15 Eylül 1999 21:00

Dünyada depremi haber veren

   teknoloji yok

Paylaş
Dünyada depremi haber veren teknoloji yok
Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eser Durukal, önceki akşam İstanbul'da deprem olacağına dair çıkan söylentilerle ilgili olarak, "17 Ağustos tarihinden itibaren sürekli olarak depremin önceden bilinemeyeceğini tekrarladık. Dünyada depremi haber veren teknoloji yok. Gerçek bu" dedi.
Doç. Dr. Durukal, Kandilli Rasathanesi'nde BÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nükhet Sirman ve Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güliz Elal ile basın toplantısı düzenledi.
Son 24 saat içinde büyüklüğü 2.7 ve 3.0 arasında değişen 8 artçı deprem meydana geldiğini belirten Doç. Dr. Durukal, artçı şoklar dışında dün Erzincan'da saat 12.55'te 3.7, Manisa'da 21.55'de 3.0 ve Muğla-Bodrum'da 00.30'da ise 3.0 büyüklüğünde depremler kaydedildiğini hatırlattı.
Toplantıda önceki gün İstanbul'da deprem olacağına dair çıkan söylentilerle ilgili bir soru üzerine, Doç. Dr. Durukal, şöyle konuştu: "17 Ağustos tarihinden itibaren sürekli olarak depremin önceden bilinemeyeceğini tekrarladık. Depremleri önceden bildiren bilgi ve teknoloji şu anda yok. Böyle bir bilgi olamayacağına göre herhangi bir yerden, kurumdan ya da kuruluştan böyle bir açıklama yapılması mümkün değildir. Dünyada depremi haber veren teknoloji yok. Gerçek bu."
Deprem ve korku
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güliz Elal da, depremi çağrıştıran olayların her defasında aynı ilk günkü gibi korkuların yaşanmasına neden olduğunu belirterek, artık deprem ile yüksek düzeydeki korkunun birbiriyle bağdaştığını söyledi. Doç. Dr. Elal, gelişmiş bir duygu olan korkunun, ancak makul bir düzeyde olması halinde işe yarayacağını, kişiyi doğru yöne yöneltebileceğini ve tehlikeler karşısında tedbir almasını sağlayacağını ifade etti.
Korkunun pencereden atlama, çığlık atma, kaçarken yaralanma gibi gözle görülür sonuçları olduğunu anlatan Doç. Dr. Elal, şöyle konuştu: "Korkunun gözle görülmeyen zihni boyutları vardır. Korku düzeyi yüksek olan kişilerin zihinsel faaliyetlerinde değişme olur. Öncelikle tehdit olabilecek ögelere yönelir. Fener tarıyor gibi çevresini tarar. Bunun yanı sıra, net olmayan meçhul bilgiler de tehlike olarak algılanır. Korku, yaygın olarak dikkatimizi o anda yaptığımız işlerden çok süratli şekilde tehdit içeren ögelere çevirir. Bunun neticesinde de hayatını, tehlike ve tehdit aramakla geçirir."
Korku yenilebilir
Doç. Dr. Elal, korkuyu tanıyarak, deprem ve doğa olayları ile ilgili sağlıklı bilgiler edinerek korkunun yenilebileceğini ve ancak somut bilgilerle doğru hareket edilebileceğini vurgulayarak, "Korkunun, toplumsal hale gelmesi salgın hastalık gibidir. Kişinin kişiyi etkilemesi ile yayılır. Bunun önüne geçilmesi için bireyler, çevrelerini olumsuz yönde etkilememelidir" şeklinde konuştu.
Aynı üniversitenin Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nükhet Sirman da, yaşanan büyük depremin ardından her insanda belli bir deneyim oluştuğunu anlatarak, artık bu deneyimi hayatın bir parçası haline getirerek depremle yaşamanın öğrenilmesi gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Sirman, bir soru üzerine, 7.4 büyüklüğündeki depremde olduğu gibi artçı şoklarda bir yıkımın yaşanmayacağının bilindiğini belirterek, "Doğayı bilinmeyen hale getirip bunun karşısında titremek çözüm değil. Artçı şokların olabileceğini de hatırlayarak gerçekleri kabullenmemiz gerekiyor" diye konuştu.
ÖNCEKİ HABER

Ölüm koalisyonu!

SONRAKİ HABER

İstanbul'da 31 bin konut hasarlı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...