kadar kimseye anlatmadığım bir anımı anlatacağım. 1990 baharında, Kohl ve Genscher birleşmeyi karara bağladıkları süreçte, Genscher'le görüştüm ve ona "Herhalde şimdi, Doğu Almanya'nın bütün o profesyonel diplomatları ve uzmanları ile Alman dış politika kurumlarını bayağı güçlendirirsin" dedim. O ise bana "Sen delirdin mi?" dedi, "Bir tanesini bile işe almayacağız; ne diplomatını, ne askerini, ne polisini ne de hakimini. Eğer bunu yapacak olursak Federal Almanya'yı yok etmiş oluruz." Bu sözler beni çok duygulandırdı, çünkü bu İtalya'da yaşandı. Komünistler bizi bitirdiler.
Kohl'e yöneltilen eleştirileri abartılı olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Ben CDU'da bizim partimizi yıkan aynı mekanizmayı görüyorum. Kohl'e karşı politika yapıp parti liderliğine oynayan Christian Wulff'un konuşmalarını dinlediğimde aklıma hemen bizim Claudio Martelli ve Craxi geliyor. Wulff, Kohl'den uzaklaştığı, arasına mesafe koyduğu zaman kariyer yapacağını sanabilecek kadar aptal. Bu kesinlikle ters teper. Tecrübelerimizden biliyoruz. Burada CDU biter, Wulff da CDU ile birlikte kaybeder.
Kohl ile Craxi'yi birbirine benzetmek ne kadar doğru olur?
Kohl ve Craxi arasında birçok benzerlik var. Craxi'nin de Kohl gibi çok zorlu bir karakteri vardı. O her şeyi yalnız yapardı, bazen hiç duygusal değildi. Karşıtlarını çok soğukkanlı bir şekilde sustururdu. Aynı Kohl'un Biedenkopf'a (Kohl muhalifi CDU Yönetim Kurulu Başkanı) yaptığı gibi. Ben bu tip insanların parti içinde çok düşmanları olduğunu biliyorum. Ama kimse bir parti liderinin kötü yanlarını karmaşık bir ahlaki yargılamanın konusu haline getirmemeli.
Yani yasadışı bağışlar kaçınılmaz mıydı?
Evet. Çok basit bir nedeni var: Politika çok para gerektiriyor. Avrupa'da parti finansman işlerini belirleyen ve çiğnenen kurallar var. ABD'de ise kurallar çiğnenmiyor, çünkü neredeyse hiçbir kural yok. Amerika'daki seçim mücadelesi, gazetelerin haberlerine göre üç milyar dolara mal oluyor. Bu paralar da fazla dolambaçlı yollardan geçmeden, ülkenin büyük firmaları tarafından partilere aktarılıyor.

Evrensel'i Takip Et