10 Ocak 2000 22:00
Hayırlı işler Bakan Yalova
GÜNÜN YAZILARI
Hayırlı işler Bakan Yalova
Ersan Çarkı - Bakırköy Sümerbank işçisi
Özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın, KİT'lerden sonra İstanbul Boğazı'nı özelleştirme isteğini çok iyi anlıyoruz. Çünkü bağımsız, üniter, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesi ve onun planlaması IMF tarafından yapılmaktadır. Sayın Bakan'ın, militan özelleştirmeci bürokrat kıtlığı çektiğini de öğrenmiş bulunmaktayız. Ama bu sanki bir yanılgıymış gibi geliyor bize.
Bakırköy Sümerbank, Bakan Yalova'nın eski genel başkanı Özal tarafından 1986 yılında, kendi deyimiyle Ortadoğu ve Balkanların en büyük konfeksiyon fabrikası olarak açıldı. Üç sene sonra özelleştirme kapsamına alınarak ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı)'ye bağlandı. ÖİB'e bağlandıktan bir iki yıl sonra o kadar militanca yönetilmeye başlandı ki; istenildiğinde 7500 işçi kapasitesiyle çalışabilecek fabrika, bugün 918 işçiyle bekletiliyor. ISO 9001 ve AGUAP kalite güvence belgesine ve üç ayrı ihracat başarı belgesine sahip. İstenildiğinde yılda 9 milyon 240 bin gömleği, 3 milyon 696 bin pantolunu, 924 bin takım elbiseyi dünyanın her mağazasına satabilecek kalitede üretebilir. Ama şimdi kamu görevlilerinin giysilerini bile özel sektöre vererek Sümerbank'ı boş bırakacak kadar militan bürokrat var bakanın eli altında. Bu militan bürokratların emri olmadan iş alamıyor fabrikalar. Bizim sayın bakanın özelleştirme militanı olduğundan hiç kuşkumuz yok. Ama durum sadece şahsınızın militanlığıyla açıklanabilir cinsten değil, gördüğümüz üzere.
Bu işin bir tarafı... İşin bir de diğer tarafı var. Yani biz işçilerin tarafı...
Anaları babaları mutlaka işçi, memur ya da çiftçi olan. Devlet işine girmenin sevincini yaşamış, hatta ayrıcalık olarak düşünmüş, ona göre yaşamına yön vermiş, işe girmek için milletvekillerini, bakanları, hatırlı kişileri aramış, parti binalarının yerlerini ezberlemiş, 'Bize oy verirsen sana iş ayarlarız' sözü almış, rüşvet vermiş, devletine ve onun büyüklerine güvenmiş, okuyup adam olmayı çok istemiş ama yoksulluktan okuyamamış, namerde muhtaç olmamayı ar, namus meselesi bellemiş, dedesi Kurtuluş Savaşı'nda, Yemen'de, Çanakkale'de savaşmış, babası ise 70 milyon emekli maaşı ile 70 yaşında halen çalışan, kardeşi Şemdinli'de ayağını bırakmış işçiler var işin bu yanında sayın bakan. Politikacı deyince onların aklına "yalancı" sözcüğü kendiliğinden geliveriyor, bunu aslında siz de çok iyi biliyorsunuz. Eğitim deyince para, öksürseler SSK'nın nasıl batırılıp özelleştirmeye hazırlandığı, karakol deyince dayak, devlet kapısı deyince rüşvet eş anlamlı kelimeler gibi algılanıyor işçilerin yaşadığı yerlerde.
İşçiler şunu anlayamıyorlar sayın bakan. Devlet yüzmilyarı aşkın borçla kapı kapı para ararken, iki yakası bir araya gelmeyen bütçeler yapılır, ve tıpkı SSK gibi Sümerbank gibi, yaka problemi olmayanlardan yüzde 130 faizle borç alırken, fabrikaları satma ihtiyacını nasıl duyuyor?
Diyorlar ki işçiler, yahu fabrikaları daha iyi çalıştırmak gerekmiyor mu? Sabancı zarar edince fabrika mı satıyor? Üstelik en verimlilerini. Zonguldak'ta dedemleri köylerden toplayıp zorla işçi yapmışlar, diyor işçiler. Türkiye'nin ilk lastik fabrikasını, üstelik uçak lastiği yapan tek fabrikası Petlas'ın satılmasını kafası almıyor işçilerin. Her gün at jetonu al parayı tıkır tıkır para basan PTT'nin satılmasını da... Santralleri yapılmış, hatları çekilmiş, sadece para tahsil etmesi kalmış TEK'in satılmasında bir hinlik olduğunu düşünüyor işçiler. Tarladan pamuğu alıp dünya çapında kaliteli mal üreten, çocukluğunda sağlam giysi almak için fellik fellik mağazasını aradığı Sümerbank'ın satılmasına, 'bu işte bir film dönüyor' diyor işçiler.
Ve asıl önemlisi sayın bakan, işçiler ekmeklerini kaptırmak istemiyorlar. 'Ulan bu çoluk, çocuk ne yapacak buralar da kapanırsa, işsizlik daha da artacak, bize nasıl bakacaklar yaşlanınca' diyorlar. "Demek ki, ekmeğimize sahip çıkınca, geleceğimize de sahip çıkmış oluyoruz' diyorlar.
Kendi aralarına oy verdikleri partileri tartışırken, aşağı yukarı şöyle bir özette anlaşıyorlar: 12-13 senedir Sümerbank'ta çalışıyoruz, bunların en sağındakini de gördük en solundakini de, Müslümanlığı kimseye bırakmayanı da gördük vatanı en çok seveni de, hepsi de özelleştirmeci, hepsi de patronlardan yana, Amerikan ve IMF politikalarını uygulamada birbirleriyle yarışıyorlar.
Daha vahimi işçiler memleketin kötüye doğru gittiğine feci şekilde inanmışlar. Kimseden umutları kalmayınca da iş başa düştü fikri hızla rağbet görmeye başladı. Böyle devam ederseniz daha bir sokulacaklar birbirlerine. Ekmeğimizi, geleceğimizi ve ülkemizi savunalım diyecekler. Tekrar tekrar dtartışacaklar ne yapacaklarını. Yine komiteler kuracaklar, sendika sendika, fabrika fabrika dolaşacaklar, birbirlerini daha çok tanıyacaklar. Bu işi sendika bürokratlarına bırakmayalım diyecekler. Ne olur ne olmaz onlar bizi satar, biz harekete geçelim onlan önümüzden mecbur yürüyecekler diyecekler. Önümüzden yürümezlerse kulaklarından tutar çeker alırız aşağı diyecekler.
Ayıptır söylemesi sayın bakan, işçileri kışkırtıyorsunuz. Türk-İş'i zor durumda bırakacaksınız bu gidişle Allah göstermesin. O kendi işini yaptığına göre biz de kendi işimizi yapalım diyecekler şimdi. Birazı size gülse de, çoğunluğu gülme isteğini büyük bir gayretle bastırdıktan sonra "Hayırlı işler Bakan Yalova" diyecekler, tek ağızdan. Ve birbirleriyle şakalaşarak mağrur yüzleriyle dönecekler işleri bittikten sonra evlerine.
Şu anda yanımda olan birkaç arkadaşım, "Yav çok iyi anlattın fabrikamızı ama sayın bakan, sayın bakan... Ne lüzumu var başka türlü hitap et. Sonra bu iş ekmek davası, başka şeye benzemez daha ciddi yaz" diyorlar. Ben de "Daha ciddisini siz yazın, ben de sizden öğreneyim" diyorum.
Gelişmeleri Evrensel'i okursanız daha yakından izleyebilirsiniz. Duyurulur sayın bakan.
Ersan Çarkı - Bakırköy Sümerbank işçisi
Özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın, KİT'lerden sonra İstanbul Boğazı'nı özelleştirme isteğini çok iyi anlıyoruz. Çünkü bağımsız, üniter, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesi ve onun planlaması IMF tarafından yapılmaktadır. Sayın Bakan'ın, militan özelleştirmeci bürokrat kıtlığı çektiğini de öğrenmiş bulunmaktayız. Ama bu sanki bir yanılgıymış gibi geliyor bize.
Bakırköy Sümerbank, Bakan Yalova'nın eski genel başkanı Özal tarafından 1986 yılında, kendi deyimiyle Ortadoğu ve Balkanların en büyük konfeksiyon fabrikası olarak açıldı. Üç sene sonra özelleştirme kapsamına alınarak ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı)'ye bağlandı. ÖİB'e bağlandıktan bir iki yıl sonra o kadar militanca yönetilmeye başlandı ki; istenildiğinde 7500 işçi kapasitesiyle çalışabilecek fabrika, bugün 918 işçiyle bekletiliyor. ISO 9001 ve AGUAP kalite güvence belgesine ve üç ayrı ihracat başarı belgesine sahip. İstenildiğinde yılda 9 milyon 240 bin gömleği, 3 milyon 696 bin pantolunu, 924 bin takım elbiseyi dünyanın her mağazasına satabilecek kalitede üretebilir. Ama şimdi kamu görevlilerinin giysilerini bile özel sektöre vererek Sümerbank'ı boş bırakacak kadar militan bürokrat var bakanın eli altında. Bu militan bürokratların emri olmadan iş alamıyor fabrikalar. Bizim sayın bakanın özelleştirme militanı olduğundan hiç kuşkumuz yok. Ama durum sadece şahsınızın militanlığıyla açıklanabilir cinsten değil, gördüğümüz üzere.
Bu işin bir tarafı... İşin bir de diğer tarafı var. Yani biz işçilerin tarafı...
Anaları babaları mutlaka işçi, memur ya da çiftçi olan. Devlet işine girmenin sevincini yaşamış, hatta ayrıcalık olarak düşünmüş, ona göre yaşamına yön vermiş, işe girmek için milletvekillerini, bakanları, hatırlı kişileri aramış, parti binalarının yerlerini ezberlemiş, 'Bize oy verirsen sana iş ayarlarız' sözü almış, rüşvet vermiş, devletine ve onun büyüklerine güvenmiş, okuyup adam olmayı çok istemiş ama yoksulluktan okuyamamış, namerde muhtaç olmamayı ar, namus meselesi bellemiş, dedesi Kurtuluş Savaşı'nda, Yemen'de, Çanakkale'de savaşmış, babası ise 70 milyon emekli maaşı ile 70 yaşında halen çalışan, kardeşi Şemdinli'de ayağını bırakmış işçiler var işin bu yanında sayın bakan. Politikacı deyince onların aklına "yalancı" sözcüğü kendiliğinden geliveriyor, bunu aslında siz de çok iyi biliyorsunuz. Eğitim deyince para, öksürseler SSK'nın nasıl batırılıp özelleştirmeye hazırlandığı, karakol deyince dayak, devlet kapısı deyince rüşvet eş anlamlı kelimeler gibi algılanıyor işçilerin yaşadığı yerlerde.
İşçiler şunu anlayamıyorlar sayın bakan. Devlet yüzmilyarı aşkın borçla kapı kapı para ararken, iki yakası bir araya gelmeyen bütçeler yapılır, ve tıpkı SSK gibi Sümerbank gibi, yaka problemi olmayanlardan yüzde 130 faizle borç alırken, fabrikaları satma ihtiyacını nasıl duyuyor?
Diyorlar ki işçiler, yahu fabrikaları daha iyi çalıştırmak gerekmiyor mu? Sabancı zarar edince fabrika mı satıyor? Üstelik en verimlilerini. Zonguldak'ta dedemleri köylerden toplayıp zorla işçi yapmışlar, diyor işçiler. Türkiye'nin ilk lastik fabrikasını, üstelik uçak lastiği yapan tek fabrikası Petlas'ın satılmasını kafası almıyor işçilerin. Her gün at jetonu al parayı tıkır tıkır para basan PTT'nin satılmasını da... Santralleri yapılmış, hatları çekilmiş, sadece para tahsil etmesi kalmış TEK'in satılmasında bir hinlik olduğunu düşünüyor işçiler. Tarladan pamuğu alıp dünya çapında kaliteli mal üreten, çocukluğunda sağlam giysi almak için fellik fellik mağazasını aradığı Sümerbank'ın satılmasına, 'bu işte bir film dönüyor' diyor işçiler.
Ve asıl önemlisi sayın bakan, işçiler ekmeklerini kaptırmak istemiyorlar. 'Ulan bu çoluk, çocuk ne yapacak buralar da kapanırsa, işsizlik daha da artacak, bize nasıl bakacaklar yaşlanınca' diyorlar. "Demek ki, ekmeğimize sahip çıkınca, geleceğimize de sahip çıkmış oluyoruz' diyorlar.
Kendi aralarına oy verdikleri partileri tartışırken, aşağı yukarı şöyle bir özette anlaşıyorlar: 12-13 senedir Sümerbank'ta çalışıyoruz, bunların en sağındakini de gördük en solundakini de, Müslümanlığı kimseye bırakmayanı da gördük vatanı en çok seveni de, hepsi de özelleştirmeci, hepsi de patronlardan yana, Amerikan ve IMF politikalarını uygulamada birbirleriyle yarışıyorlar.
Daha vahimi işçiler memleketin kötüye doğru gittiğine feci şekilde inanmışlar. Kimseden umutları kalmayınca da iş başa düştü fikri hızla rağbet görmeye başladı. Böyle devam ederseniz daha bir sokulacaklar birbirlerine. Ekmeğimizi, geleceğimizi ve ülkemizi savunalım diyecekler. Tekrar tekrar dtartışacaklar ne yapacaklarını. Yine komiteler kuracaklar, sendika sendika, fabrika fabrika dolaşacaklar, birbirlerini daha çok tanıyacaklar. Bu işi sendika bürokratlarına bırakmayalım diyecekler. Ne olur ne olmaz onlar bizi satar, biz harekete geçelim onlan önümüzden mecbur yürüyecekler diyecekler. Önümüzden yürümezlerse kulaklarından tutar çeker alırız aşağı diyecekler.
Ayıptır söylemesi sayın bakan, işçileri kışkırtıyorsunuz. Türk-İş'i zor durumda bırakacaksınız bu gidişle Allah göstermesin. O kendi işini yaptığına göre biz de kendi işimizi yapalım diyecekler şimdi. Birazı size gülse de, çoğunluğu gülme isteğini büyük bir gayretle bastırdıktan sonra "Hayırlı işler Bakan Yalova" diyecekler, tek ağızdan. Ve birbirleriyle şakalaşarak mağrur yüzleriyle dönecekler işleri bittikten sonra evlerine.
Şu anda yanımda olan birkaç arkadaşım, "Yav çok iyi anlattın fabrikamızı ama sayın bakan, sayın bakan... Ne lüzumu var başka türlü hitap et. Sonra bu iş ekmek davası, başka şeye benzemez daha ciddi yaz" diyorlar. Ben de "Daha ciddisini siz yazın, ben de sizden öğreneyim" diyorum.
Gelişmeleri Evrensel'i okursanız daha yakından izleyebilirsiniz. Duyurulur sayın bakan.
Evrensel'i Takip Et