03 Eylül 1999 21:00

Depremzede çocuklar okuyamayacak

Depremde bütün malları enkaz altında kalan depremzedeler, 60 milyon liradan başlayan eğitim masraflarına tepki göstererek bu sene çocuklarını okutamayacaklarını söylüyorlar.

Paylaş
Depremzede çocuklar okuyamayacak
Rojda İldan
Avcılar'da 17 Ağustos'ta meydana gelen depremde evleri yıkılan ya da mühürlenen depremzedeler, Milli Eğitim Bakanlığı'nın okulların deprem bölgelerinde de zamanında açılması kararını gerçek dışı buluyorlar. Onların gündemi şu anda "Çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz?" sorusu etrafında şekilleniyor. Depremzedelerden bazıları "Devlet yardım ederse çocuklarımızı okuturuz", bazıları da "Kaç deprem geldi geçti. Devlet kime şimdiye kadar yardım etmiş. Çocuklarımızın geleceği yok" diyor.
Devletten umutları yok
Avcılar Paşaeli Piknik Alanı'nda çadır kurarak yaşamaya çalışan Irmak ailesi altı nüfuslu. Evleri hasarlı, kalacak başka yerleri yok. Aile reisi Zeki Irmak depremden sonra işsiz kalmış. Ekmek teknesi olan senelerini verdiği dükkânı yıkılmış. Zeki Irmak, dört çocuğu olduğunu, bunlardan ikisinin okula gittiğini söylüyor, sonra da 'kara kara düşündüklerini' belirtiyor. Irmak, çocuklarının okuyabilmesi için devletin yardım etmesi gerektiğini, daha doğrusu edilmesi gereken bu yardımın 'devletin görevi' olduğunu biliyor; ama yine de "Herhalde çocukları bu sene okula gönderemeyeceğiz" diyor. Çünkü Irmak'ın devletten umudu yok. Zeki Irmak, 45 yıllık hayat tecrübesiyle konuşuyor: "Devlet yardım eder diyorlar, ama biz devletten umutlu değiliz. Bunun gibi kaç deprem oldu. Hep vaat, hep vaat. Söylüyorlar da boşa söylüyorlar. Bize bir çatı bulmuyor, çocuklarımızı mı okutacak?"
"Devlet gelsin de görsün halimizi"
Akdemir Ailesi ile Irmak Ailesi depremden önce birbirleriyle komşuymuş. Deprem komşuluklarını bozamamış, apartmandaki komşulukları şimdi çadırda sürüyor. Kevser Akdemir yakınıyor: "Eşim işsiz bir yıldan beri. İnşaatçı ama doğru dürüst iş yok. Ben de iş arıyorum ama bulamıyorum. Bulsam da üç çocuk var, onları ne yapacağım. İş yok, ev yok. Gelen yardımlarla geçiniyoruz işte." Kevser Akdemir üç oğul getirmiş dünyaya. Bunlardan sadece biri okula gidiyormuş daha önce. Sadece o kadarına güçleri yetiyormuş. Depremle beraber okula gönderdikleri, gelecek gözüyle baktıkları tek çocuklarını da okula gönderemeyeceklerini söylüyor.
"Cebimizde bir kuruş para yok, çocuklar nasıl okula gitsin?" diyen Akdemir, devletten yardım istiyor: "Devletten yardım bekliyoruz. Gelsin halimizi, çocuklarımızı görsün."
'Okumak zenginlere mi mahsus?'
Bağdu ailesi Kars'tan İstanbul'a geleli bir yıl olmuş. Evin -şimdi artık çadırın- annesi Semra Bağdu, tek geçim kaynaklarının 16 yaşındaki çalışan kızı olduğunu belirtiyor. Depremden önce Semra Bağdu'nun deyimiyle kimsenin tenezzül etmeyeceği bir oda, bir salon bodrum katında kalıyorlarmış. Şimdi çadırlarda. Bağdu anlatıyor: "Çocuklarımın hiçbirini okutamadım. Bundan sonra da okutamam. Birini sadece ortaokula kadar yolladım. Ondan sonra para yok diye okuldan aldım. Bir çocuğum da sekiz yaşında, daha okula başlayamadı. Nasıl, neyle okutalım ki? Onlar da istiyor okumayı ama gücümüz yok." Kızarak ekliyor: "O kadar yardım geliyor devlete. Ne olur çocuklarımızı okutsunlar. İstemiyoruz çocuklarımızın böyle sokakta kalmasını, cahil olmasını. Biz okumadık, ailemiz yoksuldu. Biz yoksuluz diye bizim çocuklarımız da okuyamıyor. Okumak zenginlere mi mahsus?"
Seçim gelince...
Sevim Çağlayan'ın çadırı 11 nüfuslu. Evinden, geçmişinden kalan hiçbir şeyi yok. Sadece canları kalmış depremden geriye. Okula giden üç tane çocuğu varmış daha önce Sevim Çağlayan'ın. "Okul masrafı olmuş 50-60 milyon. Kitabı ayrı para, defteri ayrı para, forması, ayakkabısı, katkı payı, eşofmanı...
Bunların hepsi para. Göndermeyi düşünmüyorum bu sene, nasıl göndereyim? Ben kalacak çatı bulamıyorum, okul bizim neyimize" diyor. Kendi gibi çocuklarının da fakir olmaya devam edeceklerini söylüyor. Bir umut devlet ona göre. Şöyle sürdürüyor konuşmasını: "Ancak devlet elini uzatacak ki çocuklarımı okula yollayayım. O kadar dış devletlerden yardım gelmiş bize, o yardımı ne yaptılar, nereye veriyorlar. Onları bize gönderecekler ki çocuklarımızı okutacağız. Devletten, okul yönetiminden yardım istiyoruz. Bizlerden kayıt parası almasınlar; kalemini, defterini, silgisini versinler. Ama yapmıyorlar. Seçimlere gelince herkes diyor 'Çocuklarınızı okutacağız' diye. Ama sonra aynı.
O zamanlar biz de boyun eğip oturuyorduk. Her gün kalkıyorduk ki yeni zamlar gelmiş. Yine diyorduk ki Allah'a çok şükür ne yapalım. O zaman evdeydik, yarı aç yarı tok idare ediyorduk. Kendi yağımızla kavruluyorduk. Peki ya şimdi?" Hasan Barış Çağlayan, Sevim Çağlayan'ın oğlu. Dördüncü sınıfa geçmiş, "İleride polis olmak istiyorum. Parayı çok seven insanlar var böyle, herkes para yüzü görmek ister ben görmek istemem. Çok parası olanlar bencil oluyorlar. Biz buradayız, ama bize yine bizim gibi olanlar yardım getiriyorlar. Annem okul masraflarını veremeyiz diyor bu sene. O vermezse devlet de vermezse bu sene okula gidemem" diyor.
ÖNCEKİ HABER

Antbirlik'te zararın faturası

SONRAKİ HABER

Doğu Timor halkı 'bağımsızlık' dedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa