28 Eylül 1999 21:00

'Yalanla suçlarını gizleyemezler'

Siyasi tutuklular, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde yaşanan katliamın ardından, devletin düzmece senaryolarla suçunu gizleme telaşında olduğunu bildirdi.

Paylaş
'Yalanla suçlarını gizleyemezler'
Siyasi tutuklular, Ankara Ulucanlar Merkez Kapalı Cezaevi'nde yaşanan katliamın ardından, devletin düzmece senaryolar ve yalanlarla suçunu gizleme telaşında olduğunu bildirdiler. Tutuklular, 'silah kullanıldığı, arama yaptırılmadığı ve tünel kazıldığı' şeklindeki iddiaların gerçek dışı olduğunu vurgulayarak, "2 Eylül'den bu yana cezaevi idaresinin kendisi sayım almamaya, yiyecek ve su vermemeye başladı. Ziyaret yasağı koydu ve cezalandırma yoluna gitti" açıklamasında bulundular.
40 kişilik koğuşta 120 kişi
Cezaevi Merkez Koordinasyonu'nu oluşturan tüm cezaevlerindeki TKP (ML), TKP /ML, TİKB, TKEP/L, Direniş Hareketi, DHKP-C ve MLKP davalarından yargılanan tutuklular ile Sağmalcılar Cezaevi'ndeki TDKP, TDP ve DY davaları tutukluları, yaptıkları ortak açıklamada, Ulucanlar Cezaevi'nde 40 kişilik bir koğuşta 120 kişinin kaldığını, bu nedenle bir yıldır idareden koğuş talebinde bulunduklarını belirttiler. Aylardır sorunun çözülmemesi üzerine 2 Eylül'de 7. koğuşu işgal ettiklerini ifade eden tutuklular, "Bu tarihten itibaren idarenin kendisi sayım almamaya başlamış, içeriye yiyecek vermeme, suları kesme, ziyaret yasağı vb. uygulamalarla cezalandırma yoluna gitmiştir" dediler.
Katliam uyarısı
Bu gelişmelerin bir katliam hazırlığı anlamına geldiğini cezaevi deneyimlerinden bildiklerini dile getiren tutuklular, bu durumu engellemek için 10 Eylül'de Bayrampaşa Cezaevi Müdürlüğü ve İstanbul Başsavcılığı nezdinde girişimlerde bulunduklarını, ancak muhatap bulamadıklarını kaydettiler. Tutukluların açıklamasında, "Yazılı ve sözlü olarak, çıkacak aftan sonra, koğuş sorununun çözüleceği sözü verilirse, arkadaşlarımızın işgal ettikleri koğuşu boşaltabileceklerini açıkladık. Durumun normale döndürülmesini, bu gidişatın iyi olmadığını belirterek, bir katliama doğru gidildiği uyarısında bulunduk. Tüm ısrarlarımıza rağmen, bizlere bir yanıt verilmedi. Tek söylenen 'ilgili yerlere iletildiği' oldu" denildi.
Olay kapatılmak isteniyor
Şimdi "Ölen öldü, olayı kapatalım" denildiği kaydedilen açıklamada, göstermelik ve suçluları aklamaya yönelik bir soruşturmayla olayın üzerinin kapatılmak istendiği belirtildi. "Bir yıl boyunca koğuş sorununun neden çözülmediğini" soran tutuklular, "Bedenlerinden ve birkaç sopa parçasından başka hiçbir silahı olmayan tutsaklara karşı neden otomatik silahlarla operasyon yapmışlar? Bir koğuşta kapalı 50 insanın üzerine yüzlerce kurşun yağdırmakta amaç ne? Katliamcıların kendilerini aklamalarına izin vermeyin, suç ortakları olmayın" dediler.
Tünel olduğu, tutukluların silah kullandığı, arama yaptırılmadığı, sayım verilmediği, binbaşı ve askerlerde silah yarası olduğu gibi iddiaların yalan olduğunu vurgulayan tutuklular, katliamın amacının Bülent Ecevit'in de açıkladığı gibi hücre tipine geçişin koşullarını hazırlamak olduğunun açıklanmasını istediler.
Katliamı gerçekleştirenlerin sorumluluğunun kabul edilmesini, açığa alınmasını ve haklarında soruşturma açılmasını isteyen tutuklular, Ulucanlar'dan sürgün sevk edilen tutukluların geri getirilmesini ve bu konuda Adalet Bakanlığı'nın açıklama yapmasını da istediler.
Gardiyanların durumu iyi
Siyasi tutuklular, gardiyanların durumu ile ilgili ayrı bir açıklama daha yaparak, rehin alınan infaz koruma memurlarının devletin katliam politikasını sürdürmedikleri sürece hiçbir can güvenliği problemi olmadığını vurguladılar. İnfaz koruma memurlarının her türlü ihtiyaçlarının karşılandığını, ciddi sağlık problemi olanların serbest bırakıldığını belirten tutuklular, basının ve ailelerinin talebi olması halinde infaz koruma memurları ile görüş yaptırılarak, durumları hakkında kendilerinden doğrudan bilgi alınabileceğini bildirdiler. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Saldırganlık sokağa taşındı
Cezaevlerinde yaşanan katliamı ve ardından tutuklu ve hükümlüleri muhatap almayan Adalet Bakanlığı'nı protesto etmek üzere Sultanahmet Adliyesi önünde basın açıklaması yapmak isteyen 150'nin üzerinde kişi vahşice dövülerek gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında sendikacılar, tutuklu ve hükümlü yakınları, İHD'liler, avukatlar ve gazeteciler de var.
Sultanahmet Parkı ve civarında aralarında özel tim, çevik kuvvet, resmi ve sivil polislerin bulunduğu polis ordusu, Sultanahmet Adliyesi önünde basın açıklaması yapmak isteyen kişileri döverek gözaltına aldı. Gözaltı sayısının 150'nin üzerinde olduğu açıklanırken 70 kişinin isimleri belirlendi.
Gruplar, gözaltına alınırken, "Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük", "Anaların öfkesi katilleri boğacak" sloganları attı. Aralarında İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Eren Keskin ve Avukat Mihriban Kırdök'ün de bulunduğu 14 kişilik grup, saat 12.30'da Sultanahmet Parkı'na geldi. İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Arpacı ile konuşan Keskin ve Kırdök, dernek olarak açıklama yapmak istediklerini, olayların polisler tarafından büyütüldüğünü söyledi. Keskin, "Adalet Bakanı bizim genel merkezimizi arayıp cezaevleriyle ilgili bilgi veriyor. Biz böyle bir derneğiz. Sizin yaptığınız antidemokratik bir tutum. Bırakın açıklamamızı okuyup gidelim. Ankara ve İzmir'de de açıklama yapıldı, bunlara izin verildi. Türkiye'de kanunlar ayrı ayrı illere göre mi uygulanıyor?" dedi.
Yüksek sesle Keskin'i uyaran Arpacı, "Niye laf anlamıyorsunuz, lüzumsuz polemik yapmayın, derhal buradan ayrılın, yoksa sizi gözaltına alırız" diye karşılık verdi. Keskin, avukat olduklarını ve tartaklanarak gözaltına alınan kişilere bakmak istediklerini söylediyse de, Arpacı'nın emriyle İHD grubu gözaltına alındı. Basın açıklamasına katılmak üzere gelen bir grup tutuklu ve hükümlü yakını da diğerleri gibi polisin copları ile karşılaştı. "Biz anayız" diyen analara polis, saldırarak yanıt verdi. Daha sonra gelen gelen gruplar ile sokak aralarında bulunan ve basın açıklamasına katılmak üzere gelmek isteyen birçok kişi gözaltına alındı.
Gazetecilere de saldırdılar
Saldırılardan gazeteciler de nasibini aldı. Gazetemiz Muhabiri Sibel Hürtaş gerekçe gösterilmeden dövülerek gözaltına alındı. Radikal Gazetesi Muhabiri Hatice Yaşar da, "Ben gazeteciyim" diye bağırmasına karşın gözaltına alınmak istendi. Fotoğraf makinesi kırılan Yaşar, diğer gazetecilerin müdahalesi üzerine bırakıldı. Gazeteciler ve polisler arasında zaman zaman sert tartışmalar yaşandı.
İHD: 'Hükümet istifa etsin'
Sultanahmet Adliyesi Baro Odası önünde açıklama yapan İHD ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), yapılan saldırıyı kınadı. İHD yönetim kurulandan Gülseren Yoleri, "Bir koğuş talebi ile başlayan olaylar cezaevlerinde yaşanan baskıcı ve ayrımcı politikanın sonucunda, bir kez daha katliama dönüştü" diyerek, hükümetin istifa etmesini istedi. ÇHD İstanbul Şube Başkanı Murat Çelik ise, cezaevlerinde çözüm için devlet yetkililerinin yaşam hakkına saygı duyarak, sorunlara yaklaşmasını tutuklu ve hükümlülerin istemlerini dikkate alması gerektiğini söyledi. ÖDP İstanbul İl Başkanı Mehmet Atay da, yazılı açıklama yaparak, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istedi.
ÖNCEKİ HABER

Hürriyet'e yalan haber tepkisi

SONRAKİ HABER

Baudrillard ve Hollywood: Düzenin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...