09 Ocak 2000 22:00

Bağlama ve üzerindeki araştırmalar

Bağlama üzerindeki tartışmaların odak noktasını perdeleri oluşturur. Nedeni ise, perde dizilişindeki koma (ara) seslerin evrensel müzik normunda bugün yer almamasıdır.

Paylaş
Bağlama ve üzerindeki araştırmalar
Sami Güvercin
Orta-Asya bozkırlarından Anadolu'ya göç eden bağlama halk müziğimizin temel çalgısıdır. Kuşkusuz bağlama sazı Orta Asya'dan günümüzdeki şeklini alıncaya kadar birçok değişiklik geçirmiştir. Göçebe yaşamının kendine has koşullarından yararlanan bağlamanın oluşumunda "kopuz" adlı çalgı dönüm noktasında durur. Bu dönüm noktası yalnızca bağlama sazı için de geçerli değildir. Örneğin, halen Orta Asya'da yaşayan bir kısım halkların kopuzdan esinlenerek bugünkü kullanmış oldukları sazları oluşturdukları bilinmektedir. Kazak kopuzu, Özbek dutarı gibi.
Bağlama Anadolu'ya göçünden belli bir süre sonra baskılarla yüz yüze kalmıştır. Özünde bu baskı Anadolu'da hüküm süren Osmanlı hanedanı ve devletin yöneticileri tarafından uygulanmıştır. Sanıldığı gibi yalnızca Alevi olduğu bilinen kişilere dönük bir baskı aracına dönüşmemiştir bağlama. Yani bir Sultan'ın merkezi otoriteye karşı tutumunda ne kadar öne çıkmış bir sazsa bağlama o derecede Karacaoğlan'ın merkezi otoriteye başkaldırısının da bir aracıdır. Ayrıca İslam dininin özellikle bu tür sanat dalları üzerindeki katı ve baskıcı tutumunu da bunlara eklemek gerekir.
Bu yazıda istedik ki genel çerçeveleriyle de olsa bir yandan bağlamayı tanıtırken bir yandan da bağlama üzerindeki geçmişten seksenlerin başına kadar olan bölümde bu saz üzerindeki araştırmaları, incelemelerin altını çizelim. Bundaki amacımız bağlama sazının evrensel müzik normlarına yapısal yakınlığı ve çağdaş halk müziğinin temellerini atmada yani bugünden gelecekteki müziğe katkıda bulunmada izlenilecek yola işaret etmek.
Bağlama kopuz çalgısından türemiştir demiştik, kopuz da "kıcak" adı verilen çalgıdan türemiştir. Kopuz Orta Asya'da yaşayan halklar arasında dinsel ayinlerde önemli bir yeri olan çalgıydı. Bu bölgede dinsel ayinleri düzenleyen şamanlar "kötü ruhlar"ı kendilerinden uzak tutabilmek için kopuzun üzerine tılsım ve zil benzeri araçlar yerleştirmişlerdi. Şamanlar bu çalgıyı parmaklarıyla çaldıkları gibi yay benzeri bir araç kullanarak da kopuzdan ses çıkarabiliyorlardı. Çıkan ses mırıltılı ve iniltili bir sesdir.
Anadolu'da ise bu saz hem isim bakımından hem de biçimleniş yönüyle birçok değişikliklere uğrayarak bugünkü isim ve şeklini almıştır. Kuşkusuz bu değişimde Anadolu'da halklar arasındaki ilişkinin de rolü yadsınmamalıdır. Anadolu'nun güneyine yerleşen yörüklerin bugünkü bağlama benzeri iki çeşit telli sazları vardır. Birincisinin adı "baz"dır. Bu saz 18-24 perdeli büyük bir sazdı. Küçük olanına da "ırızva" adı verilirdi. İkinci sazları ise "bulgarı" dır. Bu saz dört kulaklı ve dört tellidir. Birinci perdesine "baş" diğer perdelerine "zil" perde adı verilirdi.
Bu sazların dışında Anadolu'da halk arasında kullanılan bağlama benzeri sazlar; "bozuk" ve "çöğür"dür. Bozuk, adını perde diziliş şeklindeki farklılıktan ve akort edilişindeki ayrıcalığından almaktadır. Çöğür ise bu isim dışında halk arasında şu değişik isimlerle anılır: Çöör, çagur ve çuğur. Bu sazın altı tellisi olduğu gibi dokuz tellisi halk arasında daha yaygınlaşmıştır. Perde sayısı onbeştir. İlk perdeye "baş", altıncı perdeye kadar olan bölüme "orta", on ikinci perdeye kadar olan bölüme "sağır" ve geri kalan perdelerde "zil" adı verilirdi. Ayrıca ilk beş perdeyle çalınan ezgiler "kulak" diğer perdelerle çalınan ezgiler de "yumuşak" hava ismini alırlardı.
Bağlamanın bugünkü ölçüleri ve kendi içindeki sıralaması ise kısaca şöyledir: Boyu 80-90 cm olmakla birlikte göğüs bölgesi 36 cm uzunluk ve 20 cm genişliği içerir. Dut, kestane ve gürgen gibi ağaçlardan yararlanılarak yapılır. Özellikle seksen sonrası yapım tekniği el işçiliğinden fabrikasyona dönüşmüştür. Bağlamanın göğüsü yumuşak kazalıklı ağaçlardan oluşturulur. Sap diye de tabir edilen klavyesinin üzeri ince misina tipli naylon önceden hesaplanmış ses frekansları doğrultusunda belli aralıklarla kaplanarak bağlamanın perdeleri oluşturulur. Büyükten küçüğe, meydan, divan, tanbur, bağlama ve cura adlarını alır.
Bağlama üzerindeki tartışmaların odak noktasını perdeleri oluşturur. Nedeni, perde dizilişindeki koma (ara) seslerin evrensel müzik normunda bugün yer almamasından ötürüdür. Bu durum bağlama üzerinde "armoni" gibi evrensel tekniklerin uygulanmasında zorluklar yaratmaktadır. Kuşkusuz tek başına uyumsuzluğu ve gelişimin önünü kapayan yalnızca bu nokta da değildir.
Örneğin bağlama üzerinde çok sesli denemelerin tamamen batı müziği bakışıyla örülmesi ve bu sayede ana ezginin yitip gitmesi dolayısıyla hitap ettiği çevreye yabancılaşması da önemli bir sorundur.
Bu bakış açısı 1940'lardan günümüze gelinceye değin bir türlü sağlıklı bir düşünce yapısına kavuşamamıştır.
1965 yılında da 12'li sisteme dönük araştırmalar ve ısrarlar sürmüştür. Bu yılda İbrahim Sarıçiftçi yayınladığı "Bağlama Metodu" -ki bu medot bağlama eğitimine dönük ilk çalışma özelliğindedir- adlı çalışmasında bir sekizlide 12 perde sistemini esas almaktadır. Sarıçıftçi'den yedi yıl sonra 1972'de Güray Taptık "Bağlama Büyük Metot" adıyla yayınladığı çalışmasında bir sekizlide 12 perde olması gerektiğini belirtmiştir. Yine aynı yılda Cemil Demir Sipahi "Türk Halk Oyunları" adlı çalışmasında Mildan Niyazi'nin önderliği ve Kemal İlerici'nin kullanımda yaygınlaştırmaya çalıştığı 53'lü perde dizilişi önümüze çıkmaktadır. İlk etapta 12'li perde dizilişinden pek fazla farklılık içermez. Bu sistem bir buçuk oktav ses genişliği esas alınarak alt tel, orta tel, ve üst tel grupları için ayrı ayrı perde dizilişine bir başka deyişle perde isimlerinin tespitine dönüktür.
Elimizdeki kaynaklarda son olarak 1983 yılında Cafer Açın'ın "Bağlama ve Ailesi" adlı çalışmasıyla 12'li sistemin devamından yana olduğunu anlamaktayız: Açın bununla da kalmamış bir buçuk oktavda bağlamada yer alacak perdelerin tek tek ses frekanslarını belirtelerek bir anlamda bu konuya da noktayı koymuştur. Bundan sonraki süreç bağlama üzerinde 12'li perde sistemiyle halk müziği ezgilerinin yaygınlaştırılmasına kalmaktadır. Bu da öyle notaları karşımıza alıp bu sistemle çalmamızdan geçmemektedir. Bu sistemin üzerinde bizim duruşumuzun gayesi bundan sonraki çalışmaların ve bu sisteme uyan birçok halk müziği ezgilerinimizin modernize edilmesidir.
ÖNCEKİ HABER

Metin Göktepe Elazığ'da anıldı

SONRAKİ HABER

Gözler yüksek yargıda

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa