11 Kasım 1999 22:00

Kahrolsun emperyalizmden

   yaşasın emperyalizme

Paylaş
Kahrolsun emperyalizmden yaşasın emperyalizme
Hasan Durmaz
Türkiye'nin "engelsiz ve sorunsuz bir pazar" haline getirilmesi için AB'ye adaylığın kabulü ekseninde ABD'nin ve AB ülkelerinin çirkef oyunları devam ederken, Türkiye'deki kalemşörlerinin de bu oyunda efendilerinin yanında yer almamalarını beklemek tam bir saflık olurdu. Nitekim şu anda herkes efendisinin kendisine biçtiği rolü ustaca oynamaya çalışıyor, emperyalistlerin pazar yarışı devam ederken tüm olanlar halkın yararına gösterilmeye çalışılıyor.
Gümrük Birliği tartışmalarının olduğu dönemleri hatırlarsak, yine bu çevrelere göre "Eğer Türkiye GB'ne girerse her şey ucuzlayacak, halk her şeyi daha rahat bulabilecek ve alabilecekti. Kaçakçılık önlenecek, buradan elde edilecek gelirler bir biçimiyle devlet tarafından halka yansıtılacaktı. Sonuç itibarıyla her yönüyle halk daha bir rahata erecekti." Ne oldu peki? Ne her şey ucuzladı ne de halkın yaşamında iyiye doğru bir gelişme oldu.
Geçmişte AB'ye girmemize karşı çıktığı halde şimdi çark edenler, bugün bazı hallerde bu kiralık gerici kalemleri bile aşarak daha ileri bir noktadan AB'yi savunma pozisyonuna girmektedir. İslamcısı, Kürt milliyetçisi ve 'solcu' geçinenler bugün bir numaralı AB'ci oldu. Kuşkusuz hemen hepsi kendilerince gerekçeler uydurmakta, uydurulan gerekçelere kılıf bulmaktadır. Ama sonuç olarak belirlediği rotadan ilerlemesi için gericiliğe güç ve omuz vermektedirler.
Hadi bu burjuva kalemşörlerin efendilerinin çıkarları gereği halkı AB bombardımanına tutması anlaşılır bir durumdur. Peki kendisine solcuyum diyen, söz halktan, onun çıkarlarından açıldığında tonlarca laf edenlere ne oluyor? "AB'ye girmekle ülkeye demokrasi geleceğini, insan hakları sorunlarının çözüm yoluna gireceğini, Kürt sorununun çözüleceğini, fikir ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kalkacağını" mı zannediyorlar.
Bu 'solcular' AB ülkelerinde emekçiler için demokrasi olduğunu mu düşünüyorlar? Var olan demokrasinin kimin demokrasisi olduğunu zannediyorlar? O ülkelerde emekçilerin çektiği acılardan hiç mi haberleri yok? Varlığı halkların daha fazla ezilmesine ve daha fazla sömürüye bağlı olan emperyalistler, ezilen halklara gerçekten demokrasiyi bahşedebilir mi? Bu avanakların söylediklerine bakılırsa artık Lenin'in emperyalizm teorisi iflas etmiştir. Globalizm, YDD, küreselleşme teorilerinden sonra emperyalizm o eski 1900'lerin emperyalizmi değildir. Artık 'gittiği yere gericilik' değil ilericilik, demokrasi ve özgürlükleri götürüyor.
Dün 'her türden emperyalizme karşı mücadele' bayrakları açanlar, bugün bu bayrakları bir daha açmamak üzere toplamış durumdalar. Herhalde şu an dünyanın hiçbir yerinde emperalizmin güdümüne girmek için görev bekleyen, bunun hayaliyle yatıp kalkan 'solcu takımı' yoktur.
'Kürt milliyetçi çevreleri' de AB'ye girmekle Kürt sorununun çözüleceğini zannediyorlar. Kürt sorununu çözmek için halkın gücüne güvenmek ve halkın etkili gücünü devreye koymaktan çok AB kapılarında yalvar yakar dolaşmayı esas iş olarak benimsediler. Bugün gelinen yerde burjuva gericilikten "AB'ye girmek için görev talep etmeleri' pek de şaşırtıcı değil doğrusu. HADEP'ten başlayarak bütün Kürt çevreleri bu süreci aynı zamanda Kürt sorununun çözülme süreci olarak ele almaktadır. Dünya halklarına kan kusturan emperyalizmin 'çözeceği Kürt sorunu' ne kadar Kürt emekçilerinin çıkarına olacak, onların beklenti ve özlemlerine ne kadar denk düşecek gibi sorular ise hiç gündeme bile getirilmiyor.
Yaklaşık on gün sonra en güçlü emperyalist ülkenin başkanı Clinton ülkemize gelecek. Bu çevrelere kalırsa "bize demokrasinin yolunu açan" AB'yi lütfettiği için onu alkışlarla karşılamamız lazım. Olur ya Kürt sorununu çözmek için belki uşaklarını sıkıştırır, onlara "Artık ülkenizin demokrasiye ihtiyacı var, daha çok demokrasi uygulayın" der! Ama siz bir de onu Sümerbank'ın, Yatağan'ın, Yeniköy'ün, Bagfaş'ın işçilerine sorun. Canı yananlar onu nasıl karşılayacaklarını bilirler. Yunanistan emekçileri ABD başkanını protesto etmekle kalmayıp, ziyaretini ertelettiler bile. Türkiyeli emekçiler de dünya halklarına ve kendilerine yaşamı çekilmez hale getiren, işsizliğe, açlığa ve sefalete mahkûm eden bu baş belası emperyalist haydutu protesto edeceklerdir.
Eğer bu ülkeye gerçek demokrasi ve insan hakları gelecekse, bu, emekçilerin mücadelesinin sonucunda olacak. Varlığı insan hakları ve demokrasi ile çelişenler insan hakları ve demokrasinin gerçek savunucuları olamazlar. Onlara bu görevleri biçenler de onların dümen suyuna girmekten kendilerini kurtaramazlar.
ÖNCEKİ HABER

FP'den Anayasa uzlaşma taslağı

SONRAKİ HABER

'Oyununu bozacağız'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa