26 Ekim 1999 21:00

Yargıtay Başsavcısının Türkiyesi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Savaş, "Can güvenliğim tehlikede" diye başladığı basın toplantısında, hayalindeki Türkiye'yi anlattı.

Paylaş
Yargıtay Başsavcısının Türkiyesi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, parlamentonun bugünkü yapısıyla gerekli önlemlerin bir tekini bile aldırmayacağını ve bu yüzden terörün artarak devam edeceğini, faili meçhul cinayetlerin çoğunun bu nedenle aydınlanamayacağını öne sürdü. 12 Eylül dönemini bile aratacak "çözüm önerileri" sunan Savaş'ın söyledikleri adeta askeri darbe davetiyesi.
Savaş, makamında düzenlediği basın toplantısına, "Bugün Yargıtay Başsavcısı sıfatıyla değil, can güvenliği tehlikede bir Türk vatandaşı olarak konuşacağım" diyerek başladı. 10 dakika süren ve herhangi bir soru sorulmasını önlemek amacıyla konuşmasını bitirir bitirmez hızla masasını terkeden Savaş, başta İBDA-C olmak üzere pek çok örgütün kendisini "en kısa zamanda öldürülecek kişiler" listesine aldıklarını, bunları internette bile yayınladıklarını herkesin bildiğini söyledi. Akit Gazetesi'nin de uzun bir süredir kendisini hedef olarak gösteren yayınlar yaptığını hatırlatan Savaş, basın açıklamasının nedenini; "Başıma birşey gelirse konuşamam" diyerek açıkladı.
En yasakçı yasalar
Savaş, eğer Türkiye'de "teröristlerin eylem yapmadan yakalanmaları", faili meçhul cinayetlerin aydınlanması ve yasadışı örgütlerle gerçekten mücadele edilmesi isteniyorsa, terörle yüz yüze gelmiş ülkelerin, bu konuda yaptığı yasal düzenlemeleri yapmaktan ve onların yaptığı uygulamaları Türkiye'de de hayata geçirmekten başka çare bulunmadığını söyledi. Savaş, Türkiye'nin bu düzenlemeleri yapması durumunda "kopacağı muhakkak gürültüyü en aza indirmek" ve çifte standartlı kararlar verilmesini önlemek için "İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin" teröre karşı alınmış haklı yasal düzenlemeler olarak nitelendirilen mevzuatın benimsenmesini istedi.
Ancak Savaş, bir Avrupa ülkesindeki hukuk mevzuatını değil, ayrı ayrı konularda en yasakçı yasa nerede uygulanıyorsa onu önerdi ve şu önlemlerin alınması gerektiğini savundu:
"1- Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve polis mevzuatı aynen Alman CMUK'u ve polis mevzuatına benzetilmeli,
2- Terörle mücadele kanunuyla İngiltere terörle mücadele kanunu arasında paralellik sağlanmalı, sansür uygulaması da dahil İngiltere Hükümeti'ne yasayla verilen tüm yetkiler Türk Hükümeti'ne de verilmeli,
3- Akit Gazetesi gibi gazetelerle bugünkü yasalarla mücadele edilmediğinden, Yunanistan basın kanununda mevcut konuyla ilgili hükümler aynen Türk basın kanununa da aktarılmalı,
4- Cumhuriyete karşı silahlı saldırı veya terör eylemleri yapılması tehlikesi, bazı uyuşturucu ve sahtecilik suçları ile kara paranın aklanmasından doğan tehlikeleri (geç kalmadan) tespit etmek ve bu tür tehlikelere karşı devletin tedbir alabilmesini sağlamak amacıyla Almanya'da bazı devlet organlarına tanınan, hakim kararı olmadan telefonları dinleme, bunları kaydetme yetkisi ile mektup ve posta gizliliği ile korunan gönderileri inceleme yetkisi devlet organlarından birine veya yeni kurulacak bir organa verilmeli."
Cezaevlerini hedef gösterdi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, bu önlemlerin dışında Türkiye'nin özelliklerini de gözönünde bulundurarak ayrıca alınması gerekli önlemler bulunduğunu da söyledi.
Cezaevi koğuşlarının "terör okulu ve terör eylemlerinin yönetildiği üsler" haline geldiğini ileri süren Savaş, bazı meslek kuruluşları, insan hakları dernekleri ve "Sevr'i hortlatmaya çalışan yabancı devletlerin koparacağı haksız gürültüye aldırmaksızın" mutlaka buralara girilerek "teröristlerin bulunduğu koğuşların kurtarılmış bölge" olmaktan kurtarılması gerektiğini iddia etti. Savaş, terör suçu sayılan suçlardan hüküm giymiş ve cezaları kesinleşmiş sanıkların cezalarının infazının askeri cezaevlerinde yapılmasını da istedi.
163. Madde geri getirilsin
Savaş, Doğu'daki küçük illerde yaşayan vatandaşların milletvekili seçimlerinde kullandığı bir oyun büyükşehirlerde 3 oy'a eşit tutulduğunu iddia etti. Savaş, "Gelecek seçimde bu hak daha da artacak. Bu farklılığın HADEP ve Fazilet tipi partilerin, hakettiğinden daha çok milletvekili çıkarmasına yaradığı ve yarayacağı gözden uzak tutulmamalıdır" dedi. İrtica tehlikesinin giderek arttığının gözönünde tutulması gerektiğini iddia eden Savaş, Anayasa'nın 24/son maddesinin yeniden hayata geçirilmesini, bu amaçla Türk Ceza Kanunu'na, kaldırılan 163'üncü maddenin benzeri bir hükmün mutlaka konulması gerektiğini kaydetti.
Meclis'e de güvenmiyor
Politikacıların, insan hakları derneklerinin, bazı yazarlar ve parti liderlerinin "düşünce özgürlüğünü sağlamaya çalışıyoruz" bahanesiyle irtica ve bölücülüğün süreklilik kazandığını savunan Savaş, bu kişilerin 312'inci maddeyi değiştirmeye ve kaldırmaya çalışacaklarını, başörtüsü eylemlerini kışkırtmaya devam edeceklerini ve böylece, "Her zaman yaptıkları gibi yangına körükle gideceklerini" bildiğini ileri sürdü.
Savaş, "Parlamentomuzun bugünkü yapısıyla açıkladığım önlemlerin bir tekini bile aldırmayacağını ve bu yüzden terörün artarak devam edeceğini, faili meçhul cinayetlerin çoğunun bu yüzden aydınlanamayacağını biliyorum" dedi.
ÖNCEKİ HABER

Fotoğraflarla savaş ve oyun

SONRAKİ HABER

Öndül: 'Savaş hukuk ve

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...