18 Ekim 1999 21:00

Antalya'dan kısa film görüntüleri

Bu sene 36'ncısı düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, yine her yıl olduğu gibi kavgalara, tartışmalara, olaylı film galalarına...

Paylaş
Antalya'dan kısa film görüntüleri
Özgür Yaren*
Bu sene 36'ncısı düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, yine her yıl olduğu gibi kavgalara, tartışmalara, olaylı film galalarına ve gergin bir ödül törenine şahit oldu. Yazdan kalan son güneşli günler altında festival boyunca her sabah yeni dedikodular fısıldandı kulağımıza… Neredeyse her günü "olaylı" geçen festivalden gazetelere her akşam renkli kocaman fotoğraflar ve son dedikodular geçildi… Festival yine uzaktan izleyenlere "film artistlerinin" birbirleriyle didiştiği büyük tuhaf bir parti gibi gözüktü. Gazeteler ve magazin dergileri bu haber değeri yüksek temaşayla ve ödül alan yönetmenlerin ne kadar "paçoz" giyindikleriyle uğraşadursunlar, festival bu yıl beşinci kez, sessiz sedasız, kavgasız gürültüsüz, dünyanın dört bir tarafından gelen kısa filmlere evsahipliği yaptı. Beş gün boyunca Antalya Belediye Kültür Sarayı'nda kısa filmler ücretsiz olarak müptelalarına sunuldu. 64 kısa filmin katıldığı 5. Uluslararası Kısa Film/Video Yarışması'nda filmleriyle birlikte 19 yönetmen de festivale katılma olanağı buldu.
En İyi Dramatik Film
19 kısa filmin yarıştığı En İyi Dramatik Film kategorisinde Macar Janos Szasz'ın yönetmenliğini yaptığı 'Funeral/Temetes' (Cenaze) adlı filmle Avustralyalı iki yönetmenin, Tim Burgin ve Luke O'Neil'ın yaptığı 'Forsaken' (Terkedilmiş) adlı film bu dalda ödüle layık bulundu. Jüri bu birbirinden hayli farklı filmlere ödül verirken zorlamış olmalı, çünkü 'Cenaze' 30 dakikalık, siyah beyaz bir sinema filmiydi ve dramatik yapısından çok fotografik kareleriyle dikkati çekiyordu. Filmin her karesinde siyah beyaz dağılımı özenle tasarlanmıştı. Yaşlı bir adamın yalnızlığını ve ölümü anlatırken hiçbir dolambaçlı yola ve anlatım oyunlarına sapmadan doğrudan siyah beyazın müthiş uyumuyla şekillenen kareler yönetmence ustalıkla kullanılmıştı. 'Terkedilmiş' ise tamamen farklı (ve oldukça cüretkâr) bir filmdi. Penisinin eski haline dönmesini isteyen sünnetli bir adamın her gün derisine metal toplar bağlayarak amacına ulaşma çabalarının anlatıldığı bu filmde, biraz belgesel estetiği (aktüel kamera kullanımıyla) biraz simgeler yoluyla eğretileme ve biraz da iç ses kullanımı vardı.
Kısa Belgesel dalında
Kısa Belgesel dalında ise on film yarışıyordu. Bu dalda birinciliği 'A Season Outside' (Dışarıda Bir Mevsim) filmiyle Hint Amar Kanwar alırken, Yine Macar yapımı 'A Mi Golyank' (Bizim Leylek, yön; Livia Gyarmathy) de ödüle layık bulundu. Yönetmenin zamanın, sınırların, anlaşmazlıkların ve geçmiş nesillerin gölgesinde yapılan kişisel ve felsefi bir yolculuk olarak tanımladığı 'Dışarıda Bir Mevsim' Pakistan-Hindistan sınır kapısında her gün tekrarlanan açılış ritüelini göstererek başlıyordu anlatmaya… Sınırın her iki tarafında biri Hintli, biri Pakistanlı iki asker, ritüel sırasında ayaklarını kaldırabilecekleri kadar kaldıra kaldıra pantolonlarının ağlarını her nasılsa yırtmamayı becererek iki yönlü kapıya varıyor, kızgın hareketlerle kapıları açıyor, yine apış aralarını zorlaya zorlaya bir iki adım geri çekilip önce birbirlerini aşağılayıcı bakışlarla süzüp nispet yaparcasına şöyle bir "hıh!" diyerek ters yönlere bakıp ellerini kemerlerinin üzerinde sabitliyorlardı ve işin ilginç yanı, her iki ülkenin vatandaşları, tüm bu absürd ritüel sırasında kendi askerlerini alkışlıyorlardı… Aynı toprakların insanları, dünyanın en komik jestleriyle birbirlerine kibirle nispet yapıyorlar… Bu jestler İngiliz sömürgecilerden miras kalmış olmalı. Burunlarını havaya kaldırarak ellerini kemerleri üzerinde sabitlemeleriyle Hint kıtasından iki esmer askerden çok 19. yy'dan, burnu büyük bir İngiliz asilzadesini çağrıştırıyorlar çünkü… Diğer ödüllü film, kış gelip tüm diğer leylekler göç ettiğinde geride kalan tek bir leyleğin, havalar ısınıncaya kadar diğerlerini beklemesi anlatılıyordu… Köy halkının da yardımıyla kışı geçiren leyleğin davranışları, kimi zaman insanlarla özdeşleştirilmişti. Çekimlerinin oldukça uzun zaman içinde yapıldığı belli film gayet alçakgönüllüydü. Her şeyi görüntüler yoluyla anlatmayı yeğleyen filmi Antalya halkı da sempatik bulmuş olacak ki,jüri iki sempati ödülünden birini bu filme verdi. Bizce ödüle layık bir diğer belgesel film 'Adiu Monde ya da Pierre ve Claire'in Hikayesi' festivale katılan tüm yönetmenlerin beğenisini toplamasına karşın ödül alamadı. Bunun sebebini araştırmak için nice kulislere girdik, nice sohbete kulak kabarttık ve gördük ki, jüride çoğunluğu oluşturan Fransız üyeler herhangi bir söylentinin önünü kesmek için bu güzelim Fransız belgeseli ödüllendirmemişler. Fransa'nın küçük bir dağ köyünde bir çoban ve sevgilisinin eski hikâyesinin anlatıldığı filmde bir yandan otantik olanların suretlerinin resmen yağmalandığı modern dünyanın eleştirisi fotoğrafçıların, film yapımcılarının kulağı çınlatılarak yapılıyor, diğer yandan, köy halkının birbirini tutmayan ayrıntılarıyla hatırlamaya çalıştığı çoban Pierre'in ve sevdiği kız Claire'in hikâyesi sunuluyordu…
Canlandırma dalında jürinin karar vermekte zorlandığı gözlendi, çünkü birbirlerine kalite olarak çok yakın 11 animasyonun hemen hepsi izleyenlerde farklı tatlar yarattılar. Bu dalda İngiliz yapımı 'Little Dark Poet' adlı film ('Küçük Karanlık Şair' yön: Mike Booth) ödüle değer bulundu. Bizce ilginç iki filmden İsviçre yapımı 'La Difference' ( 'Fark' yön: Rita Küng) bir barda kendini kadın olarak hayal eden tuhaf bir müşterinin hikâyesini anlatırken ve Fransız yapımı 'Journal' (yön: Sébastien Laudenbach) yazarın tuttuğu günlükten sayfaları animasyon yoluyla anlatırken son derece yaratıcıydılar.
Deneysel film
Bu sene deneysel film kategorisinde 17 film yarışıyordu ve karar vermekte en çok zorlanılan kategori buydu… Kısa film sevenler bilirler, programda deneysel filmler varsa, sizi neyin beklediğini asla bilemezsiniz. Kimi zaman gayet sıradan görüntüler, zekâdan nasibini almamış sıkıcı filmler dakikalarca koltuğunuzda size acı çektirir, bazen de şansınıza, parlak bir deneysel, birkaç dakika içinde sizi resmen tokatlar, titrer ve kendinize gelirsiniz, deneysel film gösterimlerinde ara verildiğinde izleyiciler tuhaflaşır, sigaralarını yakamazlar, birbirlerine toslayıp dururlar, perdede durduğu gibi durmaz, deneysel film adamı çarpar. Bu seferki filmler arasında da her tipten deneysel vardı, sarsıcı, sıkıcı, anlamsız, komik… Ama jüri, yarışmacı Danimarkalı bir film yönetmeninin dediği gibi biraz korkarak davrandı ve çok "güvenli" iki filme ödül verdi. Bunlar Yeni Zelanda yapımı 'Hurtle' ve 'Playing Possum' adlı pek cüretli olmayan "güvenli" komik filmlerdi. 'Hurtle' (Shona McCullagh) çişleri gelen biri kadın (normal olarak) biri erkek (anormal!) rahibenin dolu olmayan bir tuvalet bulmak için ordan oraya çok şık dans figürleri eşliğinde koşuşturmasını anlatıyordu. Diğer film ise (yön: Peter Salmon) Tuhaf, renkli adamların ölü bir sincabın asfalt üzerinde, geçen otomobillere ezdirmece oyunlarını anlatıyordu.
Bizce yeterince deneysel olmayan bu filmler bir yana Berlin'den Gunter Krüger'in 'Drama Strings and Horns' (Drama, Yaylılar ve Kornalar) adlı deneysel filmi son derece değerdi. Krüger, 1968'de Berlin'de patlak veren öğrenci olayları sırasında filme alınan ve daha sonra Doğu Almanya'da propaganda filmi olarak görüntüleri yeniden kurgulamıştı. Beyne kazınırcasına tekrarlanan görüntüler propagandanın yaratmak istediği etkinin abartılı bir taklidinden ibaret hoş bir denemeydi.
Dramatik Video
Kısa film ve Video yarışmasının Dramatik Video dalında ise tuhaf durumlar yaşandı… Önce yarışmanın ön jüri üyesi Ragıp Taranç Dramatik Video dalında ödül verilmediğini, film/video ayrımı yapılması ve sinema filmleriyle video filmlerinin ayrı kategorilerde yarışmasını anlamsız bulduğunu söyledi. Böylece bu dalda yarışan yedi film bir anda yarışma dışı kalıverdiler. Bu dalda yarışan yabancı yönetmenlere, kategorinin ödül kapsamı dışında tutulmasına karar verildiğini açıklamak oldukça zordu. Bu kategoride yaşanan bir başka ilginç olay ise Hüseyin Karabey'in yönettiği 'Boran' adlı filme Kültür Bakanlığı Özel Ödülü verilmesiydi. 'Boran', gözaltında kaybolan öldüğü kesinleşmiş ancak cesetleri bulunamayan dört gencin ve yakınlarının hikâyesini anlatıyordu. Gözaltında kaybolup cesedi sonradan bir çöplükte bulunan Hasan Ocak'ın anne babası ve diğer kayıp yakınlarının da oynadığı filmde Hasan Ocak'ın aranışı, cumartesi annelerinin çığlıkları, eylemlerde gözaltına alınmaları gerçek görüntülerle verilirken gençlerin gözaltına alınmaları ve işkenceye maruz kalmaları vurucu bir şekilde canlandırılmıştı.
Filmde ayrıca yakını gözaltında olan bir aileye JİTEM'den edilen tehdit telefonlarına ve oğlu gözaltında tutulan babayla pazarlık yapan jitem görevlisinin ses kayıtları dramatize görüntüler eşliğinde veriliyordu. Devlet bir yandan olanca ceberrutluğuyla kendi ülkesinin gençlerini bir yandan gözaltlarında kaybederken, Cumartesi Anneleri'nin eylemlerini polis gücüyle dağıtırken, bir yandan da sevimli, demokrat, eleştiriye karşı hoşgörülü görünmeye çalışıp kayıpları anlatan filme ödül veriyordu. Maalesef verilen ödülü "bir şeylerin düzelmeye başladığına dair" bir işaret olarak görmek mümkün değil, kabinenin genç, güleryüzlü bir bakanının elinden verilen ödül olsa olsa, ikiyüzlülüğe hatta iktidar olmanın, sorgusuz sualsiz gücü elinde bulundurmanın yüzsüzlüğüyle açıklanabilir. Hüseyin Karabey'le yaptığımız bir sohbette kendisinin de bu işe akıl sır erdiremediğini öğrendik. Devletin hikmetinden sual olunmuyor.
Hüseyin, dört yıldır çekilen görüntülerle oluşturulan bu filmde Mezopotamya Kültür Merkezi'nin İdil Kültür Merkezi'nin ve BEKSAV'ın desteğini aldığını, bu üç kültür merkezinin ilk kez böyle bir film için işbirliği yaptığını söyledi. Ortaya çıkan ürüne bakarak bu birlikteliğin olumlu sonuçlar doğurduğunu söyleyebiliriz.
Böyle tuhaf gelişmelerle birlikte, Kısa Film Yarışması magazin basınının dumur edici ilgisinden uzak sona erdi. Ertesi gün gazetelerden ve televizyondan yansıyan olaylı ödül töreni gerçekleşirken kısa film yönetmenlerinin büyük çoğunluğu ya dönüş yolculuğuna başlamış ya da ılık, sakin bir Antalya akşamında, deniz kenarında dinlenmeyi, büyük filmlerin cafcaflı törenine katılmayı yeğlemişti…
* Altın Porkatal Film Festivali'nde Kısa Belgesel dalında yarışan 'Trik Trak' isimli filmin yönetmeni
ÖNCEKİ HABER

KESK alanlara çıkacak

SONRAKİ HABER

Yeni akademi için 'Akademi' bülteni

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...