29 Temmuz 1999 21:00

Çocuklara ve yoldan dönmeyenlere

Çocuklara ve yoldan dönmeyenlere iki kitap
Bülent Habora
"Dünya Gençlerinin Ören Buluşması 99" güzelliğinin, İzmir'deki ilk toplantısında bir eski arkadaşın ve sevgili Ramis'in tanıştırdığı bir yeni arkadaşın üç kitabı geçti elime. O coşkudan sonra eve gelince, Apo'yla yatıp, Apo'yla kalkan televizyonları izlemediğim için bu kitaplara daldım (Bu arada beni televizyon izlemekten kurtaran M. A. Erbil'e de, G. Ümit'e de, Televolecilere de, Ş. Ay'a da, S. Can'a da, İ. Tatlıses'e de, B. Alkan'a da teşekkür ederim. Ayrıca Migros'ta, benzincilerde, yoğurtçularda beleş verilme durumuna düşen Milliyet, Hürriyet gibi züccaciye yan mamulatlarının yaratıcılarına da teşekkür ederim, beni yeniden poşet kullanmaya döndürdükleri için).
O gece ilk Cerence'yi (Zübeyde Seven Turan'ın şiirleri) okudum, ertesi gün de Nahit Ulvi Akgün üzerine yazılmış (Atilla Er'in araştırması) kitabı...
Cerence
Çocukların dünyasından dizelerle geliyor, Zübeyde S.Turan.
Ne güzeldir çocuklar, çocukken. Sonra büyürler ve bir bölümü Yahya olur, Süleyman olur, Devlet ya da Tansu olur. Büyük bir çoğunluğu ise ekmek peşinde koşar, sabahın ilk aydınlığından gece yarılarına dek. Bir bölümü ise Çarkıfelek falan seyreder.
"Hiç yalan söylemeyin / Doğru çıkınca ortaya / Söylemedik demeyin..."
Bu dizeleri okuyan çocuk, acaba ileride politikacı olunca, anımsar mı okuduklarını?
"Tanrı çocukları günahsız yaratırmış / Akıl verir, fikir verir / Varlık verir, yokluk verir / Yaşarlarken sınarmış. / Her şeyi veren tanrım / Bilen tanrım / Madem ki alıp vermek sendedir / Kötüyü iyi / Fakiri zengin yapmak / İnsanların çektikleri nedendir?" Tanrı bazılarından aklı-fikri alıp, örneğin Türkiye'nin başına getiriyor, "Hadi ülkeyi yönet," diyor. Kalan bazılarından da aynı şeyleri alıp, "Hadi sen de bunlara oy ver" diyor galiba.
"Karıncalar ve arılar / Çok çalışıyorlar / Üretip biriktirip / Sonra paylaşıyorlar / Düşündüm de / İnsanlara doğruyu / Onlar öğretiyorlar..." Çocukken öğreniyorlar da, büyüyünce TÜSİAD, TOBB üyesi olunca unutuyorlar.
"Gazeteden okudum / Çocukları hapsetmişler. / Niyesini sordum / Duvara yazı yazmışlar. / Çalmamışlar / Vurmamışlar / Yazı yazmışlarsa yalnızca / Neden hapsederler çocukları? / Bunca büyük adam / Söylesinler açıkça / Anlayalım çocukça..." Açıkça söyleyebilecek güç var mı o büyüklerde?
"Barışla yaşamak varken / Vuruşmak niye / Beceremediyseniz barışla yaşamayı / Bakın çocuk gözlerimize / Belki bırakırsınız savaşmayı..." Savaş olmazsa, silah tüccarları n'apacak, nasıl dolduracaklar işkembelerini?
Çocukların dilinden çok güzel dizeler var. Ben eleştirmen değilim, salt okuduğum bazı dizelerden sonra aklıma geleni yazdım.
Nahit Ulvi Akgün
Bir saygı kitabı "1940 kuşağının son romantik şairi Nahit Ulvi Akgün yaşamı, sanatı ve eserleri" adlı bu kitap.
Atilla Er, önsözünün sonunda şöyle diyor: "Unutmayalım; bugün başkası için bir şeyler yapıyorsak, yarın bizim için bir şeyler yapılmasını beklemek yersiz ve anlamsızdır."
İlk bölümde, A. Er'in "Nahit Ulvi Akgün'e ağıt" başlıklı şiiri var. İlk dizeleri şöyle: "Kayıp bir ozandın / sapmadın yolun ne sağına ne soluna / bildiğin yoldan hiç mi hiç ayrılmadın / şiirlerin girdi hep aşıkların koluna."
İkinci bölümde Nahit Ulvi Akgün'ün yaşamı, sanatı ve eserleri konu ediliyor. Nahit Ulvi Akgün'ün yaşamı anlatılırken, gerçekten hiç bilmediğim, duymadığım olaylarla karşılaştım.
Sanatının ele alındığı bölümde, Nahit Ulvi Akgün'ün, 1945'le 1991 arasında yayınladığı 9 kitap inceleniyor ve şiirlerinden örnekler veriliyor.
Kitabın son bölümünde de, çeşitli yazarların, Nahit Ulvi Akgün hakkında yazdıkları yer alıyor.
Nahit Ulvi Akgün, "Mutlu Yıllar" şiirinde şöyle diyor: "Fotoğraflar kâğıt kaplı duvar / Bir de o çok eski çalar saat / Eşyalar rahat insanlar rahat / Savaştan önceki mutlu yıllar /// Ne karartmalar pencerelerde / Ne ekmek karnesi ne kuyruklar / Tekir kucağımızda uyuklar / Kuşlar uçuşurdu perdelerde."
Her iki kitabın yaratıcıları Zübeyde S.Turan'la, Atilla Er'in ellerine sağlık...