16 Ekim 1999 21:00

Önce zehirledi, sonra işten attı

Depremde tanklarından zehirli gaz sızan AKSA hasarlarını gidermek için ilde bulunan taşeron işçileri çalıştırdı. Hiçbir önlem almadan işçileri çalıştıran AKSA yetkilileri, gazdan etkilenerek hastalananları, "verimsiz oluyorsunuz" diyerek yevmiyelerini düşürdü, sonra da işten attı.

Paylaş
Önce zehirledi, sonra işten attı
Sibel Hürtaş
17 Ağustos depreminde üç kimyasal tankının patlamasıyla çevreye 6500 ton 'akrilonitril' gazının sızmasına neden olan AKSA Akrilik Kimya Sanayii A.Ş. depremden sonra hasarını gidermek için çevredeki taşeron işçileri çalıştırdı. Hiçbir önlem alınmadan ve gaz sızıntısı olduğunu bilmeden çalışan işçiler vücutlarında bu dönemden kalan mide bulantısı, baş dönmesi, deri yanması gibi belirtiler olduğunu belirtiyorlar.
Depremin hemen ardından yıkıntılara koşan ve günlerce enkaz kaldırma çalışmalarına yardım eden taşeron işçiler depremden sonra iş sahalarının yok olduğuna ve çalışmaya gitmek zorunda olduklarına dikkat çektiler. AKSA'da patlayan tankların borularını tamir eden Abdulvahap Tanrıkulu gaz sızıntısı olduğunu bilmeden fabrikaya çalışmaya gittiklerini söylüyor.
"Burada aç kaldık, cebimizde hiç paramız kalmadı, memlekete gideceğiz yol paramız bile yok. Geldiler bizi enkazların yanından topladılar. 'Fabrikada hasar var günlüğü 10 milyondan gelin çalışın' dediler. Çaremiz yok gittik" diyen Tanrıkulu depremden sonra da devam eden rahatsızlıkları anlatarak, gaz sızıntısı olduğunu bilmedikleri için gittiklerini söyledi.
Tanrıkulu ile beraber 15 taşeron işçi daha fabrikaya gitmiş, ancak hiçbirinin depremde meydana gelen gaz sızıntısından haberi yok, fabrika yetkilileri de bunun hiçbir açıklama yapmamış. Depremin üçüncü gününden itibaren fabrikada çalışmaya başlayan Tanrıkulu fabrikanın depremde patlayan tanklarının borularını tamir etmiş.
Depremin üçüncü gününde çalıştırılmaya başlayan tüm işçilerin gözlerinde yanmalar, deri döküntüleri, mide bulantıları, baş dönmesi, ara sıra baygınlık ve uyuşukluklar gözlendi. İşçiler 2-3 saatte bir ara ara bu şikayetlerle gittikleri fabrika revirinde ise ağrı kesici ilaçlar ve serumlarla yarım saat tutulduktan sonra işinin başına gönderildi.
Su döküp ayılttılar
"Bazen baygın düşüyorduk, revire götürüyorlardı. Burada bazen yüzümüze su dökerek ayıltıyor ve hadi işinin başına diye bağırıyorlardı. Tüm vücudumuz, gözlerimiz yanıyor, başımız dönüyor, mecbur kaldırıyorlardı" diyen Tanrıkulu, fabrika yetkililerin kendi aralarındaki 'yirmi olmuş, onaltıya düşmüş' gibi konuşmalarına şahit olmuş. Tanrıkulu, bu sayıların hava ölçüm sonuçları olduğunu ve kendilerine hiç açıklanmadığını söyledi.
İşçiler tehlike yükseldiği zaman 'kaçın' uyarıları ile tankların yanından uzaklaşıyorlar, beş on dakika sonra geri işlerini yaptıkları alanlara dönüyorlar. Tanrıkulu patlayan tankların hemen yanına otomatik köpük makinelerinin konulduğunu ve gaz sızmaya başladığında tanklara köpük sıktığını söylüyor.
AKSA yetkililerinin tankları korumak için aldığı önlemlerin birini bile çalıştırdığı işçiler için almadığı fabrikada işçiler her gün onlarca ölmüş fare, kedi, köpek, tavuk, kuş gibi hayvanların toplandığına tanık olduklarını söylüyorlar.
Maske, tulum gibi hiçbir önlem alınmadan günlerce çalıştırılan işçiler fabrika içinde kurulan kriz masasının yanında dolaplar olduğunu ve basında gösterilen tulum ve maskelerin bu dolaplarda sırf yetkililer geldiğinde görünsün diye saklandığını söylüyor. İşçiler gaz sızıntısının farkına varıp koruma istediklerinde ise kendilerine ince başlıkların verildiğini belirttiler.
'Artık verimsizleştiniz'
Üzerlerindeki belirtiler arttıkça işçiler 'verimsizleştiniz' denilerek ya teker teker işten çıkartılmış, ya da yevmiyeleri düşürülmüş. "Artık verimsizleştiniz, bundan sonraki yevmiyeniz 7 milyon olacak dediler. Aradan bir kaç gün daha geçti kendi işçileri geldi. Yevmiyeyi 3 milyon 500 bine düşürdüler, 'ister kalırsınız ister gidersiniz' dediler. Ben zaten ondan sonra çıktım işten. Diyarbakır'da ailem 5 çocuğum var. Benden para bekliyorlar. Burada sağlığımızı da kaybettik. Hastane doktorları dahi bakmadı. Biz zehirlendik, kimsenin umurunda değil, o belirtiler hâlâ devam ediyor. Sürekli yanma var vücudumda, sonra gözlerimde beyaz salgılar oluşuyor, baş dönmesi, bitmeyen mide bulantıları. Bari başka doktorlar baksın dedik. Bakmadılar. Gaz sızıntısı olduğunu bilseydim hiç yapmazdım bu işi. Ama bizi hiç uyarmadılar. Diğerlerine ne oldu bilmiyorum. İranlı bir işçi vardı. Onun durumu hepimizden kötüydü. Bir daha görmedim. Bursa'ya gitti dediler. Bilmiyorum." Depremin üzerinden geçen günlerde fabrikanın kendi işçileri gelmeye başlamış. Tanrıkulu, AKSA'dan etkilenen diğer çevre sakinleri ile beraber fabrikaya karşı dava açma hazırlığında. Fabrikaya tepkili olduklarını söyleyen Tanrıkulu göz göre göre böyle bir tehlikeye atıldıklarını ancak kimsenin konuya duyarlı davranmadığını belirtti.
ÖNCEKİ HABER

Devlet Memurluğu Sınavı

SONRAKİ HABER

'Sermaye diktasına hayır'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...