23 Kasım 1999 22:00

Oyunbozan bir güldürü

Henüz çok genç bir tiyatro olan Oyunbozan, ilk oyunu "Beş Paralık Güldürü" ile seyircilerine merhaba diyor.

Paylaş
Oyunbozan bir güldürü
Özlem Ergun
Henüz çok genç bir tiyatro olan Oyunbozan, ilk oyunu "Beş Paralık Güldürü" ile seyircilerine merhaba diyor. Yusuf Şimşek'in yazıp oynadığı bu tek kişilik oyunda; sokaktaki insanı kaygıları, korkuları, beklentileri ve hayal kırıklıkları ile izliyoruz. Oyunda para ile ilişkilerimiz ve parayı algılayışımız aktarılırken, günümüzün değer yargıları ve hakim anlayışlarına da eleştirel bir yaklaşım getiriliyor. Ama tüm bunları anlatmanın en keyifli ve belki de en etkili yolu olan mizahi bir üslup kullanılarak...
Seyirciyle diyalogların da yer aldığı oyun, ilk bakışta, doğaçlama gelişen bir standup gösterisi izlenimini uyandırsa da, izlediğinizin tiyatral bir etkinlik olduğunun ayırdına varmanız uzun sürmüyor. "Beş Paralık Güldürü" ile ilk profesyonel deneyimini yaşayan Şimşek'in tiyatrocu olmak tercihi ise 'Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti' misali, bir gün bir tiyatro izlemesi ile hayat buluyor: "İlk gördüğüm oyun 81 yılında Ferhah Şensoy'un "Kahraman Bakkal, Süper Markete Karşı" idi. İlk kez tiyatroya gitmiştim ve o gün o salondan çıktığım zaman tiyatrocu olmaya karar vermiştim" diyen Şimşek, yılllar sonra kendi yazıp oynadığı oyunu ile seyircilerinin karşısında. Bize de, 30 Kasım Salı günü Ada Kültür Merkezi'nde izleyebileceğiniz oyunla ilgili merak edebileceklerinizi Şimşek'e sormak kalıyor.
Neden böylesi bir konu?..
Paranın ne kadar önemli olduğuna dair bir sürü şey var oyunda. Öyle bir konu ki neresinden tutarsanız tutun hayatı mutlaka bir yerlerinden yakalıyorsunuz. Oyunda herkesin yaşadığı en azından kafasından geçirdiği bir sürü anekdot var. Konu aşk da olabilirdi ama aşk, toplumsal hayatımızda para kadar egemen değil ve para kadar belirleyici değil.
Oyun ilk bakışta standup bir gösteri olduğu izlenimini uyandırıyor. Tür olarak değerlendirmek gerekirse, bu etkinliğinizi siz nasıl adlandırıyorsunuz?
Çok net olarak söyleyeyim, bu bir standup değildir. Standup gibi olan bir sekans var, ama onun da ötesinde bu, hikâyesi olan bir oyun ve sonuç olarak bir bütünlüğü var; dekoruyla, ışığıyla, tiyatral bir performans. Standup daha günlük, güncel, seyircisiyle daha yoğun bir alışverişin olduğu ve biraz da ülkemizde geyik diye tarif edilebilecek bir alan üzerinden gidiyor. O yüzden bu kesinlikle bir standup değildir diyorum.
Oyunun yazılı bir metni var belki, ama seyirciyle diyalog kurduğunuz sahnelerde oyunun seyrini değiştirebilecek beklemediğiniz tepkiler aldığınız oluyor mu?
Beklemediğim bir yanıt alma ihtimalim yok, çünkü sorular seçilerek sorulmuş ve çok fazla ihtimal bırakmayan sorular. Ayrıca bir metin var ve çok sıkı örülmüş bir metin, seyirciden gelecek öngörülmemiş bir cevabı hazır cevaplığıma güvenerek yanıtlayıp tekrar asıl metne dönüyorum. Oyun belli bir akış ve tempoda devam ediyor ve seyirciyle kurulacak diyaloglarda bu tempo içindeki yerini alıyor.
Tiyatronuzun adı Oyunbozan... Neyi, nasıl bozmayı amaçlıyorsunuz?
1999'un Martı'nda kuruldu ve bir kadro oluşturmaya başladık. Bu isim de çok gelişigüzel bir şekilde seçilmedi, bu metin ve oyun da Oyunbozan ismiyle uyumlu bir isim bence. Çünkü bu oyunun çıta yükselteceğine dair bir iddiamız var. Tek kişilik oyun Türkiye'de Ferhan Şensoy'la anılmaya başladı. Ondan sonra önüne gelen tek kişilik oyun yapmaya girişti, ama işte bu iş bu kadar ucuz değil. Beş tane espriyi birbirine bağlayıp, dört tane belden aşağı vuruşla insanların 1,5 saatlerini almak çok kolay bir iş olmamalı. Bir kere böyle bir oyunbozanlık var. Aldığımız paranın karşılığını seyirciye vermek zorundayız.
Oyun broşürünüzde " ... Evet tiyatro yapıyoruz. Gözyaşı, kahkaha, iki saat hoş vakit satıyoruz... " diyorsunuz. Bu tiyatroyu salt eğlence olarak kabul eden anlayışa bir eleştiri, bir tepki mi?
Aslında bence tiyatro her şeyden önce hoş vakittir. Çünkü bir oyun sadece bir oyundur, daha fazla bir şey değildir. Bir şeyler anlatmak, bir şeyler öğretmek mümkündür, ama birinci asli amaç değildir. Tiyatro, hoş vakit geçirmektir, ama bu hoş vakti, boş vakit olarak algılamamak gerek. Bunu şu yüzden söylüyorum; biz çok önemli toplumsal mesajlar vereceğiz, insanları bilinçlendireceğiz gibi böyle bir iddianın olmasını yanlış görüyorum. Tiyatro her şeyden önce eğlendirici olmak zorunda.
"Beş Paralık Güldürü" biraz fazla alçakgönüllülükle seçilmiş bir isim değil mi?
Bu, oyunun kendisine yönelik bir ironi. Bu, oyunda anlattıklarımın geneline yönelik bir isim. Beş para etmeyecek şeyler yüzünden hayatımızı mahvediyoruz, hayatlarımızı o paranın peşinde tüketiyoruz. Oyunun adına güldürü diyoruz belki, ama komik olan aslında hayatımızın kendisi. Bir güldürü gibi yaşıyoruz hayatımızı, oysa daha iyi yaşamalıyız.
İnsanlar en çok nelere gülüyorlar ve siz oyununuzu kurgularken nasıl bir mizah anlayışından yola çıktınız?
Güldürü söz konusu olduğu zaman bunun evrensel ve yerel birtakım kuralları var. Dünya üzerinde herkesin gülebileceği güldürme mekanizmaları olabileceği gibi, farklı kültürlerin farklı tepkiler vereceği durumlar da vardır. Oyunun genelinde tepki aldığımız yerler, olayın yarattığı durumdan kaynaklanıyor. O cıvık, geyik, içi boş güldürü anlayışının dışına çıktık. Çünkü biz bunu hak edecek bir mizah kültüründen gelmiyoruz.
ÖNCEKİ HABER

Ölü sağlık personeli işe yaramaz

SONRAKİ HABER

TYS'den Baykurt'a

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...