28 Haziran 1999 21:00

Manisa davasında işkenceciler kaybetti

Manisalı gençlere işkence yapan emniyet görevlilerine verilen beraat kararlarının Yargıtay tarafından bozularak, gençlere işkence yapıldığının onaylanması, hukuk açısından ve toplum açısından birçok sonuç doğurdu.

Paylaş
Manisa davasında işkenceciler kaybetti
Tacim Coşgun
Manisa'da 14 gence işkence yapan Manisa Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 9 polisin yeniden yargılanacağı davada, sanık polisler, 70 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. Yargıtay'ın kararı, Adli Tıp Kurumu'nun işkencenin yapılmadığı yönündeki verdiği raporu sahte evrak olarak kabul ederken, İzmir Tabip Odası'nın verdiği "Gençler işkence görmüşlerdir" raporunun doğru olduğu ve sanık polislerin işkence yaptıklarının sabit olduğu anlamına geliyor. Davada, Manisa Emniyet Müdürlüğü'nde görevli Levent Özvez, Turgut Demirel, Ergin Erdoğan, Fevzi Aydoğ, Musa Geçer, Mehmet Emin Dal, Turgut Özcan, Atilla Gürbüz ve Ramazan Kolak mahkeme önünde hesap verecek.
Manisalı gençlerin avukatlarından Sema Pektaş, Yargıtay 8. Ceza Genel Kurulu'nun verdiği kararın ileriye yönelik en önemli noktasının, "gençlere işkence yapılmadığına" dair Adli Tıp Kurumu raporunun yerine, İzmir Tabip Odası'nın, "gençlere işkencenin yapıldığı yönünde" verdiği raporun Yargıtay tarafından dikkate alınması olduğunun altını çizdi.
Sıradan vatandaş katkısı
Manisalı gençlerin avukatlarından Pelin Arda, Manisalı gençlerin davasının Türkiye tarihinde herkesin katkısı olan ender davalardan biri olduğunu belirterek, gelinen noktanın Türkiye'nin ve hukukun başarısı olduğunu vurguladı. "Bugüne kadar davamıza tabip odalarından İnsan Hakları Derneği'ne, İnsan Hakları Vakfı'ndan barolara kadar destekler sunuldu. Sıradan vatandaşın dahi katkısı oldu, ki bu sadece bizim başarımız değildir, Türkiye'nin ve hukukun başarısıdır.
Bu bağlamda herkese çocuklar ve aileler adına teşekkür ediyoruz" diyen Arda, artık bu davada, bu sayede işkencenin tartışılmayacağını ifade etti. Arda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun verdiği kararın da işkencenin yapıldığının sabit olduğunu ortaya koyduğunu, davanın tekrar Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesinin nedeninin ise ne kadar ceza verilceğinin tayini için olduğunu söyledi.
Davayı başından bu yana takip eden avukatlardan Sema Pektaş ise Yargıtay'ın verdiği kararın hukuki boyutuna değinerek, Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Yargıtay 8. Ceza Kurulu'nun verdiği kararla bağlı kalmak zorunda olduğunu dile getirerek, "Yargıtay'ın 'İşkence vardır, yapılmıştır' tespitine yerel mahkeme uymak zorundadır" dedi.
Manisalı gençlerin davasının önemine değinen Pektaş, davanın önemli yanlarından birisinin ise artık Adli Tıp raporlarının sahte olabileceğinin, Yargıtay'ca kabul edilmesi ve sivil kuruluşların verdiği kararların geçerli olabileceği yönünde karar vermesi olarak değerlendirdi.
Özellikle bu yönüyle basının olayı izlemediğine de değinen Pektaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşkencenin yapılıp yapılmaması hususunda biri olumlu, biri olumsuz iki hekim raporu vardı. Bunlardan birisi Adli Tıp raporuydu ve burada 'işkence ve darp izine rastlanmadığı' yazılıydı. Diğeri ise ailelerin kendi isteği ile gittiği İzmir Tabip Odası'nın işkencenin yapıldığına dair verdiği rapordur. Yargıtay 8. Ceza Dairesi; '(...) Bu çocuklar gözaltında işkenceye maruz kalmıştır' diyerek, 'İzmir Tabip Odası'nın verdiği raporlarda işkence belgelenmiştir' görüşüne vardı. Böylece bir sivil kurumun raporlarının Adli Tıp raporlarından daha geçerli olduğu kabul edildi."
Bundan sonra adli tıp hekimlerinin, gözaltında işkence yapılmadığı yönünde verdikleri raporlarının kendi aleyhlerine dönebileceğini, sahte rapor tazmin etmiş olmayı düşüneceklerini ve buna göre daha sağlıklı rapor vereceklerini vurgulayan Pektaş, "Kararın çok tartışılmasını, duyurulmasını istiyorum. Çünkü hem Adli tıp hekimlerinin daha duyarlı hareket etmelerini sağlasın hem de işkenceye uğrayanlar 'Sonuçta, bir şey çıkmaz' diye düşünmesin, alternatif raporlar almak girişiminde bulunsun" diye konuştu. Pektaş, Yargıtay'ın işkencenin yasaklanması yönündeki uluslararası sözleşmelere atıfta bulunarak, Türkiye'nin bu sözleşmelerin altına imza attığını ve Anayasa gereği bu sözleşmelere uymak zorunda olduğunun altını bir kez daha çizdiğini hatırlatarak, "Artık işkencecilerin kaçacağı bir yer kalmamıştır" dedi.
'Mücadele edildiği zaman'
Davada artık tek aşamanın kaldığını, onun da cezanın tasnifi olduğunu söyleyen Pektaş, sanık 9 polis hakkında ayrı ayrı 6 yıldan 70 yıla kadar hapis cezası isteneceğini ifade ederek, suçun tek bir suç olarak mı, yoksa her mağdur için ayrı ayrı işlenen suçtan mı cezalandırılacağına mahkemenin karar vereceğini belirtti. Pektaş, sözlerini, "Mücadele edildiği zaman bir şeyler çıkabiliyor, sonuçlar alınabiliyor. Herhalde büyük kazanımlarda böylesine küçük kazanımların, kaldırım taşları gibi bir araya gelmesinden meydana geliyor" diyerek noktaladı.
ÖNCEKİ HABER

Belediyelerde 'tasarruf' gerekçeli kıyım

SONRAKİ HABER

Avrupa Amerika'yı yeniden keşfetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...