17 Eylül 1999 21:00

'Depremzedeye ev ve iş verilsin'

Depremin ardından yaşananlar, birçoğu gibi Lever işçisi Yusuf Oktay'ı da gelecek adına düşündürüyor. Oktay, "Devlet bari bu konuda sınıfta kalmasın" diyerek, devletin deprem mağdurlarına bir an önce konut ve iş imkânı sağlamasını istiyor.

Paylaş
'Depremzedeye ev ve iş verilsin'
Serpil İlgün
Lever işçisi Yusuf Oktay, depremden zarar görenlerin büyük çoğunluğunun yoksul emekçiler olduğunu belirterek, depremde evlerini kaybedenlere devletin bir an önce konut vermesi gerektiğini söylüyor. "Depremzedelerin çoğu inşaat işçisi, kahveci, fabrika işçisi ya da yevmiyeci. Artık iş imkânı verilmeli. İş, konut verirseniz hayata bağlarsınız bu insanları. Devlet hiç olmazsa bu konuda gereğini yapsın" diyen Oktay, halkın da depremin ardından yaşananları sorgulamasını istiyor.
'Ekmek kavgası' nedeniyle çıktıkları ve bugün artık hiçbir bağları kalmayan Gümüşhane'den 29 yıl önce göç ettiklerini anlatan Oktay, depreme İzmit'te değil, yıllık izne ayrıldığı ve alışveriş için gittiği İstanbul'da yakalanmış. Radyolardan İzmit, Adapazarı, Çınarcık ve Yalova'nın yerle bir olduğunu duyduğunda yüreğine çöken korkuyu tarif edemeyeceğini söylüyor Oktay. Ertesi sabah İzmit'e vardığında yakınlarının kurtulduğuna sevindiğini ancak, enkaz manzaraları karşısında bunun uzun sürmediğini anlatıyor. 29 yaşındaki Yusuf Oktay da hemen kurtarma çalışmalarına katılmış. Ve çalışmalar sırasında ömür boyu unutamayacağı görüntüler kazınmış hafızasına. "Çıkarttığımız, çıkartamadığımız her cesetle üzüntümüz daha da arttı. İkinci gün sabah ekmek almaya gitmiştim. Enkazın birinde bir kadın cesedi vardı. Yaşıyor muydu, yaşamıyor muydu bilmiyorum. Ayaklarından yukarısına kiriş binmiş. Baktım altında halılar, görünüyor. Dedim, bunları çeker alırsam, kadının altı boşalır, çeker alırız. Dışarda da altı yedi adam var. Onlara da güveniyorum. Adamlardan yardım istedim, artık korkuyorlar mıydı, neydi bilmiyorum. Kimse gelmedi. Ben de tek başıma bir şey yapamadım. Bıraktım. O kadının ayakları gözümün önüne geliyor, gidiyor. 'Niye çıkartamadın?' diye. En çok böyle acılar yaşadık."
'Devleti kınadım'
Depremde iki kardeşinin oturduğu evlerin tamamen yıkıldığını anlatan Oktay, kendi evlerinin ise önemli hasarlar almadığını, ancak deprem korkusu nedeniyle evde kalamadıklarını söylüyor. Derince Emek Çadırkenti'nde dokuz kişi kaldıklarını belirten Oktay, çadırkentin ve yardımların organizasyonun sağlanması amacıyla oluşturulan 11 kişilik halk komitesinin de üyelerinden biri. "Bu insanlar değişik illerden işlerini, güçlerini bırakıp gelerek, bize hizmet ediyorlarsa, bu mahallenin bir çocuğu olarak bu arkadaşlara yardım etmezsem vicdan azabı çekerim. Kaç gün geçti hâlâ çok iyi bir hizmet veriliyor burada. Altmış Evler'de komşularım var görmeye gittim, adamlar yemin ediyorlar 'Bize kriz masasından sadece dört tane meyva suyu geldi' diye. Gezdik dolaştık böyle yer görmedim. Diyebilirim ki devletin yapmadığını bu insanlar yaptı" diyen Oktay, cumhurbaşkanından başbakana, yetkililerin "İki gün ulaşamadık. Bu nedenle geç geldik" şeklindeki açıklamalarına ise öfkeli. Bunun kabul edilebilir olmadığını ifade eden Oktay, "Adam kalkmış İsviçre'den Amerika'dan, Japonya'dan yardıma gelmiş. Çıkıp diyorsunuz ki 'Biz iki gün ulaşım sağlamayamadık', 'Telefonlar kesikti' bilmem neydi. Bunlar sebep olabilir mi? Koskoca TC devletisin ve böyle bir şeyde geç geliyorsun. Böyle bir şey olabilir mi?" diyor ve soruyor: "Böyle bir deprem memleketinde bazı şeylere neden göz yumuluyor? Neden önlemler alınmıyor? Bundan kaç yıl öncesine kadar TÜPRAŞ'ın bilmem kaç kilometre yakınına ev falan kurulması yasaktı. Bugün 250 metre dibinde evler var. Madem bu kadar tehlikeli, neden müsaade veriyorsunuz. Üç gün devletten hiçbir yardım ekibi yoktu. Bağıra bağıra insanlar öldü burada. Bunun için bu depremde ben devleti kınadım."
Depremden zarar gören insanların çoğunun yoksul emekçiler olduğuna dikkat çeken Oktay, evlerini ve işlerini kaybedenlere devletin bir an önce konut ve iş vermesi gerektiğini söylüyor. "Buradaki insanların çoğu yoksul. İnşaat işçisi, kahveci, fabrika işçisi ya da yevmiyeci. Artık iş verilmeli. İş ve ev verildiği zaman hayata bağlarsınız bu insanları. Devletten bunu istiyorum. Devlet bari bu konuda sınıfta kalmasın." Vaat edilen konutların zamanında yapılması ve dağıtımı noktalarında da tereddütleri var Oktay'ın. "1992'de Erzincan'da depremi yaşayan akrabalarım var. Depremde evleri gitmişti. Yapılan evlerin yarısının evi yıkılmayan insanlara verildiğini söylediler. Burada da belki yapılır ama gerçek sahiplerine verilir mi onu bilemiyorum."
Yaşanan acı deneyimden sonra halkın olanı biteni sorgulaması gerektiğine vurgu yapan Oktay, herkesin depremle uğraştığı günlerde çıkartılan Sosyal Güvenlik Yasası'na da değinerek şunları söylüyor: "İnsanların artık uyanıp 'Ne oluyor, bu devlet ne yapıyor' diye sorması lazım. İktidar değilken 'Mezarda emekliliğe hayır' diyen insanlar, iktidara gelince aynı şeyi yapıyorlar. İnsanlar acılıyken, kanunu çıkartıyorsunuz. Buradaki insanların çoğunun haberi yok yasanın çıktığından. Artık bu halk nerede ne yapacağını bilsin. Bazı şeyleri görsünler. Yüzde yirmi zam az deyip, bir daha gidip oyunu verirsen bir daha o sokağa çıkıp bağırma kardeşim."
Sendika ve sigortanın önemi
Daha önce inşaatlarda demirci ustası olarak çalıştığını belirten Oktay, dört yıldır Lever'de çalışıyor. "Bunca zamandır çalışıyorum, toplasam 1100 gün sigortam çıkmaz. İnşaat işçilerinin sigorta sorununa da el atılması lazım. Çünkü adam inşaatta yevmiye ile çalışıyor. Giderse yevmiyesini alıyor, gitmezse almıyor. Hasta olsa, bir şey olsa tamam. Kirasını veremez, çoluk çocuğuna ekmek götüremez. Bir de 60 yaşında emeklilik çıkardılar. Zaten inşaatta çalışan adam 45 yaşında biter. Sonra ne iş yapabilir. Soruyorum bir işyeri hele de özel sektör 45 yaşından sonra adam çalıştırır mı? Adam milletvekili olduktan sonra süper emekli oluyormuş. Niye kendilerine böyle imkân var da vatandaşa yok. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum" diyen Oktay, sendikanın önemine de değiniyor ve devletin tüm işyerilerine sendika zorunluluğu getirmesini istiyor. "Sendika üyeliğim olmadığı için çoluk çocuk mahrumuz. Belli bir ücrete çalışıyoruz. En son temmuzda zam aldık. Şu an 116 milyon lira maaş alıyorum. Mesaiye gidip, oradan bir şeyler almaya çalışıyorum. Yoksa bu parayla düşünün. Ben kira ödemiyorum ama çoğu arkadaşım 40-50 milyon lira kira veriyor. Zaten aşağı kira yok. Yemesinden içmesinden kısıp geçinmeye çalışıyor. Bir de yüklemeci arkadaşlar var ki onlar 70-80 milyona çalışıyor. 5 ve 6 yaşında iki çocuğum var. Ben düşünüyorum seneye çocuğumu nasıl okula göndereceğim?"
ÖNCEKİ HABER

Deprem sağlık emekçilerini de vurdu

SONRAKİ HABER

Kafkas paranoyası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...