26 Kasım 1999 22:00

Yeni felaketler kapıda

Sağanak yağış ve karın pençesine aldığı deprem bölgesinde, içi su dolu çadırlarda, tepeden tırnağa sırılsıklam vaziyette...

Paylaş
Yeni felaketler kapıda
12 Kasım depreminin ardından afet bölgesine dönen Düzce'de artık her geçen saat depremzedelerin aleyhine işliyor. Kış mevsiminin kendini daha sert hissetirmeye başladığı bölgede, depremin üstünden iki hafta geçmesine karşın binlerce insan, yeterli barınak, gıda, giyecek ve ilaçtan yoksun olarak salgın hastalıklarla yüz yüze yaşıyor. Suyu tulumbalardan alıyorlar. Temizlik ihtiyaçlarını gideremiyorlar. Birçoğu çadır önünde, yağmur altında yakmaya çalıştığı ateşle ısınmaya çalışıyor. Prefabrik evlerden de umut kesilmiş.
Önceden uyarı yapılmıştı
Meteoroloji uzmanları bir hafta öncesinden, Marmara'nın doğusunun sert bir hava dalgasının etkisi altında kalacağını ve bölgeye kar yağacağını duyurmasına karşın devletin en küçük bir tedbir bile almaması, depremzedeleri adeta ikinci kez ölümün kucağına itti. Felaketin üçüncü, dördüncü günü bölgeye kısa ziyaretlerde bulunan milletvekilleri, bakanlar ve diğer hükümet yetkilileri, bugünlerde ortalıkta görünmüyor. Artık sağanak yağmurun suyla doldurduğu bez ve naylon çadırlarda da kalamayacaklarını dile getiren birçok depremzede, yetkili zannettikleri herkesten yardım istemeye başladı.
Kızılay milleti yaktı
Düzce'nin merkezine oldukça yakın olan ve depremde yarısına yakını tamamen yıkılan Uzunmustafa Mahallesi'nde bulunan çadırların büyük kısmı yağmur sularının oluşturduğu gölcüklerin ortasında kaldı. Dış ülkelerden gelen çadırları alabilen mahalle sakinleri kısmen daha rahat ederken, Kızılay'ın 17 Ağustos depreminde dağıttığı bez barınaklarda kalan aileler, yorganlarını bile yağmurdan kurtaramadıklarını belirtiyorlar.
Çocuklar ne olacak?
Mahalle sakinlerinden Dursun Saydam ve 16 yakının bir süredir yaşadığı çadır kullanılmaz hale gelirken, yağmurun altında bekleyen Saydam ailesi, vatandaş muamelesi görmediklerini dile getirerek devletten bekledikleri hiçbir yardımın kendilerine ulaşmadığını kaydetti. Dursun Saydam, son günlerde yardım olarak yalnızca bisküvi alabildiklerini dile getirdi. Havanın giderek soğuduğu bölgedeki depremzedeler, kar yağışının başlamasından sonra ise nerede barınacaklarını, çocuklarını nasıl koruyacaklarını bilmiyorlar.
'Büyük vurgun var'
Yağmur sularının ortasında kalan bir başka çadırın sahibi Fethi Fethi ve ailesinin yaşamı da depremden sonra altüst olmuş. Düzce'deki yerel bir radyonun sahibi olan ve depremede sahibi olduğu radyonun yerle bir olduğunu dile getiren Fethi, yağmurun başlamasıyla yeni bir felaket yaşamaya başladıklarını kaydetti. Yardımlar konusunda konuşmaktan çekindiğini ve üstlerinde baskı olduğunu söyleyen Fethi Fethi, "Uzunmustafa Mahallesin'e neden yardım ulaşmadığı' sorulduğunda, "Ben burada büyük vurgun var diyorum gerisini siz anlayın" yanıtını verdi.
'Artık dayanamıyoruz'
"Biz neyse de diyerek" yanımıza yaklaşan ve konuşurken soğuktan çenesi birbirine çarpan Mustafa Aydın da, yağmur altında öylece, çaresiz gözlerle etrafı seyreden bebekleri göstererek, tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Bu bebeler ne olacak? Bu görüntüleri seyreden devlet büyüklerinin hiç mi vicdanları sızlamıyor. Artık dayanamıyoruz."
Su sorunu var
Düzce 4. Sokak'taki çadırların görünümü de içler acısı bir halde. Tüm çadırlar su ve çamur içinde yüzüyor. Filiz Başar devletin ortada olmadığını söylüyor ve ekliyor: "Elektrik yok, soba yok ısınamıyoruz. Su sorunumuz var. Prefabrik evler de torpili olanlara veriliyor. Sefil ve sığıntı bir yaşamımız var. Böyle devlet, böyle hükümet olmaz olsun. Bunlara şimdiye kadar oy vermedim, bundan sonrada vermeyeceğim." Yağmurun altında ıslak kağıt parçalarını yakmaya çalışarak ısınmaya çalışan İdris Çelik de, "Belediye yok, vali yok. Çadırlarımızı su bastı. Bize yardımlar Derince'den geldi. KOBE-DEKMAK Derneği yardım etmeye çalışıyor. Yetkililer ortada yok. Onlar ancak oy zamanı geliyorlar. Hiçbir yardım göndermiyorlar" şeklinde konuşarak içinde bulundukları durumu izah etmeye çalışıyor.
'Tabutları hazırlasınlar'
70 yıllık bir yaşamı geride bırakmanın verdiği yorgunluk ve sağanak yağış altında içi su dolu bir çadırda barınmak zorunda kalmanın getirdiği zorluklarla artık baş edemeyen Emine Nine de artık yetkililerden umudunu kesmiş. "Oğlum bizi ne düşünen ne de doğru dürüst yardım eden var. Burada ölüme terk edildik. Benim gibi yaşlılarla, küçük çocuklar böyle nasıl yaşayabilir. Daha ne kadar ayakta kalırız, bilmiyoruz. Söyleyin yetkililere, bize kışlık çadır ve soba göndermediler, bari bol bol tabut hazırlasınlar" diyerek içine düşürüldükleri duruma isyan eden ve gözyaşları yağmura karışan Emine Ninelerin daha ne kadar yaşama direnebilecekleri de bilinmiyor...
Su geçirmeyen çadır
Aziziye Mahallesi'ndeki 3 No'lu Çadırkenti Almanlar yapmış. Diğer tüm çadırkentlerde gördüğümüz manzara burada karşımıza çıkmıyor. Çadırlara su girmiyor ve bunlar kışa dayanıklı çadırlar. Çadırlar sağlam bir zemin üzerinde yapılmış. Buradaki depremzedeler kendilerini şanslı sayıyorlar. Burada 21 çadır ve iki baraka var. Çadırlarda iki yüze yakın insan kalıyor. Ama diğer yerlerde olduğu gibi, burada kalan depremzedelerin acilen kışlık ayakkabı, iç çamaşırı, kuru gıda malzemesine ihtiyaçları var. Depremzedeler banyo ihtiyaçlarını karşılıyamıyor ve tuvalet sorunu var. Çadırkentten sorumlu Nacmettin Kılıç, yetkililerin bir an önce ihtiyaçlarını karşılamasını ve ev sorunlarının çözülmesini istiyor.
'Devlete toz kondurmazdık'
Düzce şehir merkezinde çadır kentlerde de durum diğerlerinden farklı değil. İçine ancak 3 kişinin sığabileceği bir çadıra 8 kişilik ailesiyle birlikte yerleşmek zorunda kalan ve su içinde kalan battaniyeleri sağanak yağış altında nasıl kurutabileceğinin hesabını yapan Muhammed Bozdoğan da, yardımların giderek azaldığına dikkat çekiyor ve ekliyor: "Bugüne kadar en başta biz devlete toz kondurmazdık. Devleti eleştirenlere bize öğretildiği şekilde 'anarşist' gözüyle bakardık. Şimdi artık ben devlete illallah diyorum. Olmaz olsun böyle devlet. Bir de utanmadan, gönüllü olarak bize yardım ulaştırmaya çalışanları engelliyorlar, getirdikleri malzemelere el koyuyorlar. Bu malzemelerin büyük çoğunluğu da bize ulaşmıyor. Kulaktan kulağa, deprem zenginlerinin türediği söylentileri dolaşıyor. Artık bu duruma dur demek gerekiyor." src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


İHD'ye yapılan saldırı kınandı
Abdullah Öcalan'a verilen ölüm cezasının Yargıtay tarafından onaylanmasının ardından, kendilerini "şehit yakınları" olarak nitelendiren bir grubun İHD Genel Merkezi'ni basması tepki yarattı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Yavuz Önen, İHD'nin böylesi yeni bir saldırı ile karşılaşmasının, insanların can güvenliğinin Türkiye'de ne kadar tehdit altında bulunduğunun göstergesi olarak değerlendirdi.
TİHV Başkanı Önen, yaptığı yazılı açıklamada, "Herkesin gözü önünde gerçekleşen böyle bir saldırının devlet içinden güç ve destek almadan gerçekleştiğini düşünebilmek mümkün değildir" dedi. Eğitim-Sen Merkez Yönetim Kurulu, saldırıyı, tüm insan hakları savunucularına yönelik yıldırma ve şiddet uygulaması olarak gördüklerini bildirerek, yapılan yazılı açıklamada, saldırı anında bina dışında çok sayıda polis olmasına karşın, pervasızca yapılan saldırıya göz yumulduğu vurgulandı. Dev Maden-Sen Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün ise, polisin önlem almamasının saldırganları cesaretlendirdiğine dikkat çekti. Evlat acısıyla yüreği yanan ailelerin duygularını istismar ederek siyaset yapanların ülkeyi kaosa sürüklediğini belirten Görgün, insan hakları savunucularının bu ailelerin acılarının dinmesi için de çaba sarf ettiğini vurguladı. Görgün, saldırganların bir an önce yakalanarak yargıya teslim edilmesini istedi.
Eğitim-Sen Ankara 1 No'lu Şube Başkanı Veysel Yıldız da, İstanbul'da yapılan AGİT Zirvesi'nde dile getirilen insan hakları, barış ve hoşgörü söylemlerinin aldatmaca olduğunun İHD'ye yapılan çirkin saldırıyla ortaya çıktığını ifade ederek, barış istemeyen şiddet yanlısı kesimlerin devlet odakları tarafından beslendiğini belirtti. İHD Ankara Şube Başkanı Lütfi Demirkapı ise, İHD'ye yapılan saldırının emeğe, barışa, özgürlüğe ve demokrasiye yapıldığına işaret ederek, insan hakları savunucularının sürmekte olan savaşın etkisiyle toplumsal barışın sağlanması, insanların ölmemesi için Kürt sorununda demokratik ve siyasal çözümü savunduklarını dile getirdi. Demirkapı, saldırıyı kınayarak herkesin insan haklarına ve demokrasiye ihtiyaç duyabileceğini belirtti.
Saldırının güvenlik güçlerinin gözleri önünde gerçekleşmiş olmasının saldırıyı daha vahim hale getirdiğini bildiren Halkevleri Genel Sekreteri Mustafa Coşar, yaptığı yazılı açıklamada, her zaman İHD'nin yanında olacaklarını ifade etti.
Uluslararası Gözaltında Kayıplarla Mücadele Bülteni (ICAD)'nden yapılan açıklamada, İHD'ye yönelik saldırı protesto edildi ve İHD'ye sahip çıkma çağrısı yapıldı. DİSK Yönetim Kurulu ve ÇGD ile Tüm Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği saldırıyı kınadıklarını açıkladılar.
ÖNCEKİ HABER

İdama karşı Helsinki duvarı

SONRAKİ HABER

Yeni bir tiyatro haftası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa