16 Kasım 1999 22:00

Kitabın öyküsü...

18. İstanbul Kitap Fuarı, değişik yönleriyle hatırlanacak bir fuar olarak kapandı.

Paylaş
Kitabın öyküsü...
Sedat İmza
18. İstanbul Kitap Fuarı, değişik yönleriyle hatırlanacak bir fuar olarak kapandı. Ana konusu "Yeni Bin Yılın Eşiğinde Türkiye'de Aydınlanma" olan fuarda, deprem ve öğrencilerin YÖK protestosu tartışılan konulardı. Fuarın ilk gününün, 1981'de kurulan YÖK'ün her sene yapılan 6 Kasım protestosu ile aynı güne denk gelmesi, değişik bağlantıların kurulmasına neden oldu. Nasıl? Demokratik üniversite isteminin en yakıcı gereklerinden biri de YÖK'ün kaldırılmasıydı ve bunu isteyen öğrencilerin önce Şişli'de sendikalar ve kitle örgütleriyle beraber düzenleyecekleri eyleme izin verilmedi, sonra öğrenciler bu durumu potesto etmek amacıyla TÜYAP Sergi Salonu önünde gerçekleştirmek istedikleri basın açıklamasında tartaklanarak dağıtıldılar, 70 kadarı gözaltına alındı. Ertesi gün de arkadaşlarının gözaltına alınmasını kınamak için toplandıklarında da aynı mekânın, bu kez içinde, herkesin gözü önünde başlarına aynı şey geldi. Tüm bu olayların yaşandığı mekân, konusu "aydınlanma" olan bir kitap fuarının olduğu yerdi aynı zamanda.
Kitap fuarına katılanların bu yıl da yakındıkları bir konu vardı: Kitap fiyatlarının yüksekliği. Bu, korsan yayıncılığın doğmasına neden olmuştu ve geçtiğimiz yıllarda, yayıncılar buna bandrolle çözüm getirilip getirilemeyeceğini tartıştılar. Kimisi bandrolü uyguladı da. Ancak bunun bir çözüm olmayacağını kısa sürede kendileri de anladılar. Yayıncılar arasındaki son yıllarda yaşanan tekelleşme, yazarların telif sorunları, hep aynı sorunun değişik yönleri. Ancak az kitap okunan Türkiye'de, okuyucunun karşı karşıya kaldığı rakamlar, başka şeylerle birlikte, çözüm bekleyen konular arasında.
Masaüstünden geçerken
Kitabın yazıldıktan sonra okuyucuyla karşılaşana dek geçirdiği aşamalara bir bakmak, aynı zamanda sorunların bir kısmını daha ortaya koymak bakımından yararlı olacaktır.
Kâğıdın ağaçtan ve üzerine yazılanların yazardan başlayan aşamalarını atlayarak, biz bunu eserin, bir yayınevinin yayın kuruluna gelmesinden başlatalım. Bundan sonraki süreçlerin toplamına masaüstü yayıncılık denir. Kitap, yazarından ya da çevirmeninden bilgisayar ortamında dizilmiş olarak gelmemişse, tabii bunu dizmek gerekecek. Bundan sonra kitabın karşılaştırmalı bir okuması yapılır. Buradaki amaç, eserin aslına uygun olması, atlama ya da yanlışlıkların giderilmesidir. Sonra eski tabiriyle müsahhih yani düzeltmenin önüne gelir kitap. Her türlü yazım ve anlam bozukluğunu düzeltmek onun görevidir. Bunu atlanmış harflerle, yerini yurdunu şaşırmış noktalama işaretleriyle, başaşağı duran ya da yüklemi olmadan boşlukta sallanan cümlelerle savaşarak yapar. Çoğu zaman, bu tür yanlışlıkların giderilmesi karşılaştırmalı okumayla birlikte bir kitabın üç kez okunmasını gerektirebilir.
Kitap, düzeltme aşamasından sonra mizanpaj aşamasına gelir. Sayfaları düzenlenir, varsa görselleri gerekli sayfalara yerleştirilir. Bunu, aydınger kâğıdı üzerine çıkışının alınması ve montajının yapılması izler. Normal boyutlarda bir kitap 16 sayfalık formalar halinde basılır. Montaj, yapılan tüm bu işlerin baskıya hazır hale getirilme aşamasıdır. Tüm bu süreçlere paralel olarak kitabın kapağının tasarlanması ve hazırlanması, tanıtım konusundaki etkinlikler yapılır. Ve kitap basılmak üzere basımevine gider. Basıldıktan sonra 16'lık formaları katlanır ve kapağıyla buluşmak üzere ciltçiye ulaşır. Ciltlenir. Sayfa kenarlarında kalan boşluklar traşlanır, düzgün şekilde kesilir ve... Biter demek güç. Kitabın nerede başlayıp nerede bittiğini söylemek güç. Kâğıdın yapıldığı ağaçla mı, yazarla mı, yazarın anlattıklarıyla mı başlar; yazarın eserini bitirmesiyle mi, basımının tamamlanmasıyla mı, okurun kitabı okuyup bitirmesiyle mi biter, nasıl cevap verilebilir ki?Fiyatların ayağını kaydırmak
Başta merak edilen soruya yani kitap fiyatlarının neden yüksek olduğu sorusuna dönmek gerekirse, bu kez başka ilişkileri, piyasa ilişkilerini anlamak gerekir. Kapitalist sistem içinde her şey gibi kitap da bir metadır; ona, mal gözüyle bakılır. Her meta gibi, üretim sürecinde işçinin emeğinden çalınan artı değer üretir ve piyasa ilişkilerini belirleyenlerce spekülatif olarak ücretlendirilir. Kapitalist piyasa ilişkilerinden beslenenlerce insanlığın ortak tarihsel gelişiminin sonucu olarak ortaya çıkması dolayısıyla ortak kullanılması gereken bir nesne olarak değil, piyasada dolaşım değeri olan herhangi bir mal olarak algılanır. Ve öyle davranılır. Emeğe saygı duyan, üretim ve paylaşım süreçlerinin bugünkü işleyişine karşı çıkan yayınevlerinin, kitapla ilgili herkesin, kitap fiyatlarının düşürülmesiyle ilgili çalışmaları gelip mevcut piyasa ilişkileriyle mücadeleye dayanır. İşçi sınıfının kapitalist sistemle olan mücadelesini destekleyen yayınevleri, bu fuarda da şu aynı sorularla karşılaştılar: "Okumaya gereksinim vardı ve kitap fiyatları neden bu kadar yüksekti? Devrimci bir yayınevi olarak fiyatları düşük tutamazlar mıydı?" Bu tür yayıncılar, zaten bu kaygıyı güderek hem fiyat etiketlerine hem de indirim oranlarına bunu yansıttılar. Hem bunlar, fark edilir düzeylerde de gerçekleşmedi değil. Ancak asgari yaşanabilirlik düzeyinde ve yine o başından beri sözü edilen piyasa ilişkilerinin elverdiği oranlarda.
Yaşamak için olmazsa olmaz üç şey, beslenme, barınma ve bilgi. Doğru sorunun kitap fiyatlarının nasıl düşürüleceği değil, kitabın ve diğer yaşamsal tüm gereksinimlerin meta olmaktan nasıl kurtarılacağı olduğunu kabul edenler, çözümü de biliyorlar.
ÖNCEKİ HABER

Clinton'ın çadırkent ziyareti

SONRAKİ HABER

Kutan yazdı, söyleyemedi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...