16 Ağustos 2011 11:08

‘Bu felakete yol açar’

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Sosyal Güvenlik Kurumu (issa) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (ÇSGB) düzenleyeceği 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin alternatifini ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Ko

‘Bu felakete yol açar’
Paylaş

Şiar Can Şener


Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği açısından emekçiler nasıl bir tabloyla karşı karşıya? Bir hekim olarak işçilerin sağlığına ne tanı koyarsınız?
Çalışma yaşamında en son kıdem tazminatının kaldırılması, fona aktarılması gündemde. 2004 yılında çıkartılan İş Yasası’yla başlayan, esnek üretimin değişik alt bileşenlerinin yaşam içerisine sokulması ve son olarak da kıdem tazminatının ortadan kaldırılması gibi söylemler doğal olarak çalışanların sağlık ve güvenliklerini etkiliyor. Güvencesiz, kayıtdışı çalışma ve diğer olumsuzluklar çalışanların sağlık ve güvenliklerini eksi yönde etkiliyor. 6 ay önce Ostim İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde 20 çalışanımızı kaybettik. Biz buna iş kazası demiyoruz, iş cinayeti diyoruz. Yakın zamanda Eti Gümüş’te işçilere meslek hastalığı ön tanısı konuldu. Çalışma yaşamındaki bu olumsuzluklar, önümüzdeki günlerde daha fazla iş kazası yaşanacağının ve meslek hastalıklarının artacağının göstergeleri.

Çalışma Bakanlığı’nın işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hatırlanacağı üzere 26 Kasım 2010’da işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının görevlerine ilişkin bir yönetmelik yayınlandı. Bu yönetmelik işçi sağlığı hizmetlerinin ve eğitimlerinin piyasaya açılması demekti.
İşçi sağlığı hizmetlerinin ön koşulunun, işyerlerinde işyeri sağlık birimlerinin kurulmasıyla başlayacağını öngörüyoruz. Dünyada da bu böyle, ülkemizde de böyle olması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat bunun önünde yasal engel var, 50 işçinin altında çalışan olan işyerlerinde işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu yok. Oysa iş kazalarının yüzde 72’si 50’nin altında işçi çalıştıran işyerlerinde oluyor. İşyerlerinin yüzde 98’i de 50’nin altında işçi çalıştırıyor. İvedik, Ostim, Sincan Organize sanayi bölgelerinde bulunan işyerlerinde 50 işçinin altında işçi çalışıyor. 50’nin üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinde ise durum taşeronlaştırma sayesinde idare ediliyor. Taşeronlaştırmanın bu kadar yasal ve yaygın hale gelmesiyle 500 kişinin çalıştığı işyerinde, asıl işyerinin işçi sayısı 40’da tutuluyor, değişik taşeron firmalara ait yüzlerce işçi orada çalışıyor. Bu demek oluyor ki 500 işçinin çalıştığı işyerinde de işyeri sağlık birimi yok! İşçi sağlığı hizmetlerinin işletmede bulunmasının temel koşulu işyeri sağlık biriminin kurulmasıdır. İşyeri sağlık biriminde, işyeri hekimi, işyeri hemşiresi, işyerine göre işyeri psikoloğunun olması lazım.
Biz psikoloğundan vazgeçtik, en azından bir işyeri hekimi ve işyeri hemşiresinin olması gerekiyor. Yıllardır söylüyoruz; çalışan sayısına bakılmaksızın her işyerinde mutlaka her çalışanın işçi sağlığı hizmetlerine ulaşması gerekiyor. Fakat geçtiğimiz Kasım ayında çıkartılan yönetmelik bunu zaten ortadan kaldırdı. İşverenler, işçi sağlığı hizmetlerini piyasadan bir işyeri hekimi ve iş sağlığı uzmanının kurduğu bir şirket üzerinden rahatlıkla alabilecekler. Yönetmeliğe göre işyeri hekimi işyerinde bulunmak zorunda değil. Zaman zaman uğrayıp, işçi sağlığı hizmetlerini güya vermiş olacak. Bunun örneklerini yaşanan iş kazalarında ve meslek hastalıklarında görüyoruz.

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer, “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı”nı Meclis’in yeni döneminde gündeme getireceklerini belirtiyor. Sizin bu yasa tasarısını inceleme fırsatınız oldu mu?
Aslına bakarsanız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) yıllardır isteği kıdem tazminatının kaldırılmasıydı. Taşların yerine oturması için bunun kaldırılması gerekiyordu. Esnek çalışmanın her alt bileşeni hayata geçirildi, TİSK’in bir diğer talebi ise 250 ve 250’den fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde işyeri hekimi olmasıdır. Sendikaların taleplerini yerine getirmek gibi bir dertleri yok. Eğitimi de piyasalaştırdılar, işyeri hekimliği tıp eğitimidir, bir uzmanlık alanıdır. Genel cerrahi, kadın doğum gibi bir uzmanlık gerektirir. Uzmanlık alanı kabul edilmeyen ülkelerde ise uzun süreli sertifika programları ile işyeri hekimliği eğitimi verilir. Üniversiteler bu eğitimi verir. İki kişinin bir şirket kurarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi vermesi mümkün değildir. Eğitimin doğasına aykırı. İşçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerini işlevsizleştirmek istiyorsanız bunu en güzel piyasalaştırarak yapabilirsiniz. Yapılmış olan da budur. Bugün kursa gitmeden sertifika alınıyor. Sürücü kurslarındaki rezalet burada da yaşanıyor. Üniversitelerin Çalışma Bakanlığı’nı dava etmesi gerekiyor ama ses yok. Geçmişte bir yargı kararı var, “bu iş üniversiteler tarafından yapılmalı”, diyor. “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” da, işçi sağlığı alanındaki birçok olumlu yanı alıp götürecektir.

Sizin de sekreteryasında bulunduğunuz bir kongre hazırlıkları devam ediyor. Dördüncüsünü düzenleyeceğiniz “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi”nden bahseder misiniz?
İşçi sağlığı hizmetlerinin kötüye gidişi noktasında emekten yana örgütler; DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak 2-3-4 Aralık tarihlerinde “4. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi”ni yapacaklar. Daha önce yapılan kongrelerde Türk-İş de yürütücüler içerisindeydi, Türk-İş’in yine yer almasını istiyoruz. Diğer kongrelerden farklı olacağını da belirtelim. Teknik bir kongreden ziyade, politik ağırlıklı, çalışma yaşamına damgasını vuran; ana teması esneklik olan ve esnekliğin alt başlıklarının tartışıldığı bir toplantı olacak. Bu kongre, bütün işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda emek veren örgütler, dernekler ve birlikleri de davet edecek ve onların deneyimlerinden yararlanacak. Somut çözüm önerileri üretme noktasında bir gayreti olacak. En önemlisi bu kongre yapılıp bitecek bir kongre olmayacak. Kongre sonrasında sonuç bildirgesini takip edecek bir yürütme heyeti seçilecek. Kongrenin bileşenlerinin oluşturacağı heyetler sanayi bölgelerinde çalışmalar yapacak. Klasik kongrelerden böyle bir farkı olacak. Çıkış amacımız emeğin sağlıklı olma hakkını korumak ve daha da ileri noktalara taşımak.

YARIN: ‘Her işyerine işyeri sağlık birimi kurulmalı’, Dr. Sedat Abbasoğlu’yla söyleşinin ikinci bölümü...


GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE HEKİMLİK MESLEĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI

Haluk Seçkin Başçıl

Arkeolojik ve antropolojik bulgular, insanlığın ilk dönemlerinden itibaren insanların çeşitli alet ve araçların rahat / ergonomik ve güvenli kullanıma uygun olmasına özen gösterdiklerini ortaya koyuyor. Hekimlerin tarihin eski dönemlerinden günümüze kadar işçilerde yaptıkları işe bağlı olarak ortaya çıkan sağlık yakınmalarını, meslek hastalıklarını tedavi uğraşları kaçınılmaz olarak onları bu hastalıkların nedenlerini de araştırmaya itmiştir. 20. yüzyılda işyeri hekimliğinin tıpta bir uzmanlık alanı olarak ortaya çıkışı ve işçilerin sağlıklarının korunması (iş kazalarına ve meslek hastalıklarına bağlı olarak sağlıklarını kaybetmelerinin önlenmesi) doğrultusunda işyerlerinde sağlık servislerinin oluşturulması, aynı zamanda antik dönemden günümüze kadar gelen bilgi ve deneyimlerin de bir ürünüdür. Meslek hastalıklarına ilişkin ilk bilgiler İsa’dan Önce 2500 yıllarına ait Eski Mısır yazılarında rastlanır. Piramit yapımında çalışanlarda aniden ortaya çıkan şiddetli bel ağrıları (akut lumbago) tarif edilmektedir. Yine antik döneme ait birçok yazılı eserde meslek hastalıklarına ilişkin bilgiler yer almaktadır. İşyeri hekimliğinin çalışma yaşamında yer alması ve bir tıp disiplini olarak işçilerin sağlığının korunması, geliştirilmesi doğrultusundaki çalışmaları yarım asırlık bir zamana dayanır. İnsan yaşamı açısından yarım asır olgunluk ve bilgi yaşı olarak kabul edilse de, insanlık tarihi açısından oldukça kısa bir süredir. Fransa’da 1946 yılında çıkarılan bir yasal düzenleme ile işyerlerinde çalışan hekimlere işyeri hekimleri denmesi ve diğer sanayileşmiş ülkelerde de o ülkelerin kendi dinamiklerine uygun bir seyir izleyen işyeri hekimliğinin şu anda bulunduğu noktaya erişmesi aslında birkaç yüzyıllık bir geçmişe dayanır.
20. yüzyılın başından itibaren işçi sağlığına ilişkin gelişmelerin hızlandığı ve işyeri hekimliğinin tıp uzmanlık alanları arasında yerini aldığını görüyoruz. Fransa’da 28 Temmuz 1942’de çıkarılan yasa ile birlikte işyeri mediko-sosyal servislerin zorunlu hale getirilmesi önemli bir gelişmedir. Bununla birlikte, 1946 tarihinde işçilerin sağlıklarının korunması, geliştirilmesi ve bu amaçla işyeri sağlık servislerinin oluşturulması anlayışının Anayasa’da yer alması parlamentoda tartışmasız bir şekilde kabul edilmiştir. (...)


Haluk Seçkin Başçıl - Kısa Kronolojik Hatırlatmalar

MÜDAHALECİ KAPİTALİST DÖNEM-2

* 1920 Temmuz; kadın işçilerin eşlerinden izin almaksızın sendikalara üye olabilmelerine ilişkin düzenleme...
* 1924 Ağustos; atölyelerde, endüstriyel ve ticari işletmelerde, inşaat sektöründe çalışan işçilerin sağlıkları ve güvenlikleri ile ilgili düzenleme...
* 1925 Ocak; kamu çalışanlarının sendikal haklarının tanınması...
* 1928 Mart; endüstriyel üretimde ve ticari sektörlerde çalışan işçilerde sosyal güvenliğin zorunlu kılınmasına ilişkin yasal düzenleme...
* 1928; ILO Genel Konferansı’nın gündemi; iş kazalarının önlenmesi...
* 1930 Mayıs; 100 bin tekstil işçisinin ücretlerin düşürülmesine karşı grevi...
* 1932 Ağustos; aile yardımının tüm işçileri kapsamasına ilişkin yasal düzenleme...
* 1934 Şubat; faşizme karşı genel grev...
* 1936 Haziran; haftalık dinlenme gününe Cumartesi gününün de dahil edilmesi ve 1919 yılında çıkarılan toplusözleşme hükümlerinin iyileştirilmesi...
* 1945 Ocak; kadın işçilere doğumdan önce 2 sonrasında da hafta doğum izni verilmesi...
* 1946 Haziran; Dünya Sağlık Örgütü’nün anayasasının oluşturulması ve “başlangıç” metninde, işçi sağlığı konusunun, sadece bazı hastalıklarla sınırlı olmadığı ve işçi sağılığının bir insan hakkı olarak algılanmasının yer alması...
* 1946 Ekim; işyeri hekimliği servislerinin oluşturulması... (işyeri hekimliği servislerinin işyerlerinde zorunlu kılınması, finansmanının ve yönetimin işverence karşılanması ve işyeri komitesince de kontrollerinin yapılması ve bu servislerin çalışmalarını koruyucu sağlık hizmetleri temelinde yürütmesi amacını taşıması)
* 1950 Şubat; toplu sözleşmede çalışma koşulları ve ücrete ilişkin hiçbir kısıtlama olmaksızın özgürce pazarlık hakkına ilişkin düzenleme...
* 1968 Temmuz; işyeri komitesi önerisi doğrultusunda mesleki gelişim amacıyla eğitimlere katılmak isteyen işçilere izin hakkı tanınması ve işten çıkarılma durumundaki bir işçinin mesleki eğitim almasına ilişkin yasal düzenleme...

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Mihri Belli'yi kaybettik

SONRAKİ HABER

Bir masal iki dil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...