10 Temmuz 1999 21:00

Betona inat yeşeren sebzeler

Cendere ve İkitelli'de sebze yetiştirdiğini söyleyen Şıvgın, "Memlekette de ekinle, bağ-bahçeyle uğraşırdık. Çoluk çocuk artınca arazi yetmedi, biz de İstanbul'a geldik. Gelirken, 'Olanak olursa sebze eker satarız' diye düşünüyorduk."

Paylaş
Betona inat yeşeren sebzeler
Serpil İlgün
'Domates, salatalık mis gibi kokardı. Yazın bağlar, bahçeler envai çeşit sebze meyveyle dolardı. Nerde o günler." Değişik nedenlerle gelinen büyükşehirlerde bu ya da buna benzer söylemler özellikle orta yaş ve üzerindekilerce sıkça dile getirilir. Yeşil alanların betona yenik düşmeyi sürdürdüğü kentlerde sebzeyi, meyveyi dalından koparıp yiyebilmek şansı ortadan kalkalı çok oldu. Dört bir yanın betonlarla örüldüğü İstanbul'da, bloklar arasına sıkışan yeşil alanlar görenlerin imrenen bakışlarını çekerken, sayıları fazla olmasa da, bazıları şehrin ortasında hem en iyi bildikleri işi yapıyor, hem de dalından koparıp "satarak", geçimlerini sağlıyorlar.
Kâğıthane'de çimento imalathanesi, Kâğıthane Deresi ve Büyük Şehir Belediyesi'nin yapımını sürdürdüğü Başak Konutları arasına sıkışan yaklaşık 20 dönümlük arazi üzerinde 4 yıldır sebze yetiştiren Kastamonulu beş aile gibi.
'Başka iş bilmeyiz ki'
Kenarında irili ufaklı fabrikaların sıralandığı bozuk toprak yolu tamamlandıktan sonra ulaşabildiğimiz bostanda Mustafa Şıvgın'la yeğeni İsmail Eryılmaz'ı sulama yaparken, Asiye Yılmaz'ı ve eltisi Emine'yi maydonozları keserken buluyoruz. Güleryüzle karşılanıyor ve sohbet etmek üzere, bahçenin hemen kenarına tahtalardan yapılan derme çatma kulübenin önündeki çardağa alınıyoruz. Asiye ve Emine yakıcı güneş altında işlerine devam ediyorlar.
50 yaşındaki 6 çocuklu Mustafa Şıvgın, 1964'te geldiği İstanbul'da 35 yıldır bostan işiyle uğraştığını anlatıyor. Daha önce de Aksaray, Davutpaşa, Cendere ve İkitelli'de sebze yetiştirdiğini söyleyen Şıvgın, "Memlekette de ekinle, bağ-bahçeyle uğraşırdık. Çoluk çocuk artınca mevcut arazi yetmedi, biz de kalktık İstanbul'a geldik. Gelirken, 'Olanak olursa sebze eker satarız' diye düşünüyorduk. Başka iş bilmeyiz ki, tahsilimiz de yok. İmkân oldu, araziler bulduk ve ekmeye başladık" diyor. '90'da bir hastanede iş bulmuş ancak, birkaç ay sonra bırakmış. Nedenini şöyle özetliyor: "Beceremedim. Kapalı yer beni açmıyor. Boğuluyorum."
43 yaşındaki İsmail Eryılmaz, işlerinin yorucu olduğunu ve verdikleri emeğe karşılık kazandıklarıyla ancak geçinebildiklerini aktarıyor. Şıvgın Kâğıthane'de; Eryılmaz ise Gültepe'de oturuyor. Sabah eşleriyle birlikte gün doğmadan gelip, akşam iş yoğunluğuna göre değişen saatlerde evlerine gidiyorlar. Yazın, semizotu, karalahana, kıvırcık, maydanoz, soğan ve mısır, kış aylarında ise kıvırcık ve karalahana ekiliyor. Ürünler, haftanın dört günü değişik semtlerde kurulan pazarlarda satılıyor.
'Yeşillik insana huzur verir'
Şıvgın, özellikle '70'lerden sonra hızlanan yapılaşmaların yeşil alanları ortadan kaldırmasını "acı bir şey" olarak tanımlıyor ve ekliyor: "Ekmek paramızı buralardan kazandığımız için üzülmüyoruz. Yeşillik insanın içini açar, huzur verir. Bir yerde bir boşluk yakalandı mı betonlaştırılıyor. Yarın çok ah vah edeceğiz."
Hayır duaları arasında arazi sahibinin kendilerinden bir bedel istemediğini vurguluyorlar. İsmail Eryılmaz, iki yıldır ruhsatsız oldukları halde çalışan çimento imalathanesinden yakınıyor. "Daha önce orası da bahçeydi" dediği imalathaneden yükselen toz bulutlarının sebzelere zarar verdiğini söylüyor. Ya günün her saatinde ağır kokusu hiç eksilmeyen Kâğıthane Deresi? Eryılmaz, koku dışında derenin yaptıkları işle ilgisi bulunmadığını belirterek "Artezyen vurdurduk. Temiz suyumuz hiç eksilmez" diyor.
Bu arada Şıvgın'ın, "On sene önce burda balık avlardık" dediği Kâğıthane Deresi'nin kurutma çalışmalarının durduğunu söylüyorlar. Arazi sahibinin 'Artık boşaltın' demesi durumunda, ekme işini artık sürdüremeyeceklerini söylüyor Eryılmaz. Her ikisi de pazarcılık işine devam edecek. "Bir el arabam var. İzzetpaşa'da salata, soğan satar, ekmek paramı yine çıkarırım. Çalışmak mücadeledir" diyor Şıvgın.
Çardaktaki sohbeti noktalayıp, hâlâ maydanozlarla uğraşan Asiye ve Emine'nin yanına gidiyoruz. 31 yaşındaki Asiye Eryılmaz, İstanbul doğumlu. "Babam da bahçıvandı. Evlendim, yine devam ediyorum" diyor yarı sitemli bir sesle. Devam ediyor sonra, "Herkes hevesleniyor ama çok zor. Sabah erken kalkıyorsun, bütün gün güneşin altındasın. Ekiyorsun, çapa yapıyorsun, suluyorsun, gübre veriyorsun, topluyorsun. Kendimize ayıracak vakit olmuyor. Bir evde bir kadınsın, evin işi çoluk çocuk da sana bakıyor. Haftada bir gün evimize ayırıyoruz. Ama işten şikâyet etmem ben." Asiye, erkeklerin tersine başka işlerde çalışmayı istediğini aktarıyor. Emine, Asiye'yi onaylamakla yetiniyor.
'Söz hakkımız yok'
Yanlarından ayrılıp, kulübelerinde soğan temizleyen kadınlara yöneliyoruz. Yaşının çok üstünde görünen 49 yaşındaki Fatma Berk, "Güzel gibi görünüyor ama en adi zaanat budur" diyor öfkeyle. Çocuklar ve torunlarla birlikte 13 kişi buradan geçiniriz. Ekmeğimizi kazanırız ama her bir zorluğu var. Halim yok, bacaklarım ağrıyor, hastayım" diyerek şikâyetlerini aktarıyor. Sonra kendisinin, kızlarının ve gelinin çamur içindeki nasırlaşmış ellerini gösteriyor. Kızlar annelerini onaylıyor. Bostan işini artık yapmak istemediklerini, ancak bu yakınmalarını erkeklerinin umursamadığını söylüyorlar. İki ay önce evlenen 22 yaşındaki Serpil Işık, annesi gibi ağrılarının olduğunu söylüyor. "Kedimi bildim bileli bostanların içindeyim. Parası da iyi değil. Sebzeler ucuza gidiyor. Senelerdir artık yeter. Ama söz hakkımız yok. Babamlar dinlemez bizi."
7 yıl önce İstanbul'a gelin gelen 29 yaşındaki Emine Berk, çok başka hayallerle geldiği İstanbul'da yine bostanla uğraşmayı "kaderine" bağlıyor. "İstanbul'a gelin gideceğim diye çok heyecanlanırdım. Yastık kılıflarımı, dantellerimi daha bir özenle işlerdim. Hayallerim gerçek olmadı. Köydeymiş gibi çalışıyorum" diyen Emine'nin bugünkü hayali ise çocuklarının okuyup, "yüksek" meslek sahibi olmaları.
ÖNCEKİ HABER

'Saldırıları emek güçlerinin

SONRAKİ HABER

Kosova'da derebeylik rejimi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa