14 Eylül 1999 21:00

Adapazarı'nda öfkeli sessizlik

Görünüşte her şey sakin. Enkazlara, yıkılmışlıklara rağmen insanların normal hayatlarını devam ettirdiğini düşünüyorsunuz.

Paylaş
Adapazarı'nda öfkeli sessizlik
Beyda Yıldız - Şerif Karataş
Depremle birlikte bir anda çehresi değişen Adapazarı, kendi çıkışını kendi elleriyle arıyor. Sokaklar ilk günlerdekinin aksine oldukça sakin. Ne yardım konvoyları var ne de telaş. Burada olağandışı bir olağan yaşam akıp gitmekte. İnsanlar göstermedikleri bir öfkenin nefretiyle yaşıyor.
Adapazarı sessiz. Adapazarı sakin. Yaşadığı en büyük artçı şok onları psikolojik olarak ilk depremden daha çok yaralamış: "İlk depremde ne olduğunu anlamamıştuk. Çok korkmuştuk. Ancak depremin ne olduğunu artık biliyorduk o yüzden bu depremden daha çok korktuk" diyorlar.
İnsanlar alışılmadık bir olağanlıkla kabul etmiş görünüyorlar depremi. Ancak içlerindeki isyan damarı kabarıyor. Yeni mekânları çadırlara, çadırkentlere doğru ellerindeki bir-iki poşetle sessiz sedasız gidiyorlar. Sanki bu onların gerçek yaşamıymış gibi davranıyorlar. Sanki uzun yıllardır böyle yaşıyorlar. Ancak konuştuğumuz zaman ne kadar öfkeli olabildiklerini görebiliyoruz. İlk günlerde "şehri" büyük bir gürültüyle kaplayan yardım konvoylarından ses seda yok. Onlar da burayı unutmuş -ki depremin üzerinden daha bir ay bile geçmemişken- artık. Kriz merkezi ise namına uygun faaliyet yürütmeye devam ediyor. Son hasarları öğrenmek isteğimiz görevliler bizi oradan oraya gönderip duruyorlar; "Bilmiyoruz" demeye devam ediyorlar.
Adapazarı halkı geçinebilmek için ellerindeki altınları bozduruyor. Bir küçük Atatürk altını, bir bilezik, yani elde kalan ne varsa yani her şey satılık... Kuyumculuk yapan Ömer Adalı çevre yerlerden altın almak için gelenlerin olduğunu, ancak Adapazarı içinden altın satanların çoğunlukta olduğunu söylüyor.
Hasarlı binalara girmeyin
Son yaşanan artçı sallantıyla ilgili konuştuğumuz, TMMOB Sözcüsü Halit Karan, hasarlı binaların kullanılmaması noktasında halka telkinlerde bulunduklarını, hatta kendilerinin gidip bunu gözlediklerini anlatıyor. Karan sözlerini şöyle sürdürüyor: "Eğer binanın taşıyıcı sisteminde bir hasar yok ise o insanları sokağa dökmenin bir anlamı yok. Hasarsız ise o bina kullanılabiliyor. Ancak hasarlı ise kesinlikle girilmemesi gerekir." Ancak insanlar buna rağmen hasarlı binalarının içinden iki parça malını kurtarmaya çalışıyor.
Yardımlar kesildi
Fotoğraf stüdyosu işleten Nedim Arsay ise "Her taraftan yıkıldık. Oğlum, gelinim, torunum vefat ettiler. Enkazdan çıkan paramız da çalındı. Devleti bekliyoruz, en azından bir baraka yapalım diye İmar İskân Müdürlüğü'ne başvurmamızı istediler. Onu bekliyoruz" diyor. Metin Sönmez ise yardımların kesilmesinden oldukça şikâyetçi. "İhtiyacı olan da alıyor, olmayan da. Örneğin benim evim yıkıldı. Gidip kriz merkezine başvurdum. Ancak 'Herkes benim yıkıldı' diyormuş. Böylelikle uzun zaman sırada beklemiş oluyorum" diyor.
İlk günlerdeki yardım konvoylarının olmadığına dikkat çeken Sönmez, yetkilerinin işini yapmamasından, en azından doğru yapmamasından yakınıyor. Sönmez için çocuklarının geleceği de ayrı bir kaygı nedeni. Üç çocuğu olan Sönmez, iki çocuğunu okula gönderemeyeceğini anlatıyor. Zaten gidecek okul olsa da gönderecek parasının olmadığını söylüyor Sönmez.
Bu insanlar Adapazarı'nın bir fotoğrafı. Anlattığımız gibi Adapazarı'nda ne yardım konvoyları var, ne de çalışan bir kriz merkezi. Olağandışı bir olağanlık yaşanıyor Adapazarı'nda...
ÖNCEKİ HABER

Ankara'yı getirin bize!

SONRAKİ HABER

İşçilerden Durak'a protesto

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...