30 Ekim 1999 21:00

'Bilim ışığını söndürüyorlar'

Kısa bir süre önce emekli olan Felsefe Profesörü Uluğ Nutku, üniversiteler düşünüldüğünde akla ilk önce olumsuzlukların geldiğini söylüyor. Nutku, devlet üniversitelerinde ciddi bir gerileme olduğunu, üniversitelerin esas görevlerini gerçekleştirmek isteyenlerin de tasfiyecilikle engellendiğini vurguluyor.

Paylaş
'Bilim ışığını söndürüyorlar'
Sabiha Çolakoğlu
İki yıl önce YÖK Başkanı Kemal Gürüz'le o zamanki Rektör Vural Ülkü arasında yaşanan gerilimle adından uzun süre söz ettirmişti Mersin Üniversitesi. O dönem ilerici öğretim üyelerinin yoğun olarak bulunması nedeniyle medyanın dolaylı-dolaysız saldırılarına uğrayan üniversitede zaman zaman öğretim üyeleri ve öğrenciler de üniversite yönetimiyle çatışmıştı. Bugünlerde ise geçen yıl yapılan rektörlük seçimleriyle değişen rektörle birlikte bazı öğretim üyeleri hakkında açılan soruşturmalar ve tasfiyecilik yaşanıyor Mersin Üniversitesi'nde. Genel üniversite profilimiz içinde 'enteresan' bir durumu olan bu üniversiteden kısa bir süre önce emekli olan Felsefe Profesörü Uluğ Nutku onca yıllık deneyiminin ışığında üniversite sistemimizi ve yapılması gerekenleri gazetemiz için değerlendirdi.
Ülkemizde üniversitelerin halka bilim ışığı taşıdığından söz edilebilir mi?
- Buna keşke olumlu, net bir yanıt verebilseydik. "Bilim ışığı"ndan ne anlıyorlar, gerçekten ışık taşıyorlar mı? Teoriyi pratikten uzak tutmak, meta üretimi, bilgilerin neye hizmet edeceği... Bizim üniversiteleri düşündüğümüzde akla hemen olumsuzluklar geliyor. Herkes kendi bilgi etkinliği oranında tüm insanlık adına, halk adına katkı sağlamalıdır. Bizde üniversitelerin bu işlevini gerçekleştirdiğini söyleyemeyiz. Öğretimi, öğrenci eğitimini düşündüğümüzde öğrenciye kendini geliştirme olanakları sunmada zayıf, öğrencinin taleplerine karşılık yok. Bilgi toplumsal yaşamda en önemli araçtır. Bu da üniversitelerde oluşur. Üniversite yönetimi toplumla üniversitelerin irtibatını sağlamalıdır. Ama üniversite yönetimleri bu konuda geri ve bilinçli engellemeler göstermekte. Bununla bağlantılı olarak şu da gözlemlenebiliyor, üniversitelerin sosyal bilimler alanında geliştirilmesinin yavaşlatılması. Daha çok mesleki, teknik eğitim geliştiriliyor, olanakların ve çalışma alanlarının geniş tutulmasıyla bu alana özendirme var.
Üniversitelerin esas görevleri göz ardı mı ediliyor?
- Devlet üniversitelerinde ciddi anlamda bir gerileme var. Birçok şey göz ardı ediliyor. Üniversitelerin esas görevlerini gerçekleştirmek isteyenler de tasfiyecilikle engelleniyor. Bazı vakıf üniversitelerinde bilim yapmaya çalışan, bilgi üreten aydınlarımız var, ama bunların çok da anlamı yok. Kitleleri kapsayan bir eğitimi gerçekleştirmedikçe, daha çok öğrenciye olanaklar sunulmadıkça alternatif olamazlar. Bilim insanlarının, aydınların çokluğu, gelişmesi geneli göstermesiyle anlamlı. Bu bir bakıma aydınların örgütlülüğü ile ilgili. Öğrenciler açısından baktığımızda da çok büyük haksızlıklar yapılıyor. Korkunç bir karmaşa var. İnsan yapısı gereği geleceğine bakmak ister. Böyle üniversite koşullarında öğrencilerin geleceğine güvenle bakabilmeleri çok zor. Geleceğine güvenle bakamayanların birey olmada zor durumda kalmaları, taleplerini belirleyebilmede ve savunmada güç durumda kalmaları söz konusu.
Bu sorunlar nereden kaynaklanıyor?
- Aslında birçok sorunun kaynağında YÖK yatıyor. Bilimsel çalışma yapmada, öğretimde bilgileri hazmetmede, bilimi yaygınlaştırmada özerklik şart. Bilimsel bir eğitimin çok gerekleri var. Bir kere üniversitelerin toplumsallaşmaya katkısı genelde zayıf. YÖK'ün politikalarını, üniversiteler arasında yarattığı nitelikçe farklar açısından baktığımızda çok önemli olumsuzluklarla karşılaşıyoruz. Hem birçok yerde üniversite açıyor, hem geliştirmiyor, gelişmek isteyenleri de engelliyor. Örneğin yeni açılan üniversitelerde doktora eğitimine YÖK izin vermiyor. Bir üniversite, yetiştirdiği, eğittiği kadrolarla vardır. YÖK, doktora yapacak olanı başka üniversitelere gönderiyor. Böylelikle kişi alanından uzaklaşıyor. Yani bir tür engellenme söz konusu. Kısaca, her şeyin ucunda özerklik var.
Öğrenci ve öğretim üyelerine politika yapma hakkı konusunda nasıl sıkıntılar var?
- Politika yapmak, bir insan hakkıdır. Politikaları yaşama katma, yaşama hazırlanma eğitimin öğretimin yapıldığı yerlerde olur. Bu da haktır. İnsanı politikadan ayrışmış bir şekilde düşünemeyiz hiçbir evrede. Yani, 'Sen şurada politika yapabilirsin burada yapamazsın' denemez. Üniversitelilere özellikle bunun koşulları tanınmalı. O yapmayacak bu yapmayacak, kim yapacak peki! Öğretim üyeleri, memurlar kapıkulu olarak değerlendiriliyor. Öğrenciler soruşturmalarla, sicile işleme tehditleriyle uzaklaştırılıyor. Bir de gençleri birbirine kırdırıyorlar. Bunun karşısında bilinçli bir karşı duruş olmalı. Öğrenciler kendi içinde gereksiz ayrışmalara gitmemeli, farklılıklarla birlikte olmayı bilmelidir. Öğrenciler ciddi bir baskı mekanizmasıdır. Önerileriyle sürekli direnç göstermeli, taleplerinde bilinçli ve inatçı olmalıdır. Bilim insanları, düşünce dünyası, aydınların da kendi içinde bir sınırlılığı kabul edişi söz konusu. Bu insanların sorumluluklarını iyi bilmeleri, bugünkü koşullarda yeni direnç yöntemleri üzerine düşünmeleri gerekiyor.
ÖNCEKİ HABER

Tek soruna karşı değil,

SONRAKİ HABER

Sonunda gittiler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...