08 Haziran 1999 21:00

Savcı idam istedi

Ankara DGM Başsavcısı Cevdet Volkan ve Savcı Talat Şalk, Öcalan'ın TCK'nın 125. maddesi uyarınca vatana ihanet suçundan idam cezasına çarptırılmasını istedi.

Paylaş
Savcı idam istedi
İmralı'da görülen tarihi duruşmada, savcı Öcalan'ın idamını istedi.
PKK Lideri Öcalan'ın, idam istemiyle yargılandığı davaya dün İmralı Adası'nda devam edildi. Ankara 2 No'lu DGM Başsavcısı Cevdet Volkan ve Savcı Talat Şalk'ın hazırladığı esas hakkındaki mütalaanın okunmasının ardından dava, savunma için ara verilerek, 23 Haziran'a ertelendi. Öcalan hakkında TCK'nın 125. maddesi gereğince, 'vatana ihanet'ten idam cezası istenirken, Öcalan'ın ifadelerinde samimi olmadığı gerekçesiyle verilecek cezada indirim yapılmasını öngören TCK'nın 59. maddesinin uygulanması talep edilmedi.
Öcalan davasının 6. duruşması saat 10.00'da Ankara 2 No'lu DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan'ın 13 sayfalık esas hakkındaki mütalaayı okuması ile başladı. Volkan 1 saat 30 dakika süren mütalaa okumasında iddianamede yer verilen hususları mütalaaya alımadıklarını, tekrara girmediklerini açıkladı. Volkan mütalaada, Öcalan'ın eylemlerden birinci derecede sorumlu olduğunu, kendisinin de bunu kabul ettiğini belirtti. Mütalaada, Öcalan'ın, ifadelerinde, ikrarında samimiyetsiz olduğunu, eylemlerin durdurulmasını istediğini söylediği tarihlerde, eylemlerin ve ölümlerin devam ettiği belirtildi. Öcalan'ın, "1993'ten sonra eylemlerin durdurulmasını istediği" yönündeki ifadelerinin samimi olmadığına yer verilen mütalaada, Öcalan'ın bu tarihten sonraki Med TV, çeşitli yayın organları ve telsiz konuşmaları örnek gösterildi.
PKK'nın bir terör örgütü, militanlarının da terörist olarak nitelendirildiği mütalaada, Öcalan'a 'savaş suçlusu' ayrıcalığının tanınmayacağının da altı çizildi. Öcalan'ın "Bağımsız Kürdistan" hayalinden vazgeçmediğine de vurgu yapılan mütalaada, konjonktürün onları bugünkü duruma getirdiği belirtildi.
Öcalan'ın savunmasından ifadelere de yer verilen ve ifadelerinde samimiyetsiz olduğu değerlendirmesi yapılan mütalaada, "Sanık Abdullah Öcalan'ın tek taraflı ateşkes ilan etmesi örgütün biraz daha iyi hazırlanması siyasi ve diplomatik hamle imkânını kazanmak içindir" denildi. Öcalan'ın görüşlerine itibar edilmediğinin belirtildiği ve gerekçesi olarak da "PKK'nın ve örgütün en üst sorumlusu durumundaki sanık Abdullah Öcalan'ın içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulma çabası olarak değerlendirilmiştir. Silahlı çete PKK terör örgütüdür. Uyuşturucu ticareti yapanlarla sıkı bir işbirliği içinde olan, gelir temin etmek için onları aracı olarak kullanan uyuşturucu ticaretinden pay alan bir örgüttür. Bu terör örgütünün bütün Kürtleri temsil ettiği iddiası gerçeklerle bağdaşmaz" görüşünün ileri sürüldüğü mütaalada; "... Türkiye Cumhuriyeti devletinde Kürtlere yapılmış ne bir baskı ne de Kürtlerin inkârı vardır. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1925'te patlak veren Şeyh Sait İsyanı çoğunlukla Kürtlerin katıldıkları bir isyandır. Ancak devletten ayrılmayı hedefleyen bir Kürt isyanı değildir. Abdullah Öcalan da Şeyh Sait İsyanı için ayrılıkçı bir isyan dememiş isyanı başlatanlar ve isyana katılanlar için 'onlar ulusal kurtuluştan cumhuriyetin değil saltanat ve hilafetin geri geleceğini sanarak önce destek vermişler, bu gelişmeyince isyana yönelmişlerdir' demiştir. Devlet isyanı şiddetle bastırmış, isyan edenleri cezalandırmıştır. Devlete karşı başlatılan silahlı bir hareketin güç kullanılarak bastırılması isyan edenlerin de cezalandırılması uluslararası hukukta da kabul edilmiş bir kuraldır. İsyanların dışında Kürtlere karşı hiçbir baskı yapılmamıştır" iddiası yer aldı.
Mütalaada PKK hareketinin bir bağımsızlık hareketi olmadığı, PKK'nin yasadışı olduğu, gerçekleştirdiği eylemlerin de suç teşkil ettiği savunuldu.
"Uluslararası hukuk, terörizmi her koşulda yasaklamış ve ciddi bir insan hakları ihlali olarak kabul etmiştir" denilen mütalaada, bağlayıcılığı bulunan "AGİK Viyana Kapanış Belgesi, Paris Şartı, Helsinki Bİldirisi ve Viyana İnsan Hakları Dünya Konferansı Deklarasyonu" anlaşmaların örnek gösterildiği mütalaada, Öcalan'a uluslararası hukuk açısından ve yargılama yönünden ayrıcalık verilmesi ve siyasi kişilik tanınarak, statü kazandırılmak istenmesi hukukdışı olarak değerlendirildi. Ayrıca, Öcalan'ın, "bir terör suçu sanığı" olduğu belirtilerek, Cenevre Sözleşmesi hükümlerine göre savaş suçlusu statüsü verilmesi yönündeki taleplerin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığı ileri sürüldü.
Mütalaanın 'Sonuç' başlıklı bölümünde, "dosya içindeki mevcut delillere, sanığın değişik safhalarda alınan ifade ve savunmalarına, yargılama sırasında gözlenen durumuna, mensubu bulunduğu silahlı ve bölücü terör örgütünün uzun süredir ve sürekli olarak gerçekleştirdiği yurtiçinde ve yurtdışında yaygınlaştırdığı eylemlerin niteliğine, sanığın halen örgütle olan bağlantısını kesmemiş bulunmasına" göre üzerine atılı suçun sabit görüldüğü iddiasıyla TCK'nın 125'inci maddesi gereğince cezalandırılmasına, tutukluluk halinin devamı talep edildi. Mütalaada ayrıca Öcalan'ın emanete kayıtlı olan ve PKK'ye ait olduğu belirtilen eşya ve paranın TCK'nın 36'ıncı maddesi gereğince müsaaderesine karar verilmesi istendi.
Mahkeme Başkanı M. Turgut Okyay'ın Öcalan'ın tutukluluk halinin devamı kararını açıklamasıyla duruşma, Öcalan'ın savunmasını hazırlaması için 23 Haziran Çarşamba gününe ertelendi.
Öcalan'ın savunması
Öcalan ve avukatlarının savunma için süre istemlerinin ardından davaya 15 gün ara verildi. Henüz yazılı olarak metin hazırlamayan Abdullah Öcalan'ın, savunmasında, barış ve demokrasi talebini ön plana çıkarmayı düşündüğü öğrenildi. Kürt sorununun sonuna kadar tartışılmasını isteyen Öcalan, tartışma düzeyi olumlu olmamakla birlikte dava sürecinde konunun tartışılmasını sağlayarak, bugüne kadar ihmal edilen bir konunun kamuoyunun gündeminde tutulduğunu düşünüyor. İstenilen düzeyde olmasa da pek çok kesimin bu konuyu tartışmasından memnun olan Öcalan'ın savunmasının da yine bu yönde ve ilk savunmasının devam niteliğinde olacağı ifade ediliyor. Öcalan savunmasında, sorgulamadaki konuları daha da somuta inerek açarak siyasi savunma yapacak. Öcalan'ın avukatları ise hukuki yöndeki savunmalarıyla Öcalan'ın savunmasını destekleyecekler.
Duruşmanın ardından Mudanya'ya gelen müdahil avukatlar, iskelede yaptıkları basın toplantısında, Öcalan'ın idam edilmesini istediklerini tekrar dile getirdiler. Müdahil avukatların sözcüsü Cahit Torun, hükümetin DGM'lerde yapmak istediği değişikliği eleştirerek, bunun sırf Avrupa'nın istemi doğrultusunda değiştirilmesini anlamsız olarak değerlendirdi. Diğer yandan, Türkiye'nin değişik illerinden gelen asker yakınları, Mudanya İskelesi'nde Garnizon Komutanlığı'nın gönderdiği yemekleri yedi. Asker aileleri, ellerinde fotoğraflarla tabldotlara kaşıklarla vurarak, "İdam, İdam" diye bağırdılar.
ÇHD: İdam ve DGM'ler kalksın
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Genel Başkanı Ali Ersin Gür, ÇHD'nin kurulduğu günden beri ülkedeki antidemokratik yasa, kurum ve uygulamalara karşı çıktığını ve bu konuda ciddi çalışmalar yürüttüğünü belirterek, DGM'lerin hem kuruluşuna hem de uygulamalarına karşı çıkmış olmalarına rağmen eleştirilerinin dikkate alınmadığını bildirdi.
Ali Ersin Gür, ÇHD Genel Başkanlığı'na seçildikten sonra yaptığı ilk yazılı açıklamada, Avrupa'dan gelen bazı eleştirileri göğüsleyemeyen siyasi iktidarın, DGM'leri "sivilleştirme" adı altında birtakım değişiklikler yapma çabasına girdiğine dikkat çekerek, asıl sorunun DGM'lerin yapısı ve oluşturulma mantığına ilişkin olduğunu ifade etti. DGM'lerin tümden kaldırılmasını isteyen Gür, bununla birlikte düşünceyi suç sayan ve yasa önünde eşitlik ilkesine aykırı hükümler içeren Terörle Mücadele Yasası'nın da iptal edilmesi gerekliliğine vurgu yaptı.
Günümüz hukuk sisteminin çağdışı uygulamalarından birinin de idam cezaları olduğunu belirten Gür, idam cezalarının hukuk sisteminden atılmasını istedi. İmralı Adası'ndaki yargılama sürecinde savunma avukatlarına karşı yapılan saldırıları kınayan Gür, DGM, Terörle Mücadele Yasası ve idam cezaları hukuk sisteminden silinip atılıncaya kadar, haklı ve meşru mücadelelerine devam edeceklerini duyurdu.
ARGK'den Öcalan'ın açıklamalarına destek
PKK'nin askeri örgütü ARGK, İmralı Adası'nda devam eden Öcalan davasına ilişkin tutumunu açıkladı. PKK Başkanlık Konseyi'nin 6 Mayıs ve 2 Haziran tarihlerinde yaptığı açıklamaların sürece açıklık getirdiğini belirten ARGK Askeri Konseyi, kendileri açısından bu açıklamaların belirleyici olduğunu vurguladı.
ARGK Askeri Konsey, Türk devletinin Öcalan'ı ortadan kaldırma gibi bir çılgınlığa girmemesi yönünde de uyardı. Öcalan'ın mahkemede yaptığı barış ve kardeşlik çağrılarının kendilerini şaşırtmadığını belirten ARGK Askeri Konseyi, Öcalan'ın çözüm konusundaki önerilerinin partileri tarafından daha önce bilindiğini ve bunun partilerinin yetkili organları bilgisi dahilinde yapıldığını açıkladı. Açıklamada, dile getirilen barışçıl ve demokratik çözüm önerilerinin '93'ten bu yana PKK Genel Başkanı Öcalan tarafından gündeme getirildiği belirtilerek, Öcalan'ın hitap ettiği yerin sadece mahkeme olmadığı, amacın mahkemeyi siyasi bir çerçeveye oturtmak olduğu söylendi. Bu arada, Kürdistan Ulusal Kongresi'nin ilk Yürütme Konseyi toplantısı da sonuçlandı. Ulusal Kongre Başkanı İsmet Şerif Vanlı başkanlığında toplanan Yürütme Konseyi, Öcalan'ın durumunu takip edecek özel komisyonu oluşturduktan sonra, Türk devletine önerilen barış planı için atak yapılmasını benimsedi. Ayrıca KDP ve PKK arasındaki çatışmaların durması için harekete geçme kararı aldı.
ÖNCEKİ HABER

İngiltere halkı Euro'ya karşı

SONRAKİ HABER

'Haksız cezanın peşindeyiz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa