06 Eylül 1999 21:00

Devlete demokrasi brifingi

Yeni adli yıl, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un devleti, yargı sistemini ve cumhuriyeti sorgulayan konuşmasıyla başladı.

Paylaş
Devlete demokrasi brifingi
Yargıtay Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, daha fazla demokrasi ve yargı bağımsızlığı istedi. Özgürlükçü demokraside halkın insan yığını olmadığını anlatan Selçuk, "Demokraside, kafalar kırılmaz, kafalar sayılarak değerlendirilir. Bu nedenle yönetim, iktidar, halkın rızasına dayanır" dedi.
1999-2000 adli yılı dün Yargıtay Başkanlığı'nda düzenlenen törenle başladı. Törene, Cumhurbaşkanı Demirel'den Başbakan'a, Meclis Başkanı'ndan MGK Genel Sekreteri'ne kadar her düzeydeki sivil ve askeri yönetici katıldı. Törende, hem hukuk alanında, hem de deprem bölgesinde hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunuldu.
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, törenda yaptığı uzun konuşmada, dünya genelinde ünlü birçok düşünür, yazar, şair, siyaset ve bilimi nsanlarının görüşlerine de gönderme yaptı ve "Ülkeme bakıyorum. Sırtını birbirine dönmüş iki Türkiye" dedi. Demokraside, devletin dokunduğu her şeyin hukuka dönüşmesi gerektiğini belirten Selçuk, "Devlet, 'çok hukuk, az devlet' formülünün de ötesinde, hukukun üstünlüğünü yaşama geçirirse devleşmez, ama gerçekten devlet olur ve meşruluk katsayısı arttığından güçlenir. Hukukun olmadığı yerde halk; sürü, insan; köledir" diye konuştu.
Hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlette, hiç kimsenin hukukun üstünde ve altında olmadığını, yalnızca içinde olduğunu belirten Selçuk, hukukun üstünlüğü dışlanırsa, en adil hukukun bile keyfiliklerin oyun oynandığı bir manipülasyon alanına dönüşeceğini, hukukun yerini gücün, özgürlüklerin yerini de uşaklığın alacağını kaydetti.
'Siyasete bulanmış yargı kirli'
Sami Selçuk, bağımsız yargının, yasama ve yürütme ayrılığının en önemli güvencesi olduğunu belirterek, "Eğer hukuk uygulaması bağımsız, özerk bir yargının elinde değilse her şey boşunadır. Siyasete bulanmış ya da bulanma olasılığı bulunan, adaleti siyaset terazisinde tarttığı izlenimi uyandıran bir yargı, ne denli duyarlı olursa olsun, kirli adalet salgılar" dedi. Siyasal iktidar güçlü ise yargının siyasallaşacağını, yargı güçlü ise siyasal iktidarı hukukun içine çekerek onu meşrulaştıracağını ifade eden Selçuk, ancak siyasetin hep hareketli olduğunu, hukukun siyasetin rahatını bozmaya başladığı anda, siyasal gücün de hukuk ve yargıyla oynamaya başlayacağını kaydetti.
Cumhuriyet-demokrasi
Demokrasiyle cumhuriyetin sanki karşı karşıya getirildiğini kaydeden Selçuk, demokrasinin cumhuriyeti yönlendirecek yerde cumhuriyetin demokrasiyi yönlendirdiğini söyledi.
Devletin, yasama organınca belirlenen ulusüstü hukuku bir türlü içine sindirememiş yalnız kovboyu oynadığını belirten Selçuk, Türkiye'de bireylerin özgürlükçülük, çoğulculuk, eşitlik, demokrasi, sekülerleşme ve laiklik gibi kavramlara yabancı kaldığını, Türkiye'nin tıpkı Fransa gibi, aradaki anlamı anlamadığından bir türlü cumhuriyetten demokrasiye evrilemediğini kaydetti. Cumhuriyette hukuku devletin ürettiğini, devleti memurların yönettiğini, demokraside ise hukuku halkın, devleti de hukukun yönettiğini kaydeden Selçuk, "Cumhuriyet eşitliği sever ve savunur, ama eşitlikçi değildir; yoksulluk onu sarsar. Demokraside herkes, birey de devlet de, hukuk önünde eşittir; yoksulluk onu üzer, ama sarsmaz" dedi.
'82 Anayasa'sı kaldırılmalı
Sami Selçuk, Türkiye'nin meşruluk debisi neredeyse sıfıra yaklaşmış bir Anayasa'yla yeni yüzyıla girmemesi gerektiğini, bu Anayasa'nın, halkın özgür iradesiyle seçilen bir kurucu iktidar, parlamento tarafından değil, kapatılan parlamentonun sıralarına oturtulan atanmış kişilerce yapıldığını kaydetti. Anayasa'nın, devlet gücünü sınırlayacak yerde hak ve özgürlükleri sınırladığını, bunları adeta istisnalar haline getirdiğini, halka güvensizliği ruhuna içselleştirdiğini, yargı birliğini ve bağımsızlığı örselediğini, demokrasi rejimini değil cumhuriyet rejimini öngördüğünü ifade eden Selçuk, bu Anayasa'nın maddi meşruluğunun kalmadığını söyledi. Selçuk, "Hiçlikli sakat olan bu Anayasa yeni bir anayasayla yürürlükten kalkıncaya dek, ona uymak yasal bir yurttaşlık görevidir. Onun meşruluğunu tartışmak, kamoyunu uyarmak ve halka doğruları söylemek de bir hukukçunun ahlaki bir ödevidir" dedi.
'Türkiye tam laik değildir'
"Türkiye Cumhuriyeti, egemenliğin kaynağı açısından laik; devlet örgütlenmesi açısından teokratik; dini yönlendirme açısından laikçi bir devlettir" diyen Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti; "Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimi, demokrasi peçelemesi altında, kimileyin laiklik kırması bir teokrasidir; kimileyin laiklik kırması bir laikçiliktir. Ancak hiçbir zaman tam laik değildir. Güzeli ağlatan, çirkini söyleten kavga da bu yüzden sürmektedir." "Kenetlenmiş dişlerle özgürlük türküleri söylenemeyeceğini" belirten ve konuşmasında ünlü şair Nâzım Hikmet'ten alıntı yapan Sami Selçuk, "... insanlık 'tek'in yerine 'çok'u ötekilerle berikileri (Bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine) yaşatan çoğulcu demokrasiyi getirdi" şeklinde konuştu.
Düşünceyi yasaklamak olanaksız
Sami Selçuk, düşünce yasaklarının her zaman toplumun zararına olduğuna dikkat çekerek, demokrasinin ilk öğesi ve ortak değerinin özgürlük olduğunu, bireyin özgürlüğünün ilkin beynin özgürlüğünü sağlamakla başlayacağını, bunun için de devletin görüşler, inançlar karşısında yansız olması gerektiğini söyledi. Devletin, düşünce ve inanca saygı duymasının zorunlu olduğunu belirten Selçuk, "Düşüncelerin, inançların açıklanmasını yasaklama girişimleri dün olanaksızdı, bugün daha da olanaksızdır" dedi.
Selçuk, Türkiye'de 1993'te 60, 1994'te 102, 1995'te 83, 1996'da 91 gazeteci yazarın tutuklandığını, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na göre 1993'te 18, 1994'te 45, 1995'te 46, 1996'da 31 yazarın düşünce suçlusu olarak cezaevine girdiğini, İnsan Hakları Derneği'ne göre 1997'de bu rakamın 153 olduğunu belirtti. "Bu iddialar değerlendirilmeli, Türkiye yasalarla beyinleri ezilmeye, sesleri kısılmaya çalışanların ülkesi olarak 21. yuzyıla girmemelidir" diyen Selçuk, özgürlükleri kötüye kullanacakları, ya da demokratik sistemi yıkacakları bahanesiyle düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırlanamayacağını, yasaklanamayacağını kaydetti. Selçuk, "Özgürlüğü yerli yersiz sınırlayan bir hukuk ve devlet, insanı insan yapan temel öğeye, özgürlüğe ihanet etmiş bir hukuk ve devlettir. Çağcıl demokraside devlet düşünceler karşısında yansızdır. Hukuku, düşünceleri barış içinde yarıştırmak için kullanır, yasaklamak için değil" dedi. "Bu ülkenin birey özgürlüğünün güvencesi, ceza hukukunun temelidir" diyen Selçuk şöyle dedi: "Düşük yoğunluklu, yozlaşmış, büyük ağabeylerin vesayetindeki icazetli demokrasiyi reddediyorum. Eşit bireylerden oluşmuş özgür halkın, özgür halk tarafından, özgür halk için yönetimi anlamında çıtası en yüksek demokrasiyi istiyorum."
ÖNCEKİ HABER

Esnaf alacak peşinde

SONRAKİ HABER

100 kara gün

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa