15 Haziran 1999 21:00
Sorun yaşa kilitlendi
Sorun yaşa kilitlendi
Hükümet emeklilik yaşı konusunda halkı aldatmaya çalışıyor. Türkiye'nin "genç emekli" cenneti olduğu yolunda iddialarda bulunan hükümet yetkilileri, erken yaşta emekli olmanın devleti batırdığını, dolayısıyla da sosyal güvenlik sisteminin kendisine de zarar verdiğini savunuyorlar.
Oysa emekliliğin ve sosyal güvenlik sisteminin standartları belirlenirken, o ülkenin çalışma koşulları, ortalama yaşam süresi, prim ödeme biçimi ve süresi gibi birçok konunun dikkate alınması gerekli.
Bu hafta Bakanlar Kurulu toplantısına sunulacak olan "sosyal güvenlik reform taslağı"ında, emeklilik yaşının yükseltilmesi konusu yine baş sırada. IMF yaşın en az 65'e çıkarılmasını isterken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaşın kadınlarda 60, erkeklerde 62 olmasını öngörüyor. Hükümet ortakları da 58 yaşın altında bir emekliliği düşünmüyor. Tasarının önümüzdeki ay da Meclis'e gelmesi bekleniyor.
Tasarıda emeklilik yaşının yükseltilmesinin gerekçesi olarak çalışanların 38-40 yaşlarında emekli oldukları ve devletten 30 yıla yakın emeklilik maaşı oldukları belirtiliyor. Üstelik emeklilerin bütün ailelerinin sağlık hizmetini de bu süre içinde devlete karşılattıkları ifade ediliyor. Bu verilerden yola çıkan hükümet ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri, dünyada ortalama emeklilik süresinin en az 60 olduğunu belirterek, Türkiye'de de yaşın bu düzeye çıkarılması gerektiğini savunuyorlar. Türkiye'deki kanuna göre, sosyal güvenlik sistemine ilk girişten itibaren kadınların 20, erkeklerin de 25 yıl çalışmaları şart. Yani 5000 işgünü prim ödenmesi gerekiyor. Bu veriler sık sık tekrarlanıp duruyor ve sonuçta hepsinin yolu emeklilik yaşının yükseltilmesinden geçiyor. Oysa söylenmeyenler de var.
Tasarıda söylenmeyenler
İlk ele alınması gereken veri, Türkiye'de çalışma süreleri ve çalışma koşullarının durumu. Memurlar dışında işçiler için çalışma süresi hiçbir zaman 8 saate inmiyor. Nitekim bizzat Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), her yıl çalışma süreleri konusunda Türkiye'yi uyarma ihtiyacı hissediyor. Bu durum aynı zamanda çalışma koşulları için de geçerli. İş güvenliği ve sendikalaşmanın içinde bulunduğu durum, bizzat Çalışma Bakanlığı yetkilileri tarafından her "İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Haftası"nda şikâyet konusu.
Emeklilik söz konusu olunca belki de en çok üzerinde durulması gereken konulardan birisi, Türkiye'deki ortalama yaşam süresi. Nitekim Türkiye, hayatta kalma süresinin en kısa olduğu ülkelerin başında geliyor. Emeklilik yaşının yükseltilmesi için örnek alınan ülkelerde ortalama hayatta kalma süresi 70 yılın üzerinde iken, Türkiye'de en fazla 67 yaşına kadar çıkıyor. Yani emeklilik yaşı 60 düzeyine çıkarılırsa bir çalışan en fazla ancak 6-7 yıl emeklilik hakkından yararlanacak demektir.
Bir diğer konu da, emekli aylığı ödeme süresinde dikkati çekiyor. Türkiye'de 50-55 yaşında emekli olanlar için kadınlarda 17, erkeklerde 12 yıl emekli aylığı ödeniyor. Bu durum uluslararası standartlarla uyuşuyor. Ayrıca devletin sosyal güvenliğe katkısı, prim ödemelerde yükün çalışanların üzerinde olması ve işveren kesimine sürekli olarak prim affı çıkarılması da, yaşın yükseltilmesi tartışmalarında hiç bahsedilmeyenler arasında.
Bunlar dikkate alınmıyor
Emeklilik konusu tartışılırken sadece yaşa kilitlenilmesi, sosyal güvenliğin hangi temeller üzerinden yükseldiği ve neyi amaç edindiğinin gözden kaçırılmasına neden oluyor. Nitekim dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal güvenlik sistemi tartışılırken şu kriterlerin dikkate alınması gerekiyor.Türkiye'de çalışma süresi işçi kesimi için 8 saati aşıyor. Hatta birçok iş kolunda 10 saatin
üzerinde.
Çalışma koşulları, emeklilik yaşı konusunda örnek alınan ülkelerin oldukça gerisinde. ILO her yıl
yaptığı toplantısında Türkiye'yi uyarıyor.
Ortalama hayatta kalma süresi, yine yaş için örnek alınan ülkelerin oldukça altında. Avrupa'da
ortalama yaşam süresi 70'in üzerinde. Türkiye'de ise en çok 65.
Devletin katkısı, örnek alınan ülkelerin oldukça gerisinde. Üstelik prim afları nedeniyle sosyal
güvenliğin finansmanı çalışanlara kalıyor.
İş güvenliği, işsizlik sigortası vb. gibi ekstra sosyal koruma politikaları mevcut değil.
Sendikalaşma oranı oldukça düşük. Organize sanayi bölgeleri gibi yerlerde ve tekstil gibi bir çok iş
kolunda sendika yok. Sendikalaşma hakkı sonuna kadar kısıtlanmış durumda.
Türkiye'de emekli aylığı ödeme süresi erkeklerde 12, kadınlarda 17 yıl. Bu oranlar dünya
standartları düzeyinde.
Hükümet emeklilik yaşı konusunda halkı aldatmaya çalışıyor. Türkiye'nin "genç emekli" cenneti olduğu yolunda iddialarda bulunan hükümet yetkilileri, erken yaşta emekli olmanın devleti batırdığını, dolayısıyla da sosyal güvenlik sisteminin kendisine de zarar verdiğini savunuyorlar.
Oysa emekliliğin ve sosyal güvenlik sisteminin standartları belirlenirken, o ülkenin çalışma koşulları, ortalama yaşam süresi, prim ödeme biçimi ve süresi gibi birçok konunun dikkate alınması gerekli.
Bu hafta Bakanlar Kurulu toplantısına sunulacak olan "sosyal güvenlik reform taslağı"ında, emeklilik yaşının yükseltilmesi konusu yine baş sırada. IMF yaşın en az 65'e çıkarılmasını isterken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaşın kadınlarda 60, erkeklerde 62 olmasını öngörüyor. Hükümet ortakları da 58 yaşın altında bir emekliliği düşünmüyor. Tasarının önümüzdeki ay da Meclis'e gelmesi bekleniyor.
Tasarıda emeklilik yaşının yükseltilmesinin gerekçesi olarak çalışanların 38-40 yaşlarında emekli oldukları ve devletten 30 yıla yakın emeklilik maaşı oldukları belirtiliyor. Üstelik emeklilerin bütün ailelerinin sağlık hizmetini de bu süre içinde devlete karşılattıkları ifade ediliyor. Bu verilerden yola çıkan hükümet ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri, dünyada ortalama emeklilik süresinin en az 60 olduğunu belirterek, Türkiye'de de yaşın bu düzeye çıkarılması gerektiğini savunuyorlar. Türkiye'deki kanuna göre, sosyal güvenlik sistemine ilk girişten itibaren kadınların 20, erkeklerin de 25 yıl çalışmaları şart. Yani 5000 işgünü prim ödenmesi gerekiyor. Bu veriler sık sık tekrarlanıp duruyor ve sonuçta hepsinin yolu emeklilik yaşının yükseltilmesinden geçiyor. Oysa söylenmeyenler de var.
Tasarıda söylenmeyenler
İlk ele alınması gereken veri, Türkiye'de çalışma süreleri ve çalışma koşullarının durumu. Memurlar dışında işçiler için çalışma süresi hiçbir zaman 8 saate inmiyor. Nitekim bizzat Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), her yıl çalışma süreleri konusunda Türkiye'yi uyarma ihtiyacı hissediyor. Bu durum aynı zamanda çalışma koşulları için de geçerli. İş güvenliği ve sendikalaşmanın içinde bulunduğu durum, bizzat Çalışma Bakanlığı yetkilileri tarafından her "İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Haftası"nda şikâyet konusu.
Emeklilik söz konusu olunca belki de en çok üzerinde durulması gereken konulardan birisi, Türkiye'deki ortalama yaşam süresi. Nitekim Türkiye, hayatta kalma süresinin en kısa olduğu ülkelerin başında geliyor. Emeklilik yaşının yükseltilmesi için örnek alınan ülkelerde ortalama hayatta kalma süresi 70 yılın üzerinde iken, Türkiye'de en fazla 67 yaşına kadar çıkıyor. Yani emeklilik yaşı 60 düzeyine çıkarılırsa bir çalışan en fazla ancak 6-7 yıl emeklilik hakkından yararlanacak demektir.
Bir diğer konu da, emekli aylığı ödeme süresinde dikkati çekiyor. Türkiye'de 50-55 yaşında emekli olanlar için kadınlarda 17, erkeklerde 12 yıl emekli aylığı ödeniyor. Bu durum uluslararası standartlarla uyuşuyor. Ayrıca devletin sosyal güvenliğe katkısı, prim ödemelerde yükün çalışanların üzerinde olması ve işveren kesimine sürekli olarak prim affı çıkarılması da, yaşın yükseltilmesi tartışmalarında hiç bahsedilmeyenler arasında.
Bunlar dikkate alınmıyor
Emeklilik konusu tartışılırken sadece yaşa kilitlenilmesi, sosyal güvenliğin hangi temeller üzerinden yükseldiği ve neyi amaç edindiğinin gözden kaçırılmasına neden oluyor. Nitekim dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sosyal güvenlik sistemi tartışılırken şu kriterlerin dikkate alınması gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et